Memduh Taşlıcalı Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Üretmek mi zor, satmak mı?

Her ne kadar bizler bugünlerde Türkiye'nin kendi otomobilini üretip üretemeyeceğini tartışıyor olsak da artık dünyada otomobil üretmek geçmişe oranla çok daha kolay. Yüz yüze etkinliklerden sosyal medyaya kadar tüm iletişim kanallarının kullanıldığı bir ortamda bu otomobilleri müşteriyle buluşturmak da zor değil. Peki zor olan nedir?

Herkesin iyi bildiği Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya dörtlüsü ve bunlara ek olarak Türkiye, İran, Güney Afrika gibi ülkeler otomotivin geleceğinin ‘sigorta' işlevini görüyor. Nüfus ve etki alanları hesaba katıldığında dünyanın yarısından fazlasını oluşturan bu yeni dünya bir bakıma doygunluğa ulaşan gelişmiş pazarlardaki yavaşlama ya da durgunlukları absorbe etme görevi üstleniyor. Daha da önemlisi ise dünya endüstri hayatı yeniden şekilleniyor. Özellikle Çin'in ekonomiye kazandırdığı ucuz üretim mantığı, sayıları milyarları bulan alt gelir grubu insanların daha önce ulaşamadığı birçok ürüne ulaşımını kolaylaştırdı. Otomobil söz konusu olduğunda ise kendi sınırları dışında çok etkin olamadı. Bu nokta çok önemli bir soru işareti oluşturuyor. Düşük fiyat tek başına otomobil satın almada en ön sırayı alamıyor
 
Piyasanın üzerindeki baskılar artarak çeşitlendi Türkiye'nin (coğrafik olarak değil ekonomik olarak) bir kısmının içinde bulunduğu Avrupa'ya döndüğümüzde endüstriyi etkileyen başka noktalar dikkat çekiyor. Yaşlı kıtanın tek başına bir büyükşehire dönüşmesi çevre baskısını had safhaya çıkarıyor. Emisyon oranlarını düşürmeye yönelik geliştirmeler her bir şirket bazında milyar Euro'lar harcanması anlamına geliyor. Otomobille bir yüzyıldır iç içe olan müşterinin yüksek beklentileri de birçok yeni teknoloji, ekipman geliştirilmesini gerektiriyor. Bu ise yeni maliyet demek; bir yanda üretimi ucuzlatan devasa pazarlar, ucuz üretebilme yöntemleri. Diğer yanda pahalılaşan bir dünya…
 
Beklentiler 5 basamak birden yükseldi
 
Şüphesiz internet tam da böyle bir dönemde “müthiş” bir düzenleyici olarak girdi dünyamıza. Bilinen iş yapma biçimleri alt üst oldu. İnsanların beklentileri “beş basamak” birden yukarı çıktı. İşte bu yüzden Avrupa'nın Amerika ya da Japonya'nın otomobil markaları birkaçı istisna tutulursa halen varlığını güçlü bir biçimde sürdürüyor. Çünkü otomobil söz konusu olduğunda tüketiciler “marka” algısını her zaman en önemli belirleyici olarak ilk sırada tutuyor. Bu gücün içini “doldurabilen” markalar için gelecek daha aydınlık görünüyor.

Otomobiller, sürülebilen akıllı telefonlara dönüşüyor Bugün internetin sağladığı hayat kolaylığı ve eğlenceli hayat yaklaşımı otomobillerin yeniden ele alınmasında etkin rol oynadı/oynuyor. Her daim akıllı telefonlarla birlikte yaşayan insanlar artık otomobile bindiği andan itibaren de yeni bir ağın içinde buluyor kendini. Özellikle şehir içi kullanıma odaklı modeller adeta sürülebilen büyük birer akıllı telefon haline geliyor! Kim bilir belki de artan trafik, yolda geçen zamanın yine inter net üzerinde değerlendirilmesini kolay kılıyor. Daha önemlisi ise geçmişte çok daha büyük anlamlar yüklenen otomobillerin bugün yine cazip olmasını sağlıyor.

Zor olan ne?

Evet, bugün dünyanın homojen olmayan ekonomik yapısı nedeniyle bir yanda otomobilleri halen sadece “rüya”larında gören milyarlar varken bir yanda da aracın içindeki küçücük detayların bile önem kazandığı milyonlardan bahsedebiliyoruz. Bu durum “ Peki zor olan nedir?” sorusuna da cevap niteliği taşıyor.

Tasarımla başlayan yoğun rekabet tüm süreç içinde en önemli etken olmaya devam ediyor. Bu yarış içerisinde şirketlerin iyi paralar kazanıp bunu yeniden otomobillere ayırması asıl zor olan konu bence!


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next