Koç Üniversitesi İİBF Ekonomi ve Finans Öğretim Üyesi Dr. Sevcan Yeşiltaş Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Dr. Sevcan Yeşiltaş

Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi ve Finans Öğretim Üyesi

“Bütün ekonomiler toparlanmadan, küresel ekonomi tam manasıyla toparlanamayacak”  

“Fiyat istikrarı, sürdürülebilir büyümenin temel unsurlarındandır. Erozyona uğrayan kredibilitesini tamir etmediği sürece, TCMB uzun dönem enflasyon beklentilerini hedef enflasyon yönünde çıpalamakta başarılı olamayacaktır. Dolayısıyla enflasyon daha kalıcı hale gelebilir ve bu durum beraberinde sürdürülebilir büyüme için risk ve gelir dağılımında derinleşen eşitsizlikler getirebilir.”

Türkiye ve dünya ekonomileri için 2021’i genel bir bakış açısıyla nasıl değerlendiriyorsunuz? Beklentiler ile gerçekleşenler birbiriyle uyumlu mudur?

2021’i aşı haberiyle umutla karşıladık. Nüfuslarını aşılamaya başlayan çoğunlukla geliş̧miş ülke ekonomileri ekonomik toparlanmayı desteklemek amacıyla erken zamanda uyguladıkları geniş̧letici politikalar sayesinde talebin normalleşmesini sağladı. Aşıya erişimde sorun yaşayan ve erken zamanda politika desteği sağlayamayan ülkelerde ekonomik toparlanmalar daha yavaş hızda gerçekleşti. Dolayısıyla aşı erişimi ve erken politika desteği dünya ülkelerinin Covid-19 sonrası ekonomik toparlanma performansındaki farklılıkları belirleyen en önemli iki faktör oldu.

2021 boyunca, küresel ekonomik toparlanma devam etse de yeni varyantların etkisiyle virüsün hızla yayılmaya devam etmesi, ekonomik toparlanmanın hızı ve sürdürülebilirliği konusunda belirsizlikleri artırdı.

Küresel tedarik zincirinde başlayan aksaklıklar 2021 boyunca şiddetlenerek devam etti. Akabinde ücret ve fiyatlar üzerindeki yukarı yönlü enflasyonist baskılar ekonomik toparlanmayı sekteye uğratmaya başladı. Bu yüzden IMF ve Dünya Bankası 2021 yılı son çeyreği ve 2022 yılı için ekonomik büyüme tahminlerini aşağı yönlü yenilediler.

“TCMB, erozyona uğrayan kredibilitesini tamir etmeli”

2022’de Türkiye ekonomisini bekleyen başlıca riskler neler olacaktır? Öngörülerinizi paylaşır mısınız?

2021’in son aylarında Türk Lirası’nın gelişmiş ülkelerin para birimlerine karşı yaşadığı değer kaybı ve döviz kurunda devam eden oynaklık, yıl sonuna doğru yüzde 30 seviyesinin üstüne çıkan enflasyon ve Türk vatandaşlarına Türk Lirası cinsinden ödenen gelir, alım gücünde düşüşe, dolayısıyla yaşam standartlarında büyük bir bozulmaya neden oldu.

Naci Ağbal’ın görevden ayrılmasını takip eden süreçte hedeflenen yüzde 5’in çok üzerinde olan enflasyona rağmen, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Eylül 2021’deki ilk Para

Politikası Kurulu toplantısıyla başlayan faiz indirme kararı Aralık 2021’deki son toplantıya kadar devam etti. Politika faizi yüzde 19’dan yüzde 14 seviyesine indi. TCMB politika faizini düşürerek hane halkı harcamalarını ve firma yatırımlarını desteklemeyi amaçlamış olsa da ekonomiye olan güvenin kaybolması ve TCMB kredibilitesinde yaşanan erozyon sonucunda piyasa faizleri yükselmeye devam etti. Geniş̧letici para politikası kredi faizlerini düşürmekte baş̧arılı olamadı, örneğin söyleşimizi yaparken yüzde 14 olan politika faizine rağmen 10 yıllık hazine tahvil faizi yüzde 24’ün üzerine çikti. Mevcut durum devam ederse ilerleyen aylarda hazinenin borç̧lanma maliyetinin daha da artması kaçınılmaz.

Fiyat istikrarı, şürdürülebilir büyümenin temel unsurlarındandır. Bunu sağlamak iç̧in etkin bir beklenti yönetimi ve yetkin enflasyon hedeflemesi gerekir. 2022’de artması beklenen enflasyon sonucunda hane halkı düşen alım gücüyle daha az harcama; iş̧letmeler fiyatlamadaki bozulmalar ve para ve maliye politikasındaki belirsizlikler ortadan kalkana kadar bekle-gör prensibiyle yatırımlarını erteleme eğiliminde olacak. Dolayısıyla 2022’de düşüş eğiliminde olması beklenen talep ekonomik büyüme için sorun teşkıl edebilir. Erozyona uğrayan kredibilitesini tamir etmediğı sürece; TCMB uzun dönem enflasyon beklentilerini hedef enflasyon yönünde çipalamakta baş̧arılı olamayacaktır. Dolayısıyla enflasyon daha kalıcı hale gelebilir. Bu durum beraberinde sürdürülebilir büyüme için risk ve gelir dağılımında derinleşen eşitsizlikler getirebilir.

“Tüm ülkelerin eş zamanlı ve adil şekilde aşıya ulaşması, ekonomik refah için önem taşıyor”

Covid-19 aşısındaki gelişmeler Türkiye ekonomisini ne yönde etkileyecek?

Aşı milliyetçiliği ve aşı karşıtlığının sonucu olarak, hiçbir ülkede Covid-19 virüsüne karşı toplumsal bağışıklık sağlanamadı. Bu yüzden yeni varyantların pandeminin gidişatı üzerindeki olumsuz etkilerini endişeyle takip ediyoruz. Omicron varyantı sebebiyle Covid-19 virüsü tekrardan insan sağlığını ve dünya ekonomilerini tehdit etmeye başladı.

Covid-19 aşısındaki gelişmelerin dünya ekonomisini nasıl etkileyeceği konusunda tahminimizi, Koç Üniversitesi ve Maryland Üniversitesi’nden çalışma arkadaşlarımla birlikte hazırladığımız, Dünya Sağlık Örgütü tarafından Ocak 2021’de lansmanı yapılan akademik çalışmamızda paylaştık. Bu çalışmamızın sonuçlarına göre, salgın tüm dünyada kontrol altına alınmadığı sürece aşılanmış gelişmiş ülkelerle aşılanmamış gelişmekte olan ülkeler arasındaki ticaret ilişkileri sebebiyle, pandemi kaynaklı ekonomik maliyetler ortadan kalkmayacak ve tam anlamıyla küresel bir ekonomik toparlanma mümkün olamayacak. Bu durum, Türkiye ekonomisini, ihracat ve ithalat kanalları yoluyla etkileyebilir. İlk olarak, Türkiye’nin ihracat yaptığı ülkelerde pandeminin etkisiyle ekonomide toparlanmalar yavaşlarsa, bu ülkelerden Türkiye’ye gelen dış talebin olumsuz etkilenmesi söz konusu olabilir. İkinci olarak, pandemi kaynaklı küresel tedarik zincirindeki aksaklıklar nedeniyle Türkiye’nin ithal ettiği ara mal üretimi ve bu ürünlerin taşınmasındaki yavaşlamalar Türkiye’deki nihai mal üretimini olumsuz etkileyecektir. Ayrıca Türkiye sınırları içinde devam eden pandemi, hane halkının harcamalarını etkileyen virüs kaynaklı korku faktörünün tekrardan devreye girmesiyle yakın temas gerektiren sektörlerde, örneğin hizmetler sektöründe iç talebi sekteye uğratabilir.

“Enflasyondaki yukarı yönlü hareket önümüzdeki yıl da devam edecek”

Dolar, Euro, enflasyon ve altın gibi veriler konusundaki beklentinizi paylaşabilir misiniz?

TCMB’nin  2021 yılı Eylül ve Aralık ayları arasında politika faizini 500 baz puan düşürmesinin ardından Türk Lirası, gelişmiş ülkelerin para birimlerine karşı değer kaybetti. Kurdaki artış maliyet kanalıyla fiyatlamalara yansıdı ve Türkiye İstatistik Kurumu Kasım ayı rakamlarına göre yıllık enflasyon yüzde 21,31’e yükseldi. Yükselen enflasyon ve döviz karşısında değer kaybeden Türk lirası yerli tasarruf sahiplerinin döviz ve altına olan talebini arttırdı ve bu da döviz kuru ve altın fiyatlarında yükselişe neden oldu.

Bütün bu gelişmeler sonucunda Türk Lirası’na olan güveni yeniden inşa etmek, döviz kurundaki oynaklık ve dolarizasyonu azaltmak amacıyla hükümet 20 Aralık’ta Hazine ve TCMB güvenceli dövize endeksli mevduatları (DEM) yürürlüğe koydu. Ayrıca bu açıklamanın hemen sonrasında TCMB büyük miktarda döviz satışlarıyla piyasaya müdahale etti. Bütün bunların sonucunda döviz kurundaki yukarı yönlü hareket tersine döndü.

DEM sonrası döviz kurundaki aşağı yönlü hareketin önümüzdeki yıl devam edip etmeyeceği TCMB’nin bundan sonra nasıl bir para politikası izleyeceğiyle çok alakalı. TCMB’nin fiyat istikrarını sağlayacağına dair inancın zedelenmesi ve kredibilitesinin erozyona uğraması, enflasyon beklentileri için risk teşkil etmektedir. Bu riskin artarak devam ettiği olası bir kötü senaryoda, döviz talebindeki artışı DEM durduramaz. Söz konusu kötü senaryo gerçekleşirse hükümet yakın gelecekte seçime hazırlanacağı için mevcut vergi politikasını değiştirmeden toplanan vergi gelirlerini Hazine DEM sahiplerine transfer eder. Aynı şekilde, kur yükseldiğinde DEM sahiplerine verdiği teminatı yerine getirmek zorunda olan TCMB, para basarak genişletici politika uygular. Bunun sonucunda enflasyonla mücadelede çıkmaz bir yola girebilir ve enflasyondaki yukarı yönlü hareket ivme kazanabilir.

Dünya ekonomilerinin ekonomik ve sosyal tablosu hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Covid-19 şoku sonrası yaşanan ekonomik daralma sonucunda artan hatta derinleşen yoksulluktan dünya ülkelerinin genelinde en çok dar gelirli kişiler, güvencesiz çalışanlar, mavi yakalılar, azınlıklar, kadınlar ve çocuklar etkilendi. Gelir ve servet dağılımındaki eşitsizlikler, aşılanmanın ve erken politika desteğinin gelişmiş ülkelere göre çok daha yetersiz olduğu az gelişmiş ülkelerde daha da belirginleşmeye başladı. Uzaktan eğitime erişimde sorun yaşayan az gelişmiş ülkelerde beşeri sermayenin aldığı zarar, bu ülkelerin uzun dönem ekonomik büyümelerini ve gelirlerini sekteye uğratacak. Covid-19 aşısına tüm insanlığın

eş zamanlı ve eşit olarak erişmesinin insanı ve ahlaki bir zorunluluk olduğunu tartışmamıza gerek yok. Öte yandan Covid-19 şokunun dünya ekonomilerine kısa ve uzun vadede vereceği ekonomik zararlar düşünüldüğünde düşük gelirli ülkelerin aşıya erişiminin sağlanmasının iyi niyetli bir yardım kampanyasından ziyade, rasyonel açıdan bakıldığında da ekonomik getirisi yüksek olan bir yatırım olduğu aşikârdır. Bu konuda çok milletli bir perspektifle üretilecek çözüm önerilerinin küresel bir koordinasyonla bir an önce hayata geçirilmesini umuyorum. Çünkü bütün ekonomiler toparlanmadan, küresel ekonomi tam manasıyla toparlanamayacak.

Otomotiv sektörünün Türkiye ekonomisine olan katkısı hakkında ne düşüyorsunuz?

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın en güncel raporundaki rakamlara göre, otomotiv sektörünün Türkiye üretiminin içindeki payı imalat sanayi içindeki sektörlerin üretim ortalamasının üstündedir. Otomotiv sektörünün yarattığı ekonomik değer dikkate alındığında yurt içi girdi kullanımı ve katma değer toplamı Türkiye ekonomisinde çok önemli bir yere sahiptir.

Türkiye otomotiv sektörü, küresel tedarik zincirindeki konumu gereği, Türkiye iç ve dış pazarındaki birçok sektörle bağlantılıdır. Otomotiv sektörü demir-çelik, hafif metaller, petro-kimya, lastik, plastik gibi sektörlerin başlıca ürün alıcısıdır. Otomotiv sektöründeki teknolojik gelişmeler, bu sektöre ürün tedarik eden sektörleri de teknolojik gelişmeye zorlayarak, küresel ekonomiye dolaylı yoldan katkı sağlamaktadır. Ayrıca otomotiv sektörü turizm, inşaat, ulaştırma ve tarım sektörlerine motorlu araçlar tedarik ettiği için sektördeki değişim ve gelişimler söz konusu sektörleri de doğrudan etkilemektedir.

Güçlü sermaye yapısı, kalite sisteminin sağlanmış olması, yabancı ortaklıklar, güçlü yan sanayinin varlığı, nitelikli işgücü, coğrafi konum ve esnek üretim yapabilme özelliği otomotiv sektörünün dünya pazarında rekabet gücünü arttırmıştır. Bu da, sektörün küresel entegrasyonuna katkı sunmuştur.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next