ODD-TEPAV Basın Toplantısı Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

ODD - TEPAV işbirliğiyle

“Dünya ve Türkiye Otomotiv Sektörü, 2013” raporu

Otomotiv Distribütörleri Derneği'nin (ODD), Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) ile birlikte gerçekleştirdiği araştırmaya göre, Avrupa'nın en genç nüfusuna sahip Türkiye'de yaşlı araç parkı oranı birçok ülkeden daha yüksek. Aynı zamanda Türkiye'de otomobil sahipliği benzer kentleşme ve gelir seviyesine sahip ülkelerin gerisinde.

Türkiye'de otomotiv sektörünün çağdaş, çevreye duyarlı, uluslararası rekabet gücüne sahip daha güçlü bir yapıya kavuşması için çalışmalar gerçekleştiren Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD), otomotiv sektörüne yönelik politikaların tasarım süreçlerine katkıda bulunmak amacıyla Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) ile birlikte bir rapor hazırladı. Rapor, ODD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bayraktar, ODD Genel Koordinatörü Dr. Hayri Erce ve TEPAV Proje Koordinatörü Ozan Acar'ın katılımıyla gerçekleştirdiği basın toplantısında basın mensuplarıyla paylaşıldı.

Rapor ODD ve TEPAV tarafından ulusal ve uluslararası kaynaklardan derlenerek hazırlandı. Türkiye'de otomotiv sektörünün mevcut durumunun analizini, farklı ülkelerle karşılaştırmalı olarak ele alan rapora göre Türkiye, otomobil sahipliği konusunda da birçok ülkenin gerisinde. Kişi başına düşen otomobil sayısı benzer kentleşme ve gelir seviyesine sahip ülkelerden çok daha az.

“Otomobile olan talep, yeterli seviyeye ulaşmış değil”

Türkiye'deki otomobil sahipliğinin diğer ülkelerin gerisinde olduğunu söyleyen ODD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bayraktar, “Tüketicilerin gelir seviyesi ve kredi imkânları

arttıkça otomobile olan talep yükselse de henüz yeterli seviyeye ulaşmış değil. 1000 kişiye düşen otomobil sahipliği olarak bakıldığında, 2012'den 2028'e kadar yaşanacak tahmini artış Türkiye'de yüzde 70'ler düzeyinde ve 1000 kişiye düşen otomobil sahipliğinin 256 adede ulaşması bekleniyor. Bu değerin 2028'e gelindiğinde Brezilya'da 293, Kore'de 456, Bulgaristan'da 551 ve Almanya'da 677 seviyelerinde olacağı tahmin ediliyor. Tüm bu veriler ışığında, Türkiye'nin 1000 kişiye düşen otomobil sahipliğinde bundan 15 yıl sonra da oldukça geride kalacağı görülüyor. Buna karşın, otomotiv sektörü hem dünyada hem de Türkiye'de

büyüme ve refah için lokomotif sektör” dedi.

Ekonomik büyümenin ilacı: Otomotiv sektörü

Konuşmasında, 20 civarında ülkede faaliyet gösteren yaklaşık 50 adet motorlu taşıt üreticisinin, 50 milyonluk bir istihdam yarattığını söyleyen Bayraktar, sözlerini şöyle

sürdürdü: “Dünya otomotiv sektörü, 85 milyar Euro Ar-Ge yatırımı, 433 milyar Euro vergi geliri, 2 trilyon Euro cirosu ile dünyanın 6'ncı büyük ekonomisi ile eşdeğer düzeyde.

Dünya otomotiv pazarının 2028'e kadar yıllık ortalama yüzde 3,5 büyümesi bekleniyor. Türkiye otomotiv pazarı ise yüzde 0,97 pay ile 19'uncu sırada. Dünya otomotiv üretiminin

yıllık ortalama artış yüzdesi de 3,5. Türkiye otomotiv üretimi 2012'de yüzde 1,26 pay ile 16'ncı sırada. Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya'nın oluşturduğu BRIC ülkelerinin oldukça

gerisinde yer alıyor. Avrupa sıralamasında ise satışta 5'inci, üretimde 6'ncı sırada.”

“Sektör üzerindeki vergi yükü, OECD ülkeleri ortalamasının

üzerinde”

Otomotiv sektörünün yılda 19 milyar doların üzerinde ihracatla, Türkiye'de ihracat yapan sektörler arasında ilk sırada yer aldığına dikkat çeken Bayraktar, “400 bin kişilik

istihdamda, ekonomide ciddi bir ağırlığı var. Otomotiv üretimi batıdan doğuya doğru kayarken Türkiye'nin de bu gelişmelerden pay alması ve alanını genişletmesi büyük

önem taşıyor. Sektörün yıllar itibarıyla ortaya koyduğu dış ticaret dengesi de dikkate değer.

Otomotiv; 2006'dan bu yana, 7 yıldır (2011 hariç) dış ticaret fazlası veren bir sektör oldu. Sadece motorlu taşıtlardan oluşan dış ticaret fazlası 7 yılda 12 milyar 446 milyon dolara ulaştı. Otomotiv sektöründe rekabet gücünü geliştirecek adımların atılması, ekonomimiz açısından genel bir sorun olan dış ticaret açığının azaltılması konusunda da büyük katkı sağlayacak. Sektör üzerindeki vergi yükü araç satışından bakımına kadar pek çok aşamada kendini gösteriyor. Otomobilin satışından ve kullanımından doğan vergilerin beş yıl sonundaki toplamı yaklaşık olarak o otomobilin vergiler dahil satış fiyatına ulaşıyor. Özellikle ÖTV oranları, talep artışını önemli ölçüde engelliyor” dedi.

Raporun detaylarını, ODD Genel Koordinatörü Dr. Hayri Erce ve TEPAV Proje Koordinatörü Ozan Acar, basın mensuplarıyla paylaştı

Türkiye'de otomobil sahipliği; dünya ortalamasının altında

“Dünya ve Türkiye Otomotiv Sektörü, 2013” raporuna göre; Avrupa'nın en genç nüfusuna ve en yaşlı araç parkına sahip ülkesi Türkiye. İngiltere, Fransa, Almanya ve İspanya, ortalama 40 yaş civarındaki nüfuslarına rağmen, 7 ile 10 arasında seyreden araç parkı yaş ortalamasına sahipler. Nüfusu 29 yaş ortalamasına sahip Türkiye'de ise ortalama araç parkı yaşı 16 gibi yüksek bir düzeyde seyrediyor. Bin kişiye düşen otomobil sayısı ABD'de 919, Doğu Avrupa

ülkelerinde 326, Batı Avrupa ülkelerinde 611, Kore'de 356 iken Türkiye'de 151. Tüketicilerin gelir ve kredi imkânları arttıkça otomotiv ürünlerine olan talep yükselse de henüz yeterli seviyeye ulaşılabilmiş değil.”

Türkiye'deki araçların yarısı 12 yaşından büyük

Türkiye'de araç parkı 90'lı yılların başında 1,5 milyon adet civarında iken 2012 sonu itibarıyla 13 milyon adede ulaşmış durumda. Toplam araç parkının yarısı 12 ve üzeri yaştaki

araçlardan oluşuyor. 16 ve üzeri yaş grubunu oluşturan araçların oranı yüzde 32, 20 yaş ve üzeri araçların oranı ise yüzde 21. Bu tablonun hem ekonomiye hem de çevreye ciddi zararları bulunuyor.

Türkiye ve dünya otomotiv sektörü karşılaştırması

TEPAV Proje Koordinatörü Ozan Acar, TEPAV olarak makro politikalara ilişkin yürütülen çalışmaların ardından sektörel ve bölgesel politikaların geliştirilmesine ağırlık verdiklerini

belirtti. Otomotiv sektörüne ilişkin çalışmanın ODD'nin talebiyle yapıldığını belirten Acar, elde edilen önemli bulguları paylaştı. Dünya ve Türkiye otomotiv sektörünün karşılaştırıldığı rapor pazar/üretim, otomobil sahipliği, araç parkı, vergiler ve dış ticaret başlıklarından oluşuyor.

Türkiye'de otomotiv ihracatının artmasının önündeki en temel engellerden birinin ülkenin sektördeki ürün deseni ile dünyadaki üretimin ürün deseni arasındaki farklılık olduğunu

söyleyen Acar, “Türkiye'nin en çok ihracat yaptığı otomotiv alt-sektörleri, dünyada öne çıkan otomotiv alt-sektörleri değildir. Otomotiv ana sanayisinde Türkiye'nin ve dünya

ihracatının bu 11 alt sektöre dağılımına bakıldığında 2011'de Türkiye otomotiv ana sanayisi ihracatının yüzde 86'sını oluşturan dört sektörün, dünyanın otomotiv ana sanayisi ihracatının yüzde 53'ünü oluşturduğu görülüyor. Yine 2011 verilerine göre dünya otomotiv ana sanayisi ihracatının yüzde 17'sini oluşturan ‘otomobil; benzinli, (3000<silindir hacmi)' sektöründe, Türkiye neredeyse hiç ihracat yapmamış. Benzer şekilde, 2011'de dünya otomotiv ana sanayisi ihracatının üçte birini oluşturan (yüzde 33,14) ‘otomobil; benzinli, (1500<silindir= <3000)' sektörünün Türkiye'nin otomotiv ana sanayisi ihracatından aldığı pay yüzde

20,3” dedi.

Acar, konuşmasını şöyle tamamladı: “Türkiye, ihracatını artırmak istiyorsa ‘Dünyada önemli payı olan ürün grupları hangileridir? Türkiye bunlarda ne kadar pay sahibidir?' bunlara bakmak gerekiyor. Bunun için otomotiv sektörüne ilişkin hazırlanmış 2023 hedefl eri, 10. Beş Yıllık Kalkınma Planı gibi strateji belgelerinin konsolide edilmesi önemli. Kamunun sektörle bir araya gelerek, istişareye vararak, politikalar belirlemesi gerekiyor. Doğru stratejileri uygulayan Türkiye'nin global otomotiv sektöründe bir sıçrama yapması

mümkün görünüyor.”

“Otomotivin geleceği var”

ODD Genel Koordinatörü Dr. Hayri Erce ise yapılan çalışmanın Türk otomotiv sektörünün analizini, farklı ülkelerle karşılaştırmalı olarak yaptığına dikkat çekerek, bu

kapsamda bir ilk olduğunu söyledi. Erce, “Otomotiv sektörünün geleceği var. 15 yılda üretim ve pazar iki katına çıkacak gibi görünüyor. 2023'te 10. ekonomi olma hedefi miz

doğrultusunda otomotiv sektörü olarak bizim de yukarıya tırmanmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.

Türkiye kişi başına gelir seviyesini artırmak için sanayileşmek zorunda

Basın mensuplarının “Güney Kore ve Japonya'ya göre Almanya'ya bakıldığında, başka ülkelerdeki üretimlerinin daha fazla olduğunu görüyoruz. Ülkede üretmek konusunda

ısrar etmek düşüncesinin değişmesi gerektiğini düşünmüyor musunuz?” sorusunu TEPAV Proje Koordinatörü Ozan Acar şöyle cevapladı: “Türkiye kişi başına gelir seviyesi itibarıyla

çok gelişmiş bir ülke olmadığı için ‘yurt içinde üretilmesin dışarda üretilse de olur' gibi bir düşünce çok geçerli değil. Türkiye kişi başına gelir seviyesini yukarı çıkarmak için sanayileşmeye devam etmek zorunda. Bu yüzden Türkiye'nin daha çok sanayi ürünü üretmesi gerekiyor. Otomotiv sektörü de en önemli sanayi kollarından biriyse buradan çıkmaması

aksine derinleşmesi gerekiyor. Özellikle otomotiv üretim tarafı gelişmeseydi birçok endüstri kolu zayıf kalacaktı, onlar da gelişmeyecekti. Sanayileşme için otomotiv kritik, bu yüzden Türkiye'de üretilsin diyoruz.”

“Daha çok sayıda ve farklı otomobil üretmeliyiz”

Basın mensuplarının “Yeni yatırımların çekilmesinde bir zorluk var mı?” yönündeki sorularını ODD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bayraktar, şöyle yanıtladı: “Avrupa'da

yüzde 60 kapasite ile çalışılırken, sizin en büyük pazarınız yanı başınızdaki Avrupa iken, herkesin doğuya koştuğu bir ortamda yeni yatırım çekilmesi, eskisi kadar kolay değil.

Bunun için de daha büyük modellere odaklanmak, ‘ihracatın kilosunun değerini yükseltmeye odaklanmak' gibi daha farklı politikalar üretmeliyiz.”

ODD Genel Koordinatörü Dr. Hayri Erce ise geçen yıl 287 farklı model otomobil satıldığını belirterek, şunları kaydetti: “287 modelden sadece 13'ünü siz ürettiğiniz zaman talebin yalnızca yüzde 22'sini karşılayabiliyoruz, bu durumda ithalat artıyor. Daha çok sayıda ve farklı otomobil üreterek, otomobil ihtiyacına yurtiçinde daha fazla yanıt verebileceğiz. Küresel marka yaratma konusunda iç Pazar olmazsa olmazlardan birini oluşturuyor. Şimdiye kadar altı ülke küresel marka yaratabilmiş, hepsinin de iç pazarı çok güçlü. Buradan aldıkları güçle de küresel marka yaratmışlar. Brezilya iç pazarın gücüyle küresel marka yaratmasa da

üretim üssü haline geldi. Kore iç pazarının çok üzerinde bir üretim gerçekleştiriyor. Bunlar devlet politikası ile elde edilmiş sonuçlar. İç pazarda güçlü değilseniz küresel marka yaratmak, ihracatınızı artırmak çok da kolay değil.”

Vergi artışları otomobil sahipliğini olumsuz etkiliyor

“Vergilerdeki artış, ekonomiyi soğutma politikası çerçevesinde kredi kartı kullanımına getirilen kısıtlamalar, doların sert iniş çıkışları sektörü nasıl etkileyecek?” sorusunu ODD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bayraktar şöyle yanıtladı: “1600 cc araçlara gelen vergi artışı geçen yıl oldu. Vergi artışları otomobil sahipliği üzerinde olumsuz bir etken, bu çalışma da gösteriyor ki bu sektörü geliştirmek istiyorsanız pazarın kuvvetli olması gerek, vergileri artırınca iç pazarın potansiyelini ulaşmasını da engellemiş oluyorsunuz. Ekonomiyi soğutma tedbirleri kredileri etkiler, operasyonel kiralamaya doğru bir kayışın daha fazla olacağını tahmin ediyorum. Önümüzdeki yılı çok etkileyeceğini sanmıyorum. Bir miktar aşağı, yüzde 10 seviyesinde etkileyebilir. Önümüzdeki yıl pazarın bu yılkinden daha düşük olacağını

öngörüyoruz. Kur artışı da bu beklediğimiz düşüşte etkili. Bu yıl için tahminimiz 840-880 bin aralığındaydı, önümüzdeki yıl ise 800-860 bin aralığında.”


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next