Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

“Otomotiv sektöründe Ar-Ge, tasarım ve teknoloji kapasitemizi artırmayı, üretim merkezi olma kimliğimizi geliştirmeyi hedefliyoruz”

2023’te 500 milyar dolar ihracat yapmayı hedefleyen Türkiye, bu hedefin anahtarı olan “güçlü bir reel sektörü” oluşturmak için çalışmalarına devam ediyor. Bu hedefe ulaşmadaki en önemli güçlerden birini ise Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı oluşturuyor. Türkiye’nin rekabet gücünü, ucuz hammadde, ucuz enerji ve ucuz işgücü gibi alanlarda bulması gerektiğini belirten Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Türkiye’de reel sektörün rekabet gücünü artırmak için Ar-Ge, teknoloji, tasarım ve markalaşma gibi alanlara odaklanmamız gerektiğini söylüyor. Otomotiv sektörüne yönelik hedeflere de değinen Işık, “Otomotiv sektöründe Ar-Ge, tasarım ve teknoloji kapasitemizi artırmayı, üretim merkezi olma kimliğimizi geliştirirken aynı zamanda bir teknoloji merkezine de dönüşmeyi hedefliyoruz. Ayrıca yerli marka oluşturmak, elektrikli araçların üretiminde ön sıralarda yer almak, tasarım ve Ar-Ge faaliyetlerinde de dünyadaki önemli adreslerden biri olmak gibi hedeflerimiz var” diyor.

2013, hedeflerinize ulaşma anlamında nasıl bir yıl oldu? 2013’te bakanlığınız hangi projeleri hayata geçirdi?

Biliyorsunuz, ben 2013’ün son günlerinde bu göreve geldim. Göreve gelirken, oldukça başarılı bir Bakanlığa geldiğimin farkındaydım. Göreve başladığımda da bu kanaatimin ne kadar doğru olduğunu görmüş oldum. Bakanlığımız, gerçekten de son derece başarılı çalışmalara imza atmış durumda. Bu açıdan 2013’ün de oldukça başarılı geçtiğini söyleyebilirim.

2013’ün başında demir-çelik, elektrik-elektronik ve seramik sektörleri için hazırlanan strateji belgeleri uygulama aşamasına geçti. Yılın sonunda yapılan Sanayi Şurası’nda, önümüzdeki 10 yıl boyunca uygulanacak politikaların ana güzergahı oluşmuş oldu. Bir yıl içinde, neredeyse 26 alt bölgemizin tamamında üniversite-sanayi işbirliği zirveleri yapıldı. Bu yıl 100 bin TL’lik tekno girişim sermayesi desteğinden yararlanabilecek girişimci sayısı da 550’ye çıkarıldı. TÜBİTAK aracılığıyla, teknoloji transfer ofislerine destek verilmeye başlandı. Yine risk sermayesi fonlarıyla ilgili bir program da başlatıldı. Bu yılın son çeyreğinde devreye aldığımız Teknolojik Ürün Tanıtım ve Pazarlama Desteği Programı kapsamında 64 girişimcimize, geliştirdikleri yeni ürün ve teknolojileri ulusal ve uluslararası pazar ve fuarlarda tanıtmaları amacıyla destek verdik. Bunlar, bu yıl öne çıkan gelişmelerden bazıları. Tabii Bakanlığımızın daha önceki yıllardan beri yaptığı çalışmalar da büyük bir başarıyla sürdürüldü. Mesela KOSGEB aracılığıyla sadece 2013 içinde 26 bin işletmeye 238 milyon TL destek sağlandı. Organize Sanayi Bölgeleri’ne (OSB), teknoparklara, Ar-Ge merkezlerine, KOBİ’lere ve girişimcilere verilen destekler artmaya devam etti. Ar-Ge merkezleri ve teknoparklar için bir performans endeksi de hazırlandı.

2014’te bakanlık olarak hangi projeleri hayata geçirmeyi planlıyorsunuz?

2014’te, öncelikle yürüttüğümüz çalışmalarla ilgili etki analizlerine yoğunlaşmayı planlıyoruz. Bu analizlerden alacağımız sonuçlara göre, programlarımızı iyileştirmeyi düşünüyoruz. 2014’te de ilaç, gemi inşaatı ve gıda gibi sektörler için hazırlıklarını sürdürdüğümüz strateji belgelerini tamamlamayı planlıyoruz. Hazırlıklarında son aşamaya geldiğimiz Girişimcilik, Verimlilik, Nanoteknoloji ve Biyoteknoloji Strateji Belgeleri ile Kamu Üniversite ve Sanayi İşbirliği Strateji Belgesi’ni de bu yıl uygulamaya başlamayı hedefliyoruz. Ar-Ge merkezlerinin kurulması için gerekli tam zamanlı araştırmacı sayısını 50’den 30’a indirmeyi planlıyoruz. Önümüzdeki yıl, Ar-Ge merkezi sayımızın 50, teknopark sayımızın da 10 civarında artmasını bekliyoruz. Önümüzdeki günlerde teknolojik ürün tanıtım destek programını da uygulamaya başlayacağız. 2014’te KOBİ’lerimize yaklaşık 332 milyon TL destek sağlamayı planlıyoruz. TÜBİTAK ve KOSGEB ile birlikte Ar-Ge projeleri için ayırdığımız kaynak 1.5 milyar TL’yi geçiyor. OSB’lerde Teknoloji Geliştirme Projesi ve OSB Politikaları Etki Analizi Projesi’ni başlattık. Bu projeleri de 2014 içinde tamamlamayı ve raporları oluşturmayı planlıyoruz. TSE bünyesinde çok önemli yatırımlar yapacağız ve sanayicimizin test ve belgelendirme hizmeti almak için dışa bağımlılığını en aza indireceğiz.

 “İhracatımız 36 milyar dolardan 150 milyar doların üstüne çıktı”

Sizce bakanlığınız Türkiye’de ne gibi bir misyon üstleniyor, nelere öncü oluyor?

Türkiye, 2023’te 500 milyar dolar ihracat yapmak istiyor. Bunu başarmak için çok daha güçlü bir reel sektör oluşturmak zorundayız. Biz ülke olarak, rekabet gücünü ucuz hammadde, ucuz enerji, ucuz işgücü gibi alanlarda bulamayız. Türkiye’de reel sektörün rekabet gücünü artırmak için, kalite, Ar-Ge, teknoloji, tasarım ve markalaşma gibi alanlara odaklanmamız gerekiyor. Çünkü montaja dayalı üretimin bizi taşıyabileceği yere geldik. Bundan sonra üretim merkezi olmanın yanı sıra, Ar-Ge ve teknoloji merkezi kimliği kazanmamız gerekiyor. Yani hem bilgi üretmeli hem de ürettiğimiz bilgiyi nihai ürünlere dönüştürecek mekanizmaları kurmalıyız. Bir yönüyle üniversitelere diğer yönüyle de sanayicilerimize bakan yapımız, Bakanlığımızı 2023 hedeflerimiz açısından çok kritik bir aktör haline getiriyor.

Bilim, sanayi ve teknoloji alanında son 10 yılı değerlendirmenizi istesek, Türkiye’nin nasıl bir değişim ve dönüşüm geçirdiğini söyleyebilirsiniz?

Son 11 yılda ihracatımız 36 milyar dolardan 150 milyar doların üstüne çıktı. Bu artışta, yeni pazarların ortaya çıkması etkili oldu. Ancak tek belirleyici unsur bu değildi. Ülkemiz daha nitelikli sanayi ürünlerini ihraç etmeye de başladı. Çünkü biz, 11 yıl içinde düşük teknolojiden orta teknolojiye doğru bir geçiş yaşadık. Önümüzdeki 10 yıl içinde de yüksek teknolojiye doğru geçiş yapmalıyız. Zaten 2023 hedeflerimizden birisi de bu: Üretim ve ihracatımızın içinde yüksek teknolojili ürünlerin payını yüzde 20 seviyesine çıkarmak. Elbette, bunu başarmak için üniversitelerimize ayrı bir önem vereceğiz. Üniversitelerimizin bilgi üretme ve araştırma becerilerini geliştireceğiz. Üniversitelerimizle sanayicilerimizi de bir araya getirecek, yüksek teknolojiye geçişi bu şekilde sağlayacağız.

 “2023’e kadar en az 10 küresel marka oluşturacağız”

Açıklamalarınızda, teknoparkların ve Bilişim Vadisi’nin önemine değiniyorsunuz. Bu unsurların, ülkemiz için önemi nedir? Teknoparklar ve Bilişim Vadisi’nde hangi çalışmaları hayata geçirmeyi ve nasıl bir katma değer yaratmayı planlıyorsunuz?

Yazılım konusu, bugün dünyada gelişen hemen hemen her yeni teknolojinin anahtarı durumundadır. Bugün mobilyadan makineye, otomotivden tekstile, turizmden finans sektörüne, kamu hizmetinden tüketim faaliyetlerine kadar her aktivitenin içinde yazılım var. Bakanlığımız da başta yazılım olmak üzere her türlü teknolojiyi geliştirmek için teknopark çalışmalarına büyük önem veriyor. 2002’de sadece 2 teknopark olan ülkemizde bugün itibariyle 38’i faal olmak üzere 52 teknopark bulunuyor. Bu bölgelerdeki firmalara, yönetici şirketlere ve akademisyenlere önemli muafiyetler sağlanıyor. Teknoparklarda kurulu 2 bin 500’den fazla firmanın yarısı yazılım ve bilgi teknolojileri gibi alanlarda faaliyet gösteriyor.

Bilişim Vadisi de bir ihtisas teknoparkı olarak kurgulandı. Seçilen mekan, hem üniversitelerle hem reel sektörle hem de kamuyla yakın bir ilişki kurmaya elverişli stratejik bir noktada. Burada bilgi, teknoloji ve yazılım üretimine uygun bir iklim, atmosfer veya ekosistem oluşturmak istiyoruz. Önce her yönüyle mekânı hazırlayacağız, uygun destek ve teşviklerle dünyaca ünlü yazılım firmalarını bu bölgeye çekeceğiz. Aynı zamanda kendi firmalarımızın özellikle genç girişimcilerimizin burada yer almalarına, zaman içinde küresel aktörlere dönüşmelerine uygun bir zemin hazırlayacağız. Burada faaliyet gösterecek olan firmalara da çok önemli teşvik ve muafiyetler sağlayacağız. Bu desteklerden çok sayıda yerli ve yabancı firmanın yararlanacağını, dünyada parmakla gösterilen bir bilişim bölgesi oluşacağını düşünüyoruz. 2023’e kadar en az 10 küresel marka oluşturacağız. Bu 10 markadan birkaç tanesinin Bilişim Vadisi’nde parlayacağına inanıyoruz.

“Ar-Ge harcamaları 7.3 milyar TL’ye ulaştı”

Sanayide, inovasyon kültürünün geliştirilmesi, Ar-Ge çalışmalarının yaygınlaşması için ne tür çalışmalarınız var, bu konuya nasıl bakıyorsunuz?

Türkiye ekonomisinin sahip olduğu güçlü makro ekonomik zemin, ülkemizin bundan sonraki süreçte rekabet gücünü artırması için büyük önem taşıyor. Biz de Bakanlık olarak, imalat sanayinin, sektörlerimizin ve KOBİ’lerimizin rekabet güçlerini artıracak çalışmalara odaklanmış durumdayız. Türkiye’nin rekabet gücünü Ar-Ge, yüksek teknoloji, tasarım, markalaşma, inovasyon gibi alanlarda araması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle, çalışmalarımızı bu alanlar ekseninde sürdürüyoruz.

2011’de uygulamaya başladığımız Türkiye Sanayi Strateji Belgesi’ndeki eylemleri hayata geçirmeye devam ediyoruz. Belgedeki eylemlerin gerçekleşmesi oranında yüzde 85 gibi önemli bir rakama ulaştık. Bu belgedeki 72 eylemin 23 tanesi firmaların teknolojik gelişimini sağlamaya yönelik. Sanayi stratejimize paralel olarak, sektörel stratejilerimizi de başarıyla uyguluyoruz. Makine, kimya ve otomotiv sektörlerinden sonra, bu yılın başında demir-çelik, elektrik-elektronik ve seramik stratejilerini de devreye aldık. 2014’te de ilaç, gemi inşaatı ve gıda gibi sektörler için hazırlıklarını sürdürdüğümüz strateji belgelerini tamamlamayı planlıyoruz. Bütün bu strateji belgelerinde yer alan ve yer alacak olan eylemler, sanayinin ve alt sektörlerin daha fazla katma değer üretmelerini sağlayacak olan eylemlerdir.

Destek programlarınızdan da söz edebilir misiniz?

Bakanlığımızın, TÜBİTAK ve KOSGEB’in yürüttüğü çok önemli destek programları var. Bu desteklerde, KOBİ’lerin, reel sektörün daha yüksek teknolojiye, daha iyi bir yönetim sürecine geçmesini amaçlıyoruz. Ar-Ge merkezleri, teknoparklar, organize sanayi bölgeleri gibi çalışmalarla, sanayicilerimize ve girişimcilerimize çok daha yüksek katma değerli bir üretim yapabilecekleri altyapılar inşa ediyoruz.

Destek programlarımıza yapılan başvurular, ortaya çıkan projeler, bu açıdan oldukça sevindirici. Son yıllarda ülkemizde Ar-Ge harcamalarında yaşanan artışta, bu programların önemli bir rolü var. Sadece Ar-Ge merkezlerinin 2008’den bu yana yaptıkları Ar-Ge harcamaları 7.3 milyar TL’ye ulaştı. Yine teknoparklarda kurulan ve 20 bin kişiye istihdam sağlayan 2 bin 250 firmamız, bugüne kadar 900 milyon dolar ihracat yaptı. San-tez ve teknogirişim sermayesi desteği gibi programlarla, yine TÜBİTAK programlarıyla ülkemizde çok önemli teknoloji çalışmaları gerçekleşiyor. Bu programlar sayesinde, dikey iniş ve kalkış yapabilen insansız hava aracı, kanser teşhis ve tedavisinde kullanılan enzim, yangın sistemleri için insansız hava aracı, beyin dalgalarını kullanarak insanların duygusal durumlarını tespit eden bir yazılım üretiliyor. Ayrıca, Türkiye’nin ilk kızıl ötesi kamerası, yeni nesil zırhlı araçlar, yerli navigasyon gibi projeler üzerinde çalışılıyor, ürünler üretiliyor.

Hedef: 4 milyon adetlik üretim, 3 milyon adetlik ihracat ve 75 milyar dolarlık ihracat geliri

Otomotiv sektörü hakkında neler düşünüyorsunuz ve 2014’te otomotiv pazarının gelişimine yönelik hangi çalışmaları yapmayı planlıyorsunuz?

Bakanlık olarak, bizim iki temel amacımız var. Birincisi mevcut kurulu sektörlerimizde Ar-Ge ve teknoloji kapasitesini artırmak. İkincisi ise henüz yeni olan bilişim, biyoteknoloji gibi sektörlerde bir atılım gerçekleştirmek. Bu amacımıza uygun olarak, otomotiv sektöründe de Ar-Ge, tasarım ve teknoloji kapasitemizi artırmayı, üretim merkezi olma kimliğimizi geliştirirken aynı zamanda bir teknoloji merkezine de dönüşmeyi hedefliyoruz. Sektörle ilgili çalışmalarımızı da 2011’de uygulamaya başladığımız Otomotiv Strateji Belgesi ve Eylem Planı’na uyumlu bir şekilde sürdürüyoruz. Belge kapsamında oldukça önemli projeleri hayata geçirmeyi planlıyoruz. Mesela belgedeki en önemli eylemlerden biri olan ve Bursa Yenişehir’de kurmayı planladığımız Otomotiv Test Merkezi ile ilgili arsanın TSE’ye tahsis işlemleri tamamlandı. Bu arsaya yapılacak pistler ve laboratuvarlar ile ilgili detaylı bir fizibilite ve teknik şartname hazırlama çalışmalarına başladık. Bu merkez, ülkemizde otomotiv sektöründeki üretim faaliyetlerine ama daha da önemlisi tasarım çalışmalarına büyük ivme kazandıracaktır. Merkez, sadece ülkemizdeki üreticilere değil, yurtdışındaki üreticilere de hizmet verecek olması nedeniyle de ayrı bir önem taşıyor.

Türkiye’de yapılan üretimi artırmaya devam etmeliyiz. Ancak Türkiye’de artık tasarım ve Ar-Ge çalışmalarını da hızlandırmalıyız. Bunun için de yerli bir marka oluşturmanın kritik bir adım olacağını düşünüyoruz. Türkiye’deki hem iç pazar hem de dış pazar şartlarını dikkate aldığımızda, yerli markaya içeriden ve dışarıdan büyük bir teveccüh olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Biz, yerli markanın eski teknolojiden ziyade özellikle elektrikli araç gibi yeni teknolojilerden oluşması ihtimalini daha yüksek görüyoruz. Bu nedenle, TÜBİTAK bünyesinde desteklenecek Ar-Ge projelerinin elektrikli araçlarla ilgili olmasını kararlaştırdık. Yine son teşvik sistemiyle motorlu kara taşıtları ana ve yan sanayiinde yapılacak yatırımlara çok önemli destekler sağlandı.

2023’te ise 4 milyon adetlik üretim, 3 milyon adetlik ihracat ve 75 milyar dolarlık ihracat gelirine ulaşmayı hedefliyoruz. Bununla birlikte, biraz önce de ifade ettiğim gibi, yerli marka oluşturmak, elektrikli araçların üretiminde ön sıralarda yer almak ve tasarım ve Ar-Ge faaliyetlerinde de dünyadaki önemli adreslerden biri olmak gibi hedeflerimiz var.

Dergimiz aracılığıyla sektörümüze vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Otomotiv sektörü, yan sanayiden ana sanayiye, distribütörlerden bayilere ve servislere kadar bir bütün içinde değerlendirmemiz gereken bir sektör. Bu zincirin her halkasını güçlendirmemiz, halkalar arasındaki işbirliği çalışmalarını artırmamız gerekiyor. Ben sektörde tasarım, Ar-Ge ve markalaşma çalışmalarının artmasında distribütörlerin ve bayilerimizin de önemli bir rol üstleneceklerini düşünüyorum.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next