Tacirler Yatırım Baş Ekonomisti Özlem Bayraktar Gökşen Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Özlem Bayraktar Gökşen

Tacirler Yatırım Baş Ekonomisti

“Küresel gelişmeler doğrultusunda Türkiye’nin rolü önem kazanacak”

“Pandemi sürecinde, özellikle tüketici kredilerinde tarihi artışlar görüldü. Para politikası tarafında faiz indirimleri ile beraber reel politika faizini önemli oranda negatif bölgeye taşıdık. Bu adımlar 2. çeyrekte yaşanan daralmanın tamamen kapatılmasını sağladı. Hatta beklenenin daha üzerinde bir büyüme sağladı. Bir yandan da ekonomiyi zora sokacak yan etkileri beraberinde getirdi. Kasım 2020’de başlayan politika normalleşme adımları gibi gelişmeler 2021 boyunca devam ederse, pandemi sırasında ve daha önce uygulanan ekonomik politikalarının yan etkilerinin yavaş yavaş silinmeye başladığını görebiliriz. Yine de pandeminin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerinin bir süre daha devam etmesi beklenebilir.”

Covid-19 salgınının dünya ekonomilerindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünya ekonomisi Covid-19 salgını öncesinde de ciddi problemlerle boğuşuyordu. 2008-2009 küresel finansal kriz sonrasında büyüme sağlansa bile sürdürülebilirliği konusunda endişeler son hız devam ederken, kalitesi de önemli oranda sorgulanıyordu. Verimlilikten uzak, kalitenin oldukça düştüğü büyüme ortamında, özellikle ABD tarafından da ekonomik döngünün oldukça yaşlandığı ve resesyon ihtimalinin konuşulduğu bir ortamdan bahsediyorduk. Zayıf ve kalitesiz büyüme zemini, toplam borçluluğun artmaya devam ettiği bir dünyada, ekonomik istikrar konusunda daha problemli bir resim çizmeye başladı.

Pandemi ile beraber ilk olarak hizmet sektöründe gördüğümüz yıkıcı etkiler, sonrasında küresel ticaret akımlarını da önemli oranda etkilerken, potansiyel büyüme hızları üzerinde daha fazla aşağı yönlü baskı kurmaya başladı. Sağlık krizinin getirdiği bu çıkmazdan kurtulmaya çalışan ekonomilerin inanılmaz boyutlarda destek paketleri açıkladıkları takip edildi. Pandemiyle beraber küresel anlamda destek paketlerinin büyüklüğünün 20 trilyon doları aştığı belirtiliyor. Üstelik özellikle ABD tarafında maliye politikaları zemininde ek desteklerin gelmesi bekleniyor. Zaten yüklü olan borçluluğun, daha da oynak hale gelmiş büyüme ortamında, pandeminin geride bırakılması durumunda bile sorun yaratacağı bir ekonomik zeminden bahsediyoruz.

Pandeminin Türkiye ekonomisine etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu etkiler ne kadar devam edecek?

Türkiye ekonomisinde, pandemi öncesinde de üç senedir devam eden potansiyel altı büyüme trendi, kur şokları ve yerel para biriminde yaşanan ciddi orandaki değer kayıpları, özel sektör borçluluğu, yükselen enflasyon ve zayıflayan yabancı yatırımcı akımlarından bahsediyorduk. Pandemi sonrasında “büyüme” temasının daha da ön plana taşındığına ve benzeri görülmemiş bir kredi arzı yaratıldığına şahit olduk. Kamu bankaları öncülüğünde özellikle tüketici kredilerinde tarihi artışlar görüldü. Söz konusu kredi genişlemesinin yanı sıra
para politikası tarafında faiz indirimleri ile beraber reel politika faizini önemli oranda negatif bölgeye taşıdık. Bu adımlar 2. çeyrekte yaşanan daralmanın tamamen kapatılmasını sağladı. Hatta beklenenin daha üzerinde bir büyüme sağladı. Bir yandan da ekonomiyi zora sokacak yan etkileri beraberinde getirdi. Uygulanan ekonomik politikaların ve gevşek para politikasının yerel para birimi üzerindeki yükü daha da artırdığını ve TL’de değer kaybının hızlandığını takip ettik. Yabancı yatırımcıların Türkiye’de standart portföy kanallarındaki pozisyonlarının ise ciddi oranda gerilediği bir döneme şahit olduk. Ancak Kasım 2020’de başlayan politika normalleşme adımları ile istikrarı arayan bir ekonomik görünüm tablosu çizilmeye başlandı. Söz konusu adımların 2021 boyunca devam etmesi durumunda pandemi sırasında ve daha önce uygulanan ekonomik politikalarının yan etkilerinin yavaş yavaş silinmeye başladığını görebiliriz. Ancak yine de pandeminin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerinin bir süre daha devam etmesi beklenebilir.

2021 için döviz kurları ve enflasyona dair beklentilerinizi paylaşabilir misiniz?

Daha sıkı para politikasına ilişkin güçlü sinyallerin yerel para birimi açısından olumlu bir resim çizdiğini belirtmek gerekir. Buna ek olarak, kredi artış hızını frenleyecek makro ihtiyati önlemlerin alınması, geçmiş yıllarda çokça tartışılan aktif rasyosu, ZK oranlarının kredi reel artış hızına bağlanması gibi adımların geri alınmasının da politika normalleşmesi yolunda verdiği mesajların olumlu olduğunu düşünüyoruz. Burada özellikle yerleşiklerin
uzun döviz pozisyonunun ne yönde devam edeceği büyük önem kazanıyor. Yabancı yatırımcının standart portföy kanallarından TL varlıklara ilgi gösterdiği takip edilirken, yerleşiklerin DTH seviyelerinde önemli bir değişiklik olmadığı izleniyor. TL mevduatlardaki stopaj indiriminin Mart 2021 sonuna kadar devam etmesi de son dönemde atılan adımlara ek olarak TL mevduatın cazibesini artırabileceğini ve yerleşiklerin ilgisini çekebileceğini düşünüyoruz.

Diğer taraftan ekonomide döviz likiditesinde yaşanacak önemli bir iyileşme TCMB tarafından döviz alım ihalelerine başlamak üzere bir ortam sağlayabilir. Bu gelişmeler ışığında TL’nin yıl boyunca sınırlı reel bir değer kazanımı olabilir. Enflasyon tarafında ise 2021 yılı ilk yarısı itibarıyla yüksek seyrin devamını, bu noktada yıllık TÜFE’nin yüzde 15 seviyelerine yükselişini bekliyoruz. Ardından sıkı para politikası baz senaryosu çerçevesinde enflasyon üzerindeki olumlu etkilerin öne çıkmaya başlaması sonucu, yılın ikinci yarısında bir miktar iyileşme kaydeden bir enflasyon patikası tahminimiz var. 2021 yıl sonu için ise yüzde 10,2 tahmini ile çalışıyoruz.

2021’de pandeminin de etkisiyle takip edilmesi gereken önemli göstergeler ve ekonomideki seyri etkileyebilecel önemli başlıklar nelerdir?

Global çerçevede bakıldığında baz senaryonun pandemi nedeniyle yine zorlu geçecek bir ilk yarı, ancak etkilerin
kalıcı anlamda kademeli olarak gerileyebileceği bir ikinci yarı beklentisini içerdiğini görüyoruz. Bu süre zarfında ise gelişmiş ülke merkez bankalarının global faiz haddinin uzun süre düşük kalacağı ve desteklerin gerekirse artarak devam edeceği yolunda oldukça güçlü bir iletişim içinde olduklarını görüyoruz. 2021 içerisinde bu beklenti yönetiminin ne kadar başarılı devam ettirileceği en kilit göstergelerden biri olacak. Bu çerçevede gelişmekte olan ülkeler için sermaye akımlarının kuvvetli olabileceği bir yıla başlayacağız. Türkiye ekonomisinde, yıl içerisinde döviz likiditesindeki gelişmeler ve rezervlerin güçlendirilmesi yolunda atılabilecek adımlar, risk primi konusundaki iyileşmelere destek verecektir. Ekonomi politikalarında önceliğin fiyat istikrarı yolunda olmasını önemsiyoruz. Çünkü enflasyon beklentilerinde iyileşme, orta vadede sürdürülebilir büyüme, rekabet ortamının iyileşmesi, yatırımların kuvvetlenmesi ve sermaye piyasaların gelişimi açısından en temel gereklilik. Bu çerçevede para politikası adımlarının yakından takip edilmeye devam edileceğini düşünüyoruz.

“Gümrük Birliği anlaşmasının modernizasyonu büyük önem taşıyor”

Halen Türkiye’nin en önemli ihracat pazarı konumundaki Avrupa Birliği ülkelerindeki gelişmeler göz önüne alındığında belli başlı ekonomiler açısından neler bekliyorsunuz?

Baz senaryo konusunda genel anlamda büyük bir mutabakat var. İlk yarının pandemi nedeniyle zorlu geçeceği bir dönem sonrasında, ikinci yarıda ekonomiler anlamında önemli bir iyileşme ivmesi bekleniyor. Bu çerçevede ihracat ortaklarımız arasında ilk sırada yer alan Avrupa Birliği ülkelerinin de aynı düzlemde devam etmesini bekleriz. Diğer taraftan gerek Brexit konusu gerek ABD’nin Trump Başkanlığı döneminde Çin’le olan ilişkileri başka bir yere taşıması gerekse 15 Asya ülkesinin dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşmasına imza atması, küresel ticaretin gelecek dönemde yeni gelişmelere gebe olduğuna işaret ediyor. Bu çerçevede Türkiye’nin de rolü önem kazanacak. Özellikle AB ile Gümrük Birliği anlaşmasının modernizasyonunun büyük önem içerdiğini düşünüyoruz. Diğer taraftan söz konusu konuda da somut bir gelişme olmaması moralleri bozucu bir faktör.
Dünya GSYİH’nin üçte birini oluşturan 15 Asya ülkesinin bir araya gelerek bir serbest ticaret anlaşma imzalaması, ABD-AB ilişkilerinin özellikle Biden döneminde daha da yakınsayacağı bir zemini işaret edebilir. Dolayısıyla pandemi koşullarının kademeli bir şekilde geriye kaldığı noktada ülkeler, küresel ticaret zemini konusunda daha güçlü adımlar atmaya çalışacaktır.

“2021’de yüzde 3-4 büyüme bekliyoruz”

Türkiye ve dünya ekonomileri için 2021 ve sonrasına dair ekonomik beklenti ve öngörüleriniz nelerdir?

Gelecek yılın ikinci yarısına ilişkin daha olumlu bir bekleyiş hâkim olsa dahi, pandeminin ekonomik etkilerinin silinmesinin daha uzun zaman alacağı aşikar. Bu çerçevede ülke ekonomi politikalarının 2021 boyunca aktiviteyi destekleyici yolda rol oynamaya devam edeceği görülüyor. Türkiye ekonomisi özelinde 2021’de büyüme oranının yüzde 3-4 aralığında olmasını bekliyoruz. Burada sürükleyici faktörün ise yine özel sektör tüketimi olması beklenebilir. Büyümede bir miktar artışa rağmen cari işlemler açığında bir miktar geri çekiliş bekliyoruz. Özellikle pandeminin etkilerinin kademeli hafiflemesi ve turizm gelirlerinin artması, hanehalkı portföy tercihlerinin altın tarafındaki ilgisinin göreceli azalması beklentileri çerçevesinde cari işlemler açığının 20-25 milyar dolar civarına gerileyeceği düşünülebilir. Enflasyon dinamikleri tarafında ise ancak yılın ikinci yarısında bir gerileme bekliyoruz. Yıl sonuna ilişkin yüzde 10,2 oranında yüksek bir beklentimiz var. Ortalama enflasyonun yüzde 12’nin üzerinde bir seviyede olacağını öngörüyoruz. Bütçe dinamikleri tarafında yüzde 4-5 aralığındaki bütçe açığı/GSYİH oranının 2021 için de geçerli olacağını düşünüyoruz. Bu noktada yüksek kamu borçlanma gereği ve yüksek enflasyon dinamiklerinin özellikle yılın başlarında tahvil faizleri üzerinde yukarı yönlü baskı kurmaya devam etmesini bekliyoruz. 2021’in enflasyon bekleyişlerinin yavaş yavaş kontrol altına alınmaya ve ekonomi politikalarına güvenin yeniden tesis edilmeye başlandığı bir yıl olması durumunda, sonrası döneme ilişkin de daha yapıcı bir çerçeve çizilebilir. Bu noktada özel sektörün borç azaltım sürecinin nasıl yönetildiği, reel ekonomiye ilişkin sürdürülebilir bir zeminin nasıl sağlanacağı gibi “ana” konulara dönüş sağlanabilecektir.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next