Okan Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Taner Berksoy Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Okan Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Taner Berksoy

 

Otomotiv sektörünü iyi bir yıl bekliyor

 

Dünya ülkeleri, 2012'deki ekonomilerini, AB ülkelerine göre şekillendirdi. AB'den gelen “tehdit dalgaları”, Türkiye'deki iç talebi daraltırken, bu durumdan etkilenen sektörlerin başında ise otomotiv geldi. Okan Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Taner Berksoy, AB'nin bugüne kadar kendine bol gelen bir elbise ile dolaştığını ama kendi bedenine uygun elbisesine geri döneceğini söylüyor. 2013'ün ekonomik anlamda 2012'ye göre daha iyi bir yıl olacağına dikkat çeken Berksoy, “2013'te yüzde 3.5-4 arasında bir büyüme olacağını öngörüyorum. Bu oran, cari açığı bir miktar büyütür. Cari açığın da 60'a milyar dolara doğru yaklaşacağını tahmin ediyorum. Kamu maliyesinde bu yıl denge olacak, iç talep artacak ve 2013 bir önceki yıla göre iyi bir yıl olacak” diyor.


2012'yi Türkiye ekonomisi açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Hedeflere ulaşma ve ekonomik anlamda atılan adımlar açısından yorumlayabilir misiniz?

Dünyada bir yavaşlama eğilimi var. ABD yavaş adımlarla ilerliyor, AB ise krizin etkilerinden kurtulamadığı için daha da yavaş ilerliyor. Dolayısıyla Türkiye de bu önemli iki gücün etkisinde kaldığından bir yavaşlama sürecine girdi. Aslında Türkiye'nin, 2012'nin başında durgunlaşma sürecine gireceği belliydi ama yavaşlamanın dozu hakkında bir tartışma vardı. Bu tartışma “2012'de yumuşak mı yoksa sert bir iniş mi olacak?” sorusu etrafında şekillendi.

Birçoğumuz yumuşak bir iniş olacağını ve büyüme hızımızın yüzde 4'e ineceğini düşünüyorduk. Ama Türkiye, 2012'yi 2.2 büyüme hızında tamamladı. TÜİK'in verilerine göre, 2012'nin son üç ayı kendinden önceki üç aya kıyasla yüzde 0 büyümüş. 2012'nin sonunda adeta ekonomi durmuş… Bu iyi bir haber değil çünkü 2013'e böyle bir ivme devrediyoruz. Bu yüzden ben, geçtiğimiz yıl sert bir iniş yaşandığını düşünüyorum.

Cari açık, 48 milyar dolara indi”

Türkiye geçtiğimiz yıl nasıl bir mali disiplin sağladı? Önlem politikaları nelerdi?

Ekonomi yavaşladığında, hem kamu maliyesi açısından hem de dış ödeme dengesi açısından çeşitli sonuçlar doğurur. Kamu maliyesi açsından ekonomi yavaşlarken gelirleri de aşağıya çekiyor, dolayısıyla vergi gelirlerinde bir yavaşlama oluyor. Buna karşılık 2012'de bütçenin düzgün yönetildiğini görüyoruz. AB'deki kriz nedeniyle mali bir disiplin kaygısı vardı. Dünyada, “yavaşlayan ekonomilerde iktisat politikalarının daha gevşek olması, biraz daha büyüme dostu, büyümeyi teşvik eden yönde olması gerekir” tezi var. Bir de “harcamaları kontrol altında tutmak, bütçeyi mümkün olduğu kadar dengeye yakın tutmak gerekir” denen, korumacı ve kemer sıkan ikinci bir tez var. Türkiye, kemer sıkma tarafına daha yakın duruyordu. Büyümenin 2.2'ye gerilemesinde bunun etkisi olabilir. Ben mali politika biraz daha gevşek tutulabilirdi diye düşünüyorum.

Peki, cari açıkta ve enflasyon oranında nasıl bir değişim oldu?

Her yavaşlama sürecinde olduğu gibi cari açıkta da daralma yaşandı. Cari açıkla ilgili turizm alanında önemli bir adım atıldı. Turizm harcamaları, kayıt altına alınıp, turizm gelir ve giderleri revize edildi. 2011'in sonunda 78 milyar dolar olan cari açığımız, 2012'nin sonunda 48 milyar dolara indi. Bu Türkiye ekonomisi açısından iyi bir sonuç oldu. Enflasyon yılbaşında biraz yukarıya çıktı ama ondan sonra sakinleşti. Enflasyon, Merkez Bankasının hedefinin üstünde olmasına rağmen bu ciddi bir sıkıntı yaratmadı. Sonuç olarak, 2012'yi biraz yavaşlayarak biraz da dengeleri koruyarak geçirdik.

ARA SPOT: “Her yavaşlama sürecinde olduğu gibi cari açıkta da daralma yaşandı. Cari açıkla ilgili turizm alanında önemli bir adım atıldı. Turizm harcamaları, kayıt altına alınıp, turizm gelir ve giderleri revize edildi. 2011'in sonunda 78 milyar dolar olan cari açığımız, 2012'nin sonunda 48 milyar dolara indi. Bu Türkiye ekonomisi açısından iyi bir sonuç oldu.”

İç talep, yüzde 1.9 geriledi

2012'de iç talep nasıl bir seyir izledi?

2012'de çok nadir görülen bir şey oldu. Ekonomi dört çeyrekte dış talebin çekişiyle büyümüş, iç talep yok gibi, özel alandaki harcamalar çok azalmış. İç talebimizin büyük bir kısmı tüketim harcamalarından oluşuyor. Bu dört çeyrekte de gerilemiş. Yılık olarak baktığınızda iç talepte yüzde 1.9 gibi bir gerileme görüyoruz. Özel yatırım harcamalarında ise yüzde 4'ün üzerinde bir yavaşlama var. Talebin olmadığı yerde üretimi de çok fazla artıramıyorsunuz, bu da büyüme hızını etkiliyor.


BURAYA İMAJ OLARAK EURO FOTOSU OLABİLİR VB

İç talepteki bu yavaşlamanın nedeni nedir?

Bu yavaşlamanın önemli bir nedeni, dışarıdan gelen korku etkisiydi. Biz 2012'nin son 1-2 ayı hariç sürekli “AB dağılıyor, avrodan çıkıyorlar, avro çöküyor” dedik. Bunlar büyük iddialar, AB'nin dağılması dünyanın sarsılmasına neden olur. Bu söylentiler doğal olarak bizleri de korkuttu. Ufuk karardığı zaman biraz daha temkinli davranırız. Örneğin, otomobil, beyaz eşya gibi şeyleri almayı erteleriz. Sadece gıda harcamalarına odaklanırız ama bu da ekonomiyi büyütmez. Bunun yanı sıra 2012'de, Suriye ile yaşadığımız diplomatik olaylar ekonomiyi etkiledi. Bu da insanlardaki tedirginliği artırdı ve bu olaylar iç talebin daralmasına neden oldu. Bu gibi durumlarda iktisat politikaları bu gerilemeyi önleyecek şekilde kendini genişletir ama bizim maliye tarafı biraz da muhafazakâr kaldı. 2013'ün belki de en kritik değişkeni bu… Bir dönüşüm yapmamız gerekiyor, iç talebi canlandırmalıyız. Nisan başında gelen bilgilere göre iç talep biraz artmış. Bu durumda, barış sürecinin güven verici ortam sağlaması ve AB'den gelen haberlerin bu kadar ürkütücü olmaması etkili oldu.


ARA SPOT: “İç talepteki yavaşlamanın önemli bir nedeni, dışarıdan gelen korku etkisiydi. Biz 2012'nin son bir-iki ayı hariç sürekli “AB dağılıyor, avrodan çıkıyorlar, avro çöküyor” dedik. Bunlar büyük iddialar, AB'nin dağılması dünyanın sarsılmasına neden olur. Bu söylentiler doğal olarak bizleri de korkuttu. Ufuk karardığı zaman biraz daha temkinli davranırız. Örneğin, otomobil, beyaz eşya gibi şeyleri almayı erteleriz. Sadece gıda harcamalarına odaklanırız ama bu da ekonomiyi büyütmez.”


İktisat politikası sanattır”


İç talebi canlandırmak için ne gibi teşvikler uygulanmalı?

“İktisat politikası sanattır” denir. Atacağınız adımları iyi tespit etmeniz lazım. Türk ekonomisi için bir çelişki söz konusu. Ülkemizde, ciddi bir sorun var, tasarruf etmiyoruz. Bizim tasarruflarımız krizle birlikte yüzde 15 civarına geldi. Yüzde 12-13'e kadar gerilemişti. Tasarruf oranı yüzde 40 civarına gelen Doğu Asya ülkeleri ile savaşıyorsunuz. Bu, akciğer kapasitesi çok düşükken yarışıyorsunuz anlamına gelir. İç talebin sıkıntılı olduğu dönemde talebe ihtiyacınız vardır, talep de harcamak demektir. İşte bu noktada bir çelişki ortaya çıkıyor. Burada dengeli bir politika izlenmesi gerekiyor. Özel alanın iç talebini kışkırtmanın en iyi aracı vergilerdir. Vergileri bir miktar düşürmek gerekiyor. İç talep açısından esas etki ise kamu harcamalarından gelir. Çark dönmeye ve ekonomi büyüdükten sonra zaten gelir de artar, gelir artarsa harcama da artar. Makul bir talep büyüklüğüne geldiğimizde, tasarruf için adım atmaya başlayabilirsiniz. Bizim uzun dönemli sorunumuz, tüketmiyor olmamız değil, az tasarruf ediyor olmamız. Orada rafine bir yaklaşım ve denge lazım.


2013'te yüzde 3.5-4 arasında bir büyüme öngörüyorum”


İhracat açısından geçtiğimiz yılı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ticaretten gelen etkilerimiz ayrışmaya başladı. Bir kriz olduğunda, üretim daraldığında ithalat da daralır. Dolayısıyla bir miktar cari açık da kapanır. 2012'de dış talebin etkisi devam ediyordu. Avrupa piyasasındaki daralmanın, bizim ihracatımızı daraltacağını ve Türkiye'nin ihracatının duracağını düşünüyorduk. Ama bu senaryo yaşanmadı. Çünkü ihracatta büyük bir pazar çeşitliliğimiz var. İhracatı Arap Baharının etkisiyle Orta Asya ve Orta Doğu'ya doğru kaydırdık. Asıl önemli pazarımız ise Afrika oldu. Ben öğrencilerime diyorum ki “Biz Avrupa ile uğraştık, siz Afrika ile uğraşacaksınız.” Çünkü, oraya çok fazla yabancı sermaye gitmeye başladı, yeraltı kaynakları zengin. Onlara yön verilirse dünyanın ekonomisini çekip götürebilir. Biz öncü olarak oraya burnumuzu soktuk, iyi de gidiyoruz. Bu önümüzdeki dönem açısından sağlıklı bir süreci oluşturacak.

2013'ü Türkiye ekonomisi bakımından nasıl öngörüyorsunuz?

2013'te yüzde 3.5-4 arasında bir büyüme olacağını öngörüyorum. Bu oran, cari açığı bir miktar büyütür. Cari açığın da 60'a milyar dolara doğru yaklaşacağını tahmin ediyorum. Kamu maliyesinde bu yıl denge olacak, iç talep artacak ve 2013 bir önceki yıla göre daha iyi bir yıl olacak.


ARA SPOT: “2013'te yüzde 3.5-4 arasında bir büyüme olacağını öngörüyorum. Bu oran, cari açığı bir miktar büyütür. Cari açığın da 60'a milyar dolara doğru yaklaşacağını tahmin ediyorum. Kamu maliyesinde bu yıl denge olacak, iç talep artacak ve 2013 bir önceki yıla göre daha iyi bir yıl olacak.”


3 yıl daha AB'nin korkusuyla yaşayacağız”


AB ülkelerinin ekonomik durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz, beklentileriniz nelerdir?

Bizim bir Avrupa algımız var. Büyük, güçlü, dünyanın egemeni bir algıdan bahsediyoruz. Bu krizle birlikte anladık ki AB kendine bol gelen bir elbise ile dolaşıyormuş, o yüzden adaleli gözüküyormuş. AB kendi bedenine uygun elbisesine dönecek, yani biraz daha daralacak, küçülecek. Bu dünya liderliğinden çıkacağı anlamına gelmiyor ama ağırlığını biraz azaltacak. Bu küçülmeler sancılıdır, insanlar, yönetimler, siyasiler bu küçülmeye razı olmak istemez. Avrupa'nın temel sorunu avroyu yönetememek, karar alamamak ve birliğe sahip çıkamamaktı. 2011'in Aralık ayı içinde AB ülkeleri bir zirve toplantısı yaptı ve “Avro ve AB'ye sahip çıkacağız” dedi. Bu görüşlerini hala sürdürüyorlar. Birliğin sorunu çözüldü ama ülkelerin içinde tabii ki ekonomik sorunlar devam edecektir.

Bu daralma süreci ne kadar sürecek?

Bence 3 yıl daha AB'nin korkusuyla yaşayacağız. Kabuslar göreceğiz, “AB battı, çıktı” diyeceğiz. Ben, AB'nin batacağını ve birliğin dağılacağını düşünmüyorum, sadece küçülecek. Bu kriz, Avrupa'nın eski pırıltısını götürdü. Avrupa, ekonomik anlamda, iktisadi güç anlamında eski gücünü kaybedecek. Ama bundan ürkmemek lazım. Avrupa'da bir bilek güreşi var. Vadesi gelen ve borcunu ödemekte sıkıntı yaşayan ülkeler biliyor ki ekonomik anlamda iyi olan ülkeler onları kurtaracak. Bu yüzden kemer sıkmadan yana bir politika izlemiyorlar. Ekonomisi iyi olan ülkeler ise bu durumdan şikayetçi, sıkıntılı olan ülkelerin kendilerine çeki düzen vermesini istiyor. Ama gene de durumu bir şekilde dengelemeyi başarıyorlar.


ARA SPOT: “Bizim bir Avrupa algımız var. Büyük, güçlü, dünyanın egemeni bir algıdan bahsediyoruz. Bu krizle birlikte anladık ki Avrupa kendine bol gelen bir elbise ile dolaşıyormuş, o yüzden adaleli gözüküyormuş. AB kendi bedenine uygun elbisesine dönecek, yani biraz daha daralacak, küçülecek.”


ABD'nin yüzde 3 büyüyeceği tahmin ediliyor


ABD ekonomisinin geleceği için tahminlerinizi alabilir miyiz?

Dünya ekonomisinin 3 motoru var. Biri Çin diğer ikisi ise Avrupa ve ABD. Öteki güçler, bunlara göre hizaya giriyor gibi görünüyor. Geçtiğimiz yıllarda bu motorlarda teklemeler oldu. ABD ise geçtiğimiz yıl yüzde 3 civarında büyüdü, bu iyi bir rakam. Bu yıl da yüzde 3'ün üzerinde büyüyeceği tahmin ediliyor. 2013'te Çin'in büyümesinin ise yüzde 8'in üzerine çıkacağı tahmin ediliyor. Üç motordan ikisi çalışıyor olacak. AB'ye kıyasla, ABD ekonomisi daha iyi bir konumda, krizin kalıntılarından kendisini kurtardı. Ama ABD için şöyle bir tehdit var. ABD, hızlı bir şekilde para musluklarını açtı ve ekonomiyi canlandırmak için mali tarafı gevşetti. Faiz oranı en az 3 yıldır yüzde 0.5'te duruyor. Şu anda ABD için en ciddi riskin, verilen bu paraların toplanması olduğu konuşuluyor. Aktörleri hazırlamadan ani bir şekilde parayı toplamaya kalkarlarsa kötü senaryolar olabilir. Bu paranın toplanması faizin yükselmesi demek. Ekonomi buna nasıl tepki verecek bilemiyoruz. Biliyorsunuz şimdi “kur savaşları” diye de adlandırılan bir söylem var. Herkes ulusal parasının biraz değersizleşmesini istiyor ki ihracat daha cazip olsun, içerde kaybolan iç talep canlansın. Aslında buna kur savaşı değil, “talep savaşı” diyebiliriz. Amerika ve Japonya da bir miktar kıpırdarsa dünya ekonomisi için iyi olur. En önemlisi Avrupa için iyi olur, dış talep orada da canlanır.

Avro-dolar paritesini 2013'te nasıl görüyorsunuz?

Kısa dönemde, kısa aralıklarla bu parite oynak oluyor. Duyduğumuz haberler pariteyi etkiliyor. “Avrupa'daki şu ülke batıyor” dediğiniz zaman parite dolar tarafına dönüyor; “Amerika'daki işsizlik rakamları kötü dediğiniz” zaman ise parite avroya dönüyor. Avrupa beden olarak küçülecekse, Amerikan ekonomisi de uzun dönemde daha sağlıklı olacağı için, dolar avroya nazaran bir miktar daha değerlenecek. Bence uzun dönemde ibre dolardan yana.


ARA SPOT: “Duyduğumuz haberler pariteyi etkiliyor. “Avrupa'daki şu ülke batıyor” dediğiniz zaman parite dolar tarafına dönüyor; “Amerika'daki işsizlik rakamları kötü dediğiniz” zaman ise parite avroya dönüyor.”


Ekonomik programlar, ekonominin aktörlerine bir ufuk veriyor”


Açıklanan genel teşvik paketi ve tasarruf teşvik paketini okuyucularımız için yorumlar mısınız?

İlk teşvik paketleri, tecrübesizlik nedeniyle çok başarılı olamadı. Bu son paketler bu açıdan değerlendirdiğinizde en iyisi olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü size neyi teşvik edeceğini söylüyor. Teknoloji kullanımını, ihracatı ve kalkınmada problem yaşayan bölgelere yatırımların gitmesini teşvik ediyor. Yatırımların problemli iller tarafına gitmesi hedefleniyor. O taraflarda işgücü bir miktar hareketlenir diye düşünüyorum. Nitelikli işgücü de bu bölgelere doğru kayarsa, Türkiye çapında daha dengeli bir ekonomi olur.

2013-2015 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program'ı (OVP) açıklandı. Sizce OVP, Türkiye'nin 2023 vizyonunda ve küresel rekabetinde nasıl bir rol oynayacak?

Dinamik bir program. Bu 3 yıllık dilime bakarsanız, belirlenen hedefler çok yüksek değil, uçuk hedefler koymuyorlar, daha gerçekçi yaklaşılmış. Ekonomiyi hızlı büyütme kaygısı taşımıyorlar ama yüzde 4-5 gibi büyüme hedefi koymuşlar. Bu yavaşlık, işsizlik anlamında bir problem çıkarabilir. İşsizliği aynı yerde tutabilmek için yüzde 5-5.5'luk bir büyüme gerekiyor. Bu tür programları aktörlerin önüne koymak, en azından bir ufuk veriyor. Bu ufuk içinde “Kamunun, yönetenlerin eğilimi nedir? Ne yapacaklar?” sorularına cevap bulmak mümkün. Dolayısıyla özel alandaki aktörlerin karanlıkta ıslık çalarak dolaşması büyük ölçüde de engelleniyor. Ben böyle atılımları hep olumlu karşılıyorum.




Otomotiv sektörünün durumu ve son gelişmelerle ilgili neler düşünüyorsunuz?

Kriz geliyor korkusu, iç talebi gevşetir, bu yüzden de harcamaları erteleriz. 2 yıldır otomobil sektörünün binek araba segmenti bu tür bir etki altında. Ticari araç satışları ise ekonomideki gidişatla ilgili. Ekonomi yavaşlıyorsa kimsenin ticari araç alma niyeti olmuyor. Bir de sektörün dışarıya dönük yüzü var. Bu yüz, Avrupa'ya bakıyor. Avrupa'yla hem üretim hem de pazar anlamında iç içe geçmiş durumdayız. Bu yüzden sıkıntılı bir süreç yaşandı ama bunun kısmen düzeleceğini düşünüyorum. 2012'de Türkiye'nin en belirgin özelliği, özel yatırımların neredeyse durma noktasına gelmiş olmasıydı. Otomotiv sektörü geçtiğimiz yıl, karamsar bulutlar altında büyümeye çalıştı. Bu bulutların dağılmasından en çok otomotiv sektörü yaralanacak. Bu yıl otomotivi daha iyi bir yılın beklediğini düşünüyorum. Otomotivin hızlanıyor olması kendisiyle bağlantılı olan sektörleri de daha hızlı büyütecek ve üretime yönlendirecek. Teknoloji ve vasıflı insan otomotiv sektöründe. Bu bağlamda otomotiv, Türkiye ekonomisi için büyük önem taşıyor.




Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next