Prof. Dr. Halil Nalçaoğlu İle İletişim Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Prof. Dr. Halil Nalçaoğlu:

“Yeni bir düşünme biçimi üretmek teşvik, cesaretlendirme ve en önemlisi yaratıcılık gerektiriyor”

Günümüzde hızla değişen teknoloji, dünyadaki medya sistemlerinde de hızlı bir dönüşüme neden oluyor. Bu değişime ayak uyduran üniversiteler ise yetiştirdikleri öğrenciler sayesinde dünya standartlarında başarıyı yakalıyor. Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi de teknolojik altyapısı ve ‘yaratıcı' olmaya teşvik eden eğitim sistemiyle dünyaya örnek oluyor. Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı ve ODD Satış ve İletişim Ödülleri 2011 Gladyatörleri Jüri Üyesi Prof. Dr. Halil Nalçaoğu, Türkiye'deki iletişim fakültelerinin sorunlarını, iletişim sistemlerindeki değişimi ve otomotiv sektöründeki iletişim çalışmalarını yorumladı.

 

Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi 15 yıllık bir geçmişe sahip. Fakülteniz, Türkiye'deki üniversiteler arasında nasıl bir konumda yer alıyor?

Benzeri olmayan teknolojik altyapımız sayesinde öğrencilerimiz, profesyonel standartlarda destekleniyor. Perspektifimizin, duruşumuzun, dünyaya, Türkiye'ye ve iletişim alanına bakışımızın bizi diğer fakültelerden ayırdığını düşünüyorum. Bilgi Üniversitesi'ni en iyi anlatan sözcük “özgürlük” olabilir. İletişim Fakültesi de bu kavramın 15 yıldır sesi oldu. Fakültem diğer iletişim fakültelerinden, bu sesin öğrencilerimizi özgürleştirme ve potansiyellerini açığa çıkartma işleviyle ayrılıyor. İletişim Fakültesini yönetmek kesinlikle yaratıcı ve yapıcı fikirlerle yola çıkmayı ve bu fikirleri sürekli yenilemeyi gerektiriyor. Bizler fakülte olarak “Üniversitenin Duvarlarını Yıkmak” sloganıyla yola çıktık. Ortaöğretim, iletişim sektörleri ve sivil toplumla güçlü bağlar kurarak bunu gerçekleştirdik. Bir diğer sloganımız; “Simülasyon Değil, Gerçek İş.” Bugün öğrencilerimiz, içinde hareket ettiğimiz tüm sektörlerde gerçek işleri üniversitede üretiyor. Üretilen işler ilgili paydaşlarla, ortaklarla ve genelde toplumla paylaşılıyor.

“İletişim fakültesinin bir perspektifi olmalı”

Yurt dışında doktora yapmış biri olarak Türkiye'deki iletişim fakültelerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu alanın Türkiye için önemi nedir? Bu alanda hangi adımları atarak çağın eğitim sistemini yakalayabiliriz?

Türkiye'deki iletişim fakültelerinin en önemli sorunu, iletişim gibi çok hızlı değişen bir alanda güncel olanı yakalayarak gerekli uyumu sağlayamamaları. Bunun pek çok nedeni var. Buna yapılanmayı örnek verebiliriz. Türkiye'de iletişim fakülteleri kurulurken önceki yapılar taklit edilerek ilerlendi. Buna karşın, medya ile insanlara ulaşma işinin bir “sistem” olduğunu yıllar öncesinden saptayan Bilgi İletişim, “Medya ve İletişim Sistemleri” programını oluşturdu. Bilgi Medya ne bir gazetecilik programı olarak anılabilir ne de isminin önüne koyulacak bir “Yeni” sıfatından beklentisi olabilir. Bilgi Medya zaten yeniyi, günceli ve henüz oluşmakta olanı izleyen bir program olarak işlev görüyor. Diğer bir sorun ise, biraz klişe olacak ama düpedüz zihinseldir. Yani bir iletişim fakültesinin mutlaka bir perspektifi bir duruşu olmalı. Oysa Türkiye'de pek çok iletişim fakültesi tek misyonları öğrencilerinin bordrolu bir iş bulmalarıymış gibi hareket ediyor. Halbuki böyle bir fakülte mutlaka alanında tanımlayıcı/öncü rol oynamak üzere kendini kurgulamalı ve zihinleri buna göre şekillendirmeli. Günümüzde iletişim alanında kapsayıcı olmak büyük önem arz ediyor. Bu alanda görebildiğim kadarıyla üç temel konum var: Birincisi içerik üretimi, ikincisi tasarım, üçüncüsü ise yönetim. Sanırım bu üç temel alan hiçbir zaman geçerliliğini yitirmeyecek. Bu nedenle bir iletişim fakültesinin bu alanları aralarındaki sürekliliği de gözeterek kapsaması doğru bir yaklaşım olacak.

Dijital mecralara uygun formatlar geliştiriliyor

Günümüzün iletişim araçları hızla değişiyor. Özellikle internet hayatımızın vazgeçilmez parçalarından biri haline geldi. Siz bu değişimi nasıl yorumluyorsunuz?

İnternetin, daha doğru bir ifadeyle dijital etkileşimli mecraların devreye girmesiyle pek çok şey değişti. Aslında çok şey söylenebilir ama benim en çok dikkatimi çeken bir tek konuyla ilgili konuşmak isterim. Her yeni iletişim teknolojisi ancak belli bir süre sonra kendi doğasına uygun içeriği taşımaya başlar. Henüz dünya bu noktada değil. Örneğin internet kitle iletişimin ince ayar yapılmış hali gibi algılanıyor. Oysa internete uygun düşünmeye başladığımızda o mecraya uygun içerik de üretmeye başlayacağız. İnternete televizyon formatında bir içerik yüklemek yerine o mecraya uygun yeni formatlar geliştiriyoruz. İnternette 90 dakikalık bir dizi değil, 3 dakikalık bir video izliyoruz. Herkesin buna uyum sağlaması gerekir diye düşünüyorum.

“En yeni teknolojileri kullanıyoruz”

İletişim fakültesi, bu dönüşüm kapsamında nasıl şekillendi? İstanbul Bilgi Üniversitesi olarak çağın iletişim teknolojilerini nasıl yakalıyorsunuz? Gündeminizdeki konular, projeler nelerdir?

Bilgi İletişim, yeni teknolojileri çok hızla eğitime adapte edebiliyor. İletişim fakültelerinin bu refleksinin hızlı olması gerektiğine inanıyorum. Biz hem içerik üreten, hem tasarlayan, hem de bu üretimi yöneten bölümlerimizde en yeni teknolojiyi kullanıyoruz. Bu teknolojiyi kullanan öğrenciler de yaratıcılıklarını dijital mecrada kullanıyorlar. Web TV yayınları, tablete uygun yayıncılık ve uygulamalarla kendilerini geliştiriyor. Öğrenciler, özellikle son 2 yıldır düşünce kalıplarını yeni teknolojiye göre oluşturuyorlar. Bu teknolojiyi yakalayamamak demek öğrencinin dünyasını da yakalayamamak anlamına geliyor. Bilgi İletişim'de dijital dünyanın içinde yeni çalışma alanlarını öğrencilerle birlikte oluşturuyoruz.

ODD yeni medyaya uyum sağlıyor

Türkiye'deki medya sektörünün en önemli sorunu nedir? Devlet ya da özel sektör temsilcileri bu alanda nasıl bir adım atabilir?

Türkiye'de medya sektörünün pek çok sorunu var ve bir tanesini “en önemli” başlığı altında incelemek yanlış olabilir. Öte yandan günümüzde ifade özgürlüğü konusunda gündeme gelen (ve gelemeyen) pek çok sıkıntı en azından belli çevrelerce “en önemli” sıfatıyla anılacaktır. Bence, burada geçmiş dönemlerin doğrudan yasaklayıcı tutumlarından ziyade medya sahiplerinin ve yöneticilerinin kendiliklerinden ürettikleri yasaklar dikkat çekici. Öte yandan medya sektörünün en önemli sorunu diye sorulduğunda ben biraz daha gündelik siyasi çerçeve dışında bir yanıt vermeyi tercih ediyorum. Bu yanıt da gelişen iletişim teknolojileri ve medya-toplum ilişkisi çerçevesinde olacak. Özetle söylemek gerekirse, eski/geleneksel iletişim araçlarının tanımladığı bir dünyanın ve bu dünyanın insanlarının yeni medya dünyası ile uyumlu “düşünebilme” yetilerinin gelişmesi gerekiyor. Düşünebilme diyorum çünkü her şey önce bu noktada başlıyor. Bu noktaya varmış devlet yöneticisi de özel sektör yöneticisi de doğru adımları atabilecek.

Otomotiv, son zamanlarda Türkiye'nin gündeminde sıkça yer alan konularından biri haline geldi. Otomotiv sektörüne yönelik yapılan iletişim çalışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu alanda neler yapılabilir?

Otomobil seven bir toplumuz, buna şüphe yok. Otomotivin iletişimi de bu bakımdan imge ve söz dünyasının vazgeçilmez unsurlarından biri haline geldi. Bir önceki soruya verdiğim muğlak yanıt sanırım otomotiv dünyası ve bu dünyanın iletişimi için de geçerli. Bir örnekle anlatmaya çalışayım. Prime time'da bir televizyon kanalında yayınlanan bir reklamın “uzun versiyonu” daha ucuz olduğu için internette yaygınlaştırılabiliyor. Bu kanımca işlevselliği tartışılabilecek bir yöntem. Dijital/interaktif mecralarda yapılacak işlerin kendine özgü bir düşünme biçimi olmalı diye düşünüyorum. Bu alanda ODD'nin önemli adımlar attığını sevinerek görüyoruz. Zira yeni bir düşünme biçimi üretmek öyle kolay bir iş değil; teşvik, cesaretlendirme ve en önemlisi yaratıcılık gerektiriyor.

“Yaratıcılıkları ilgiyle ve hayranlıkla izledim”

ODD Satış ve İletişim Ödülleri 2011 Gladyatörleri'nin jüri üyelerinden biriydiniz. Jüri üyeliği sizin için nasıl bir deneyim oldu?

Son derece eğlendirici ve öğretici bir deneyimdi. Zaman sorunum olmasa tüm jürilerde tam zamanlı bulunmak isterim.

Yarışmaya katılan markaların çalışmaları hakkında neler söylemek istersiniz? Çalışmaları deneyimli bir ‘iletişimci' gözüyle nasıl değerlendiriyorsunuz?

ODD Gladyatör Ödülleri'ne katılan firmaların işi son derece ciddiye aldıklarını gördüm. Özellikle dijital/interaktif alanlarda iş üreten iletişim tasarımcılarının yaratıcılıklarını ilgiyle ve kimi zaman hayranlıkla izleme fırsatım oldu. Kanımca gündelik yaşamımızın imge ve sözlerini üreten insan grubunun bu ve benzeri açılımlara daha fazla ihtiyacı var. Zira benim “iletişim tasarımcısı” ve “iletişim yöneticisi” dediğim ekibin genellikle perde arkasında kaldıklarını, ortaya koyulan işlerin sanki kendiliğinden oluvermiş gibi algılandığını gözlemliyorum. Oysa bir iletişim fakültesi dekanı olarak bu işlerin ne kadar emek, yaratıcılık ve masraf gerektirdiğini çok çok iyi biliyorum.

 

 

Mini anket

Ehliyetinizi ne zaman aldınız?

1986

Kullandığınız otomobil marka/ modeli nedir?

Volkswagen Passat TSI

İlk otomobilinizin marka/modeli neydi?

Renault Clio

Arabanızla ilgili en sevdiğiniz 3 şey nedir?

Sessizliği

Genişliği

Ergonomisi

Trafikte sizi en çok sinirlendiren 3 şey nedir?

Kural ihlalleri

Saygıdan uzak davranışlar


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next