Prof. Dr. Durmuş Dündar Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Otomotiv, ekonominin sürükleyici bir sektörü oldu”

Otomotivi, ihracattaki en önemli kalemlerimizden biri olarak tanımlayan, İstanbul Kültür Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Durmuş Dündar, “Türk otomotiv pazarı, dünya pazarlarında ön sıralarda yer alıyor. Bu alandaki üretimimiz ve ihracatımız artmaya devam ediyor. Krize rağmen otomobil ihracatında çok büyük düşüşler yaşanmadı. Bu, ürünlerimizin kalitesi nedeniyle dünyada tercih edildiğini gösteriyor. Yurt dışında Türkiye'de imal edilmiş araçlar görüyoruz, bu da bizi gururlandırıyor” diyor.

2012 yılını Türkiye ekonomisi açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Türkiye ekonomisi geçtiğimiz 10 yıldan beri değişim ve gelişim içinde. Bunun sonuçları da yavaş yavaş alınmaya başlandı. Ekonomide hangi noktada aksaklıklar varsa bu aksaklıkların üstüne gidilerek, çözüm bulunmaya çalışılıyor. Geçtiğimiz dönemde dünya piyasalarında parasal bir bolluk vardı. Bu parasal bolluktan Türkiye de belli ölçüde nasibini aldı. Borsa değeri yükseldi, faizler kendi içinde düşmeye başladı. Bir ara Türkiye'deki faiz oranları çok cazipti. Fonlar Türkiye'ye geldiğinde ilk başta borsaya giriyor. Borsaya girdikten bir dönem sonra, fiyatlar yükselmeye başlıyor. Belli bir yere geldiğinde hisse senetleri satılıyor ve fiyatlar düşmeye başlıyor, düşünce yine hisse senetleri alınıyor… Böyle bir döngü var. Düşünün karşınızda 3 tane ada var, bunlardan bir tanesi borsa, diğerleri faiz ve döviz adası. Bu adalara yanaşmak isteyen bir gemi ve gemide de belli mallar var. Ada halkları gemi hangi adaya yanaşırsa ona hücum ediyor. Piyasa için de aynı koşullar geçerli. Nereye doğru bir eğilim varsa oraya doğru yöneliyoruz. Türkiye bu yöntemi çok kullandı ve sonuçta da bunun Türkiye ekonomisine faydaları oldu.

Ekonomik anlamda atılması gereken adımlar sizce nedir?

Türkiye'nin en büyük problemlerinden bir tanesi büyüme. Büyümeyi destekleyen ise tasarruftur. Türkiye'de tasarruf oranı çok düşük. Bu yüzden, Türkiye'nin büyümeyi destekleyecek dış kaynağa ihtiyacı var. Bu doğrudan doğruya yatırımlar veya direkt nakit olarak gelebiliyor.

İhracatımız sürekli artıyor”

Türkiye, küresel ekonomide şu anda nasıl bir konuma sahip?

Dünyadaki ekonomik kriz bir ölçüde Türkiye'yi de vurdu. Bütün dünyada eksi büyümeler söz konusuydu. Türkiye'de de 2011'de yüzde 8.8 olan büyüme oranı, 2012'de 2.2'ye düştü. Bu rakamlar negatif büyümelerin olduğu bir dönemdeydi. Bu yüzden bunlar Türkiye için bir avantajdı. GSYİH'ye baktığınızda 2011'de 772 milyon dolar olan hasılanın, 2012'de 786 milyon dolara çıktığını görüyoruz. İhracat ise bizim sürekli artan bir kalemimiz. 2011'de 135 milyar dolara yakın bir rakamken 2012'de 152 milyar dolar oldu. Cari açık, 2011'de 78 milyar dolarken bu yıl, 49 milyar dolara düşmüş durumda. Hizmet ticareti gelirleri 39 milyardan 42 milyar dolara çıkmış. Yurt dışındaki yatırımlarda bir artış var, 2 milyardan 4 milyara yükselmiş, bankacılık sektöründeki krediler 14 milyardan 10 milyara düşmüş. Döviz rezervinde büyük bir artış var, 77 milyar dolardan 105 milyar dolara çıkmış.

ARA SPOT: “Türkiye'de de 2011'de yüzde 8.8 olan büyüme oranı, 2012'de 2.2'ye düştü. Bu rakamlar negatif büyümelerin olduğu bir dönemdeydi. Bu yüzden bunlar Türkiye için bir avantajdı. GSYİH'ye baktığınızda 2011'de 772 milyon dolar olan hasılanın, 2012'de 786 milyon dolara çıktığını görüyoruz. İhracat ise bizim sürekli artan bir kalemimiz. 2011'de 135 milyar dolara yakın bir rakamken 2012'de 152 milyar dolar oldu. Cari açık, 2011'de 78 milyar dolarken bu yıl, 49 milyar dolara düşmüş durumda.”

Peki enflasyon ne durumda?

Biliyorsunuz enflasyon, hep bizim başımızın derdiydi. Geçen yıl yüzde 10.5 olan enflasyon, bu yıl 6.2 ye düştü. Faizler daha da düşürülerek enflasyonun daha da aşağıya düşürülmesi sağlanıyor. Enflasyonun bir sürü adaletsiz dağılıma neden olduğunu biliyoruz. Fakiri daha da fakirleştiriyor, zengini daha da zenginleştiriyor. Bu yüzden burada sağlanan iyileşmeler, sosyal adaletin ve gelir dağılımının sağlanması bakımından önemli bir adım.

Markalaşmanın önemi

Avrupa'daki krize rağmen ihracat alanında bir başarı yakaladığımızı söyleyebilir miyiz?

İhracat yapan firmaları kutluyorum, büyük bir başarı gösterdiler. Kriz nedeniyle, Türkiye'nin AB pazarına ihracatı azaldı. Ama ihracatçı firmalarımız, özellikle Afrika, Orta Doğu ve Türki ülkelere yönelerek pazarlarını genişlettiler. Bu pazarı genişletirken ürün genişlemesi de yaşandı. Eskiden daha standart mallar üretilirken sanayi ve katma değeri yüksek ürünler üretilmeye başlandı. Bunun da Türkiye'ye katkısı arttı. Bir dönem ithalatımız çok yüksekti. İthalatın fazla olması ihracattaki birçok şeyi alıp götürüyor. Daha sonra teşvik paketlerinin etkisiyle ithalat oranları azalmaya başladı. Burada bir de fiyat dezavantajı ve kalite farkı vardı. İçerde üretilen ürünler daha pahalı üretiliyordu, dışarıdan ise daha ucuza alabiliyordunuz. Markalaşmanın önemi ortaya çıktıktan sonra Türkiye'deki imalatlarda marka imajını düşürmemek için kaliteli ürünler kullanılmaya başlandı. Türkiye'deki mallar, kaliteli ve marka olmaya başladı. Kaliteli ürünler sayesinde, ithalat düştü. 2011'de 241 milyara yakın bir ithalatımız varken 2012'de 228 milyara düşmüş. Kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'nin notunu yükseltmeye başladı. Türkiye'yi yatırım yapılabilir bir ülke olarak değerlendirdiler. Bu daha önce bahsettiğimiz “büyüme” için gerekli olan yabancı sermayenin de Türkiye'ye gelmesini sağlayacak. Sadece bizim çabamız yetmiyor, dışarıdaki bu tip gelişmelerin de olumlu olması gerekiyor ki Türkiye'ye dışarıdan yatırım gelsin ya da para girişi sağlansın.

Türkiye'nin önü açık”

2013'ü dünya ve Türkiye ekonomisi bakımından nasıl öngörüyorsunuz?

2012'ye ait veriler, Türkiye'nin 2013'te önünün açık olduğunu gösteriyor. Dünyadaki kriz bitmedi ama belli ölçüde hızı kesildi. Özellikle AB ülkeleri bu krizi yaşıyor. Onun etkilerini tabii ki biz de yaşıyoruz. Bizim ekonomimiz, ihracatla canlılığını koruyor. İhracatın artma eğiliminde olduğunu görüyoruz ve karşımızda yeni pazarlar buluyoruz. En son Suriye pazarında bir daralma oldu bunun alternatiflerini artırdılar, yeni pazarlardaki işbirliklerimiz devam ediyor. Japon Derecelendirme Kuruluşu'nun, Türkiye'yi yatırım yapılabilir sıralamasına almasıyla da Uzak Doğu'dan yeni sermayeler gelmesi bekleniyor. Bu da ekonomi için bir avantaj, önümüzdeki yıl da başka bir olay yaşamazsak 2012'deki rakamlarımız iyileşmeye doğru gider.

AB ülkelerinin ekonomik durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz, beklentileriniz nelerdir?

AB'deki kargaşa bitmez, orada 3 tane farklı ekonomik yapı var. Bir tanesi Almanya, Fransa gibi gelişmiş ekonomiler. Onlar, işin başını çekmeye çalışıyorlar. Oradaki Avrupa haritasına baktığımızda, Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İtalya'nın ekonomik sıkıntı içinde olduğunu görüyoruz. Kuzeydeki ülkeler ise refah içinde hiç sıkıntıları yok. Hatta diyorlar ki “Biz çalışıp güneyi mi besleyeceğiz?” İsveç, Norveç, Danimarka gibi ekonomik anlamda gelişmiş olan ülkeler var. Bir de Romanya, Polonya, Macaristan, Bulgaristan gibi kendi yağında kavrulan ülkeler bulunuyor. Bunlar arasında bir denge sağlanmadan Avrupa ekonomisi rahatlamaz, bir yerden para alıp bir yere vermekle bu çark dönmez. O yüzden bu ülkelerin, “gelişmiş”, “kendi durumunu koruyan” ve “kötü durumda olan” şeklinde ayrışması gerekiyor. Nereye kadar böyle gider, ben de bilmiyorum.

ARA SPOT:2012'ye ait veriler, Türkiye'nin 2013'te önünün açık olduğunu gösteriyor. Dünyadaki kriz bitmedi ama belli ölçüde hızı kesildi. Özellikle AB ülkeleri bu krizi yaşıyor. Onun etkilerini tabii ki biz de yaşıyoruz. Bizim ekonomimiz, ihracatla canlılığını koruyor. İhracatın artma eğiliminde olduğunu görüyoruz ve karşımızda yeni pazarlar buluyoruz.”

BRIC ülkeleri güç topluyor”

Dünya ülkelerinde nasıl bir tablo var?

Biliyorsunuz, dünya ekonomisinin üçte ikisine sahip bir ABD var. ABD, kriz döneminde devamlı ekonomiyi kurtarmak için para bastı, faiz oranları da düştü. Bunun karşısında da Uzak Doğu ülkeleri ve özellikle BRIC ülkeleri dediğimiz Hindistan, Çin, Brezilya, Rusya büyük ölçüde güç topladı, ekonomileri çok kuvvetlendi. Dünyada söz sahibi olmaya başladılar. ABD'nin en büyük korkularından biri de bu aslında. Çin'deki bütün rezervler dolardır, ellerinde çok büyük bir dolar rezervi var. Yani her an her şeyi değiştirebilirler. Bu yüzden ABD, hep Çin'le iyi geçinmeye çalışıyor. Çin'de eskiden sadece taklit bir ekonomi vardı, onlar da kaliteli ürünlere dönmeye başladılar. Tekstillerinde kullandıkları boyalardaki zararlı maddeler, kalitesiz ürünler aslında bize yaradı. Bizdeki markaları ürünler ve markalaşmanın önemi ortaya çıktı. Şimdi bütün firmalar, markalaşma peşinde koşuyor. Diğer ürünlerde de markalaşma olduğu sürece ekonomimizde canlanma oluyor. Dünya pazarlarında Türk malları yerini almaya başladı.

Teşvik paketleri, Türkiye'nin önünü açıyor”

Açıklanan teşvik paketleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Yıllarca değişik teşvikler denendi, en son daha kapsamlı bir teşvik paketi ortaya atıldı, Bunun olumlu sonuçları alınmaya başlandı, alınmaya da devam edecek. Özellikle teşvik paketleri Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda önünü açacak bir gelişme. Terör olayının da ortadan kalkması bu durumu desteklerse, Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da yatırımlar artarsa, Türkiye ekonomisi çok rahatlar. O bölgelere yapılan yatırımlar toplu bir kalkınmayı sağlar. Türkiye son 10 yıldır, tek bir iktidar olmanın avantajlarını belli ölçüde kullandı. Tek bir iktidar olunca kararlar daha çabuk alınabiliyor.

ARA SPOT: “Yıllarca değişik teşvikler denendi, en son daha kapsamlı bir teşvik paketi ortaya atıldı, bunun olumlu sonuçları alınmaya başlandı, alınmaya da devam edecek. Özellikle teşvik paketleri Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda önünü açacak bir gelişme. Terör olayının da ortadan kalkması bu durumu desteklerse, Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da yatırımlar artarsa, Türkiye ekonomisi çok rahatlar. O bölgelere yapılan yatırımlar toplu bir kalkınmayı sağlar.”

İhracatın en önemli kalemi: Otomotiv

Otomotiv sektörü Türk ekonomisine olan katkısı hakkında ne düşüyorsunuz?Sektörümüzün durumu ve son gelişmelerle ilgili neler düşünüyorsunuz?

Otomotiv, ekonominin sürükleyici bir sektörü oldu. Otomotiv, ihracattaki en önemli kalemlerimizden biri. İhracatta ön plana geldi, birçok ülkeye ürün ihraç ettik. Bu başarıyı sağlamak Türkiye gibi bir ülkede kolay değil. Türk otomotiv pazarı, dünya pazarlarında önde gidiyor. Üretimimiz ve ihracatımız artmaya devam ediyor. Ürünler kaliteli hale geldi, markalaştı ve dünya pazarında yer bulabildi. Türkiye'de tekstil ve otomotiv ekonominin önemli güçlerini oluşturuyor. Otomotiv, yan sanayiyi çok destekliyor. Kendi üretimini yaparken yan sektörü çok fazla kullanıyor. Dolayısıyla yan sektörlerin ve ekonominin canlanmasında çok önemli bir üretim dalı olarak karşımıza çıkıyor. Demek ki biz bu konuda iddialıyız ve kaliteli ürün yapabiliyoruz. Krize rağmen otomobil ihracatında çok büyük düşüşler yaşanmadı. Bu, ürünlerimizin kalitesi nedeniyle dünyada tercih edildiğini gösteriyor.

Yurt dışında Türkiye'de imal edilmiş araç görüyoruz, bu da bizi gururlandırıyor.

İç talebi canlandırmak otomotiv sektörü için oldukça önemli. Bu alandaki talebi canlandırmak için ne gibi teşvikler uygulanmalı?

Otomotivi, “otomobil” ve “büyük araçlar” diye ayıralım. Biliyorsunuz bir ara Türkiye'de büyük ölçüde kamyon ithalatı teşvik edildi. Kamyon ithalatına bağlı olarak da yedek parça ithalatı çok arttı. Şimdi bu alanda çok fazla ithalat yapmıyoruz. Türkiye'deki inşaat sektörünün ihracatının devamlı artıyor olması, bu branştaki ürünleri özellikle kamyon imalatını ve ihracatını artırdı. İç turizm ve dış turizm açısından da otobüs imalatları başladı. Özellikle de imal eden sektörler bu konuda dünyadaki diğer firmalarla büyük rekabet içindeler. Yurt içindeki otobüslerin büyük bir çoğunluğunda yerli imalat kullanılıyor. Küçük otomobillere geldiğinizde ise karşımıza banka kredileri çıkıyor. Faizlerin düşük olması nedeniyle, otomobil alımı biraz daha kolaylaştı. Kredi faizleri düşmeyi başlayınca, vatandaşın da otomobil ihtiyacı oldukça bu satışlar artmaya başladı. Türkiye'de toplu taşımacılık yaygınlaştığı gibi otomobil ihtiyacı da arttı. İstanbul genişledikçe, merkeze uzak oturanlar araçlarını kullanmaya başladılar, bu durum da kişi başına düşen araç sayısını artırdı. Ekonomik seviye yükseldikçe, milli gelir yükseldikçe, kişi başına düşen gelir yükseldikçe bu artış devam edecek. Otomobil satışları için faizlerin düşük olması ve kredilerin kolay veriliyor olması gerekiyor. Ama burada bir denge sağlanmalı. Muslukları çok açtığınız zaman ekonomiye de zarar vermeye başlıyorsunuz. Tabii bu noktada vergi konusunu atlamamamız gerekiyor. Sektörü desteklemek istiyorsak, vergileri makul bir seviyeye çekmeliyiz. Türkiye'de gördüğümüz bir araç Avrupa'da yarı fiyatına satılıyor. Bu duruma bir çözüm bulunması gerekiyor.

ARA SPOT:Otomotiv, ihracattaki en önemli kalemlerimizden biri. İhracatta ön plana geldi, birçok ülkeye ürün ihraç ettik. Bu başarıyı sağlamak Türkiye gibi bir ülkede kolay değil. Türk otomotiv pazarı, dünya pazarlarında önde gidiyor. Üretimimiz ve ihracatımız artmaya devam ediyor. Ürünler kaliteli hale geldi, markalaştı ve dünya pazarında yer bulabildi. Otomotiv, yan sanayiyi çok destekliyor. Kendi üretimini yaparken yan sektörü çok fazla kullanıyor. Dolayısıyla yan sektörlerin ve ekonominin canlanmasında çok önemli bir üretim dalı olarak karşımıza çıkıyor.”


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next