Radikal Gazetesi Ekonomi Yazarı Uğur Gürses Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

“Otomotiv sektörünün rekabet edebilmesi için nitelikli ve eğitimli işgücüne ihtiyacı var”

2013'ün sonuna yaklaştığımız şu günlerde, ekonomik ibrenin hangi yönü göstereceği tüm sektörlerin gündeminde yer almaya başladı. AB'deki kriz rüzgarının devam etmesi, Türkiye'nin Ortadoğu ile olan siyasi ilişkileri, 2014 Yerel Seçimleri gibi pek çok konu, ekonomik seyir defterini etkileyebilecek faktörlerin arasında yer alıyor. 2014'te Türkiye'nin daha yavaş bir büyüme sergileyeceğini söyleyen Radikal Gazetesi Ekonomi Yazarı, ekonomimizin bugününü ve geleceğini yorumladı.

Türkiye'nin şu andaki ekonomik ve sosyal tablosu hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Türkiye 2001-2002'de yaptığı reformlarla farklı bir döneme girdi. Bu reformlar ciddi bir büyüme ivmesi getirdi. 2002-2003 sonrasında ise dünyada parasal likidite bolluğu yaşandı. Bunun tabii ki Türkiye'ye çok fazla katkısı oldu. Türkiye tasarruf açığı olan bir ülke olarak hem gelen fonlar hem de reformlar sayesinde ciddi bir büyüme ivmesi sağladı. 2008'de küresel kriz nedeniyle gelişmiş ülkeler, krizden çıkabilmek için bol para basmaya başladı. Türkiye, gelen bol parayla iç talebini harekete geçirdi ve krizden hızlı bir şekilde çıkabildi. Türkiye'nin geçmiş 10 yılına baktığımızda, bir “sosyal değişim penceresi” olduğunu da görüyoruz. Reformlardan sonra, istihdam olanakları arttı, bir göç dalgası başladı. Hem kırsal kesimden bulunduğu illere hem de illerden diğer illere göç oldu. İstanbul dışındaki illerde de istihdam ve iş olanakları artmaya başladı. Çeşitli iş kesimlerinin iş yapma biçimleri değişti. Eskiden enflasyonla yaşanıyordu, her hesap kur artışına göre yapılıyordu. Artık kur artışı ve enflasyonu daha az hesaba katıp, daha fazla verimlilik sağlamaya ve daha yaratıcı pazarlama teknikleri kullanılmaya başlandı. Şimdi farklı bir dünyaya giriyoruz. Dünyada uluslararası konjonktür değişiyor.

2013 yılını Türkiye ekonomisi açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

2012'de biraz yavaşlayan bir ekonomiyle karşı karşıyaydık. 2013 ise değişen dünya konjonktürünün ilk dalgasının hissedildiği bir yıl oldu. Özellikle Mayıs'tan sonra FED'in tahvil alım programını kısma kararı, reel kesimde biraz dalgalanma yarattı. 2007'de Türkiye'deki özel kesimin borçluluk oranı yüzde 60'lardayken, şimdi bu oran yüzde 100'ün üzerine çıkmış durumda. 2013, 2012'den yavaşlamadan sonra biraz toparlanma yılı olacak. Ayrıca, 2014 ve 2015'e doğru da önemli bir değişimin ilk sinyallerinin görüldüğü bir yıl olacak.

“2014'te ihracat yavaşlayacak”

Bu değişimler nelerdir?

Türkiye'ye daha az para gelecek, daha az para geldiği için daha yavaş büyüyeceğiz. Bu bütün sektörlerde hissedilecek. Özellikle tüketim kısmına bazı kısıtlamalar getirilecek. Kredi kesiminde daha az kredi kullanılması yoluna gidilip, tüketici kredilerinde kısıtlamalar yapılabilir. Örneğin otomobil alırken daha fazla peşinat verip daha az kredi çekmemiz gerekebilir. Bu tabii ki iç tüketimi de biraz yavaşlatacak. 2013 sonuna gelirken, enflasyonun da yükseldiğini görüyoruz. Merkez Bankası, gevşek para politikası izlediği için enflasyon konusunda önleyici bir tutum sergileyemedi. 2014'te kurlar yükselecek, bu da enflasyon oranının artmasına neden olacak. 2013'te cari açığın yüzde 7, büyüme hızının yüzde 3.5-3.6, enflasyonun yüzde 7.5-8 arasında olacağını tahmin ediyorum. 2013 hedefin yüzde 5 olduğunu hesaba katarsak, enflasyonun ciddi bir şekilde yukarıda olduğunu görüyoruz. İhracatta da 2014'e yaklaşırken yavaşlamayı hissedeceğiz.

2013'te nasıl bir mali disiplin uygulandı?

Ekonomi büyüyor, büyükçe de vergi gelirleri artıyor. 2007'ye göre (2011-2012-2013 diye baktığımızda) faiz dışı harcamalar, milli gelirin yüzde 17'sinden yüzde 22'sine çıktı. 2008-2009'da kriz nedeniyle, faiz dışı harcamaları artırmak yerinde bir adımdı. Bütün dünya ülkeleri bunu yaptı, ama şu var: Biz normale döndükten sonra bu harcamaları aşağıya çekmedik. Diyeceksiniz ki “Aşağıya çekmedik ama bütçe açığında da ciddi bir değişiklik yok.” Onun şöyle bir sebebi var: Faiz dışı harcamalar arttı ama vergi gelirleri artmadı. Peki aradaki fark nasıl kapandı? Her yıl bir defalık gelirler oldu. Örneğin bir kamu bankasının özelleştirilmesinden gelir sağlandı, bir önceki yıl başka bir faktörden dolayı hazinenin kasasına bu gelirler girdi. Ama bu sürdürebilir bir çözüm değil. Bugün için “Bütçemiz çok iyi, fazla açık vermiyoruz, mali disiplinimiz var” diyoruz ama mali disiplin her seferinde bir defalık gelirle sağlanıyor. Bunu süregelen bir harcama ve vergi geliriyle sağlamış değiliz. Önümüzdeki yıllarda hangi bir defalık geliri bulacağız? Dolayısıyla bundan sonraki dönemde ekonomi yavaşlayacağı için 2014'te vergi gelirlerinin yavaşlaması söz konusu olabilir. O zaman da bütçede açılma görebiliriz.

“Daha rekabetçi olmak için yenilenmemiz şart”

Sizce Türk ekonomisindeki sorunlar nedir?

Türkiye'nin temel sorunu rekabet. Her yıl yüzde 8-9 civarında seyreden bir enflasyonumuz var. Son beş yılda hesaplarsanız kabaca yüzde 50'ye yakın enflasyonun arttığını görüyoruz. Bu bir üretici açısından şu demek: Şirketler, çalışanlarına enflasyon kadar zam yapalım diye düşündüğünde, işgücü maliyetleri yüzde 50 artmaya başlıyor. Ama kur yüzde 50 artıyor mu? Artmayabiliyor. O zaman şu oluyor: Almanya'daki bir ihracatçıyla Türkiye'deki bir ihracatçının maliyetleri arasında büyük farklılıklar meydana geliyor. Türkiye'deki ihracatçının maliyeti daha fazla artarken, enflasyon oranının daha düşük olduğu Almanya'daki işgücü maliyetleri yüzde 10 artıyor. İster istemez maliyetten dolayı rekabet gücü kaybı yaşanıyor. Türkiye'nin en büyük yapısal sorunlarından biri enflasyondur, enflasyonu yıllık yüzde 1-2'e düşürmemiz gerekiyor. Hep şu söyleniyor. “Enflasyon yüzde 1-2'ye düşerse, büyüme de düşer.” Zaten, enflasyon yukarılarda olduğu sürece büyüme, orta vadede düşecek ve rekabet gücümüzü kaybedeceğiz.

Enflasyon dışında rekabeti etkileyen başka unsurlar var mı?

Sadece fiyat değil, eğitim, kalite, inovasyon gibi birçok alanda kendimizi yenilemeliyiz. Üç yılda bir yapılan ve uluslararası eğitim ölçme-değerlendirme sistemi olarak adlandırılabilecek The Programme for International Student Assessment (PISA ) 2012 sonuçlarına göre, Türkiyeli öğrenciler, matematik, okuma-anlama becerisi ve fen bilgisi alanlarında OECD ülkelerinin gerisinde. Türkiye PISA 2012'de toplam 65 ülke arasında genel ortalamada 45. sırada yer aldı. Bu sonuçlar, Türkiye'nin genel resmini gösteriyor. Eğitim kalitesi azaldıkça verimlilik ve rekabet etme şansımız düşüyor. Rekabetteki bir diğer konu ise enerji. Tüketici ya da üretici enerjiyi kendi istediği şirketten satın alamıyor. Dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanıyoruz. Biz vergi reformu yapmadığımız için bütçe açığını dolaylı vergiler üzerinden sağlamaya çalışıyoruz. Vergi reformu yapmadığımız sürece rekabette güç kaybedeceğiz. Ekonomide mikro alanlarda, verimliliği artırabilecek, yenilikçiliği katma değeri yükseltecek birçok alan var. Yeter ki siz o alanlarda reform yapma düşüncesinde olun. Türkiye ne yazık ki bu noktada ilerleme sağlayamıyor.

“Çin'in reform kararı, dünyadaki büyümeyi etkileyecek”

Önümüzdeki yıl ve orta vadeli süreçte küresel ekonominin önemli aktörleri olan ABD ve AB ülkelerinin ekonomik durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz, beklentileriniz nelerdir?

ABD, diğer ülkelere göre daha fazla büyüdü. Hızlı bir şekilde toparlanma sürecine giriyor. 2008 derin bir krizdi. ABD'nin kriz öncesindeki istihdam seviyesini ancak 2015'in sonunda yakalaması bekleniyor. Amerika parasal tahvil alım programını, bence Mart ayında kısmaya başlayacak. Bu diğer ülkelerde de yavaşlamaya neden olacak. AB'de durum biraz karışık… Oradaki bankalara, sermaye verilmesi gerekiyor. Ama hala onu nasıl yapacaklarını kararlaştırmış değiller. Bankaların bir yılı kapsayan bir test süresi var. O testten çıkacak sonuçlara göre bankalara ne kadar sermaye koyacaklarını hesaplayacaklar. Almanya kemer sıkma politikasını benimsetmeye çalışıyor, İtalya, İspanya, Portekiz gibi ülkelerde ekonomiler daha yavaş ilerliyor, toparlanmakta zorlanacaklar. 2011-2012'de Fransa, Almanya gibi ülkeler lokomotif rol üstlenmişti. Ekonomiyi toparlayıcı rolleri vardı. Şimdi görünen o ki merkez ülkelerde de büyüme yavaş seyrediyor. Özetle 2014, AB için yine zorlu bir yıl olacak. Bunda Çin'in reform kararı da etkili olacak.

Çin'in Avrupa'ya nasıl bir etkisi olacak?

Çin, AB'nin önemli ihracat kollarından birini oluşturuyor. Çin, reform kararı aldı. Bu karar, Çin ekonomisinin yavaşlaması demek. Ekonomi zaten yavaşlıyordu ama bir takım önlemler alarak bu yavaşlamayı biraz daha derinleştirecekler gibi görünüyor. Çin'de kamu bankaları var. Bankaların dışındaki finansal kurumlar da kredi veriyordu. Buna “gölge bankacılık” diyoruz. Çin, gölge bankacılığı düzeltmeye karar verdi. Gölge bankalar, krediyi azaltacak, o zaman da ekonomi yavaşlayacak. Ekonomi yavaşladığı için AB'yle olan ihracat ilişkileri yavaşlayabilir. Çin için yapılan reformlar, önümüzdeki 5 yılda iç talebin daha fazla canlanacağı bir fotoğraf gösteriyor. Daha rekabetçi ve iç pazarı canlandıracak açılımlar yapıyor.

“Türkiye'nin bir an önce reform yapması gerekiyor”

2014'te Türkiye'de nasıl bir tablo görüyorsunuz?

Çin yavaşlıyor, AB yavaşlıyor… AB yavaşladığı için ticaret kanalından gelecek bir yavaşlama yaşanacak. Türkiye'nin hem ihracatı hem de iç pazarı etkilenecek. Türkiye'deki büyüme bu yıl yüzde 3,5 olursa gelecek yıl yüzde 2-25'e düşecek. AB ve Çin'in yanı sıra çevredeki ülkelerle olan politik ilişkilerimiz de Türkiye'nin mevcut ihracat miktarını etkileyecek. Önceden, AB'de yavaşlama olduğu zaman ihracatımızı Ortadoğu'ya doğru kaydırma imkanımız olmuştu. Ama Ortadoğu'yla yaşadığımız siyasal sorunlar ilişkilerimizi olumsuz etkilemeye başladı. Bu yüzden Türkiye'nin bir an önce reform yapmaya başlaması gerekiyor.

Otomotiv sektörü hakkında neler düşünüyorsunuz?

Önümüzdeki 30 yıla bakarsak Çin ve Hindistan toplam dünya ekonomisinin yüzde 45'ini oluşturacak. Onların gelirleri ve dayanıklı mallara talepleri artacak. Türkiye'nin bu noktada “Otomotiv üretiminde neler yapabiliriz?” diye düşünmesi lazım. Türkiye açısından önemli bir potansiyel var. Otomotiv sektörünün Ar-Ge'ye, inovasyona, nitelikli ve eğitimli iş gücüne ihtiyacı var. Bunları sağlarsak otomotiv dünyasında rekabet edebilir, ihracat oranımızı artırabiliriz.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next