Piri Reis Üniversitesi Ekonomi ve Finans Bölümü, Doç. Dr. S. Meral Çakıcı Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

“Türkiye ekonomisi, dünyada olup bitenden bağımsız düşünülemez”

“Etkileri günümüzde de süren 2008 krizi, dünya ekonomilerini ideolojik anlamda da etkiledi. Bu doğrultuda, dünya ekonomilerinin büyük bir bölümünde korumacılık politikaları güçlendi, finansal kontroller ve kısıtlamalar arttı. Böylece bu ekonomiler dışa bağlılıklarını sınırlandırmayı hedefliyor.”

Türkiye ekonomisinin 2019’un son çeyreğinde nasıl bir seyir izlemesini bekliyorsunuz? Türkiye ekonomisini bekleyen başlıca riskler sizce neler olacaktır?

Gerek jeopolitik gerekse küresel faktörler 2019’un son çeyreğinde de belirsizlik ortamına etki ederek ekonomik gidişata yönelik beklentileri şekillendirecek görünüyor. Türkiye-ABD-Rusya ilişkileri ve sınırımızda yaşananlar, yatırımlarda yaşanan ciddi düşüş, iç talepte görülmeye devam eden zayıflık, özellikle Avrupa ekonomilerinde yaşanan durgunluğun etkisiyle azalan dış talep, yılın son çeyreğinde de Türkiye ekonomisi üzerinde belirleyici öneme sahip olacak risk faktörlerinin başında geliyor. Yıl boyunca kırılgan ve özellikle dış şoklara karşı hassas bir görünüm sergileyen ekonominin, konjonktürel gelişmeler ışığında yılın son çeyreğinde de kırılganlığını sürdürmesi beklenebilir.  

Döviz kurlarında hareketliliğin önümüzdeki dönemde devam etmesini bekliyor musunuz? Enflasyon ve döviz gibi konulardaki beklentinizi paylaşabilir misiniz?

Döviz kurlarındaki hareketlilik, hem ülke içindeki hem uluslararası arenadaki belli başlı ekonomik ve siyasi kararlara ve süreçlere yakından bağlıdır. Piyasaları huzursuz eden ve oynaklığı arttıran unsurların başında gelen belirsizliği besleyen her karar ve gelişme, döviz kurlarında da yansımasını bulur. Konjonktürel gelişmeler göz önüne alındığında, ekonomik gidişatın en temel göstergelerinden biri olan döviz kurunun, yılın son çeyreğinde de hareketliliğini sürdürmesi beklenebilir. Döviz kuru geçişkenliği, baz etkisi ve mevsimsellik gibi faktörler göz önüne alındığında, benzer değerlendirmeyi enflasyon için de yapmak mümkün.

Önümüzdeki dönemde ekonomideki seyri etkileyebileceğini düşündüğünüz önemli başlıkları okuyucularımızla da paylaşır mısınız?

Belirttiğim konulara ek olarak, başta ABD Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) olmak üzere küresel piyasalarda rol oynayan merkez bankalarının kararları, ticaret savaşları, Brexit sürecinin akıbeti, küresel ekonomideki resesyon kaygıları ve bunun etkisindeki risk iştahı, önümüzdeki dönemde ekonomi üzerinde etkili olacak dışsal faktörler olarak görülebilir. Ekonomideki iç dinamikler göz önüne alındığında, izlenecek para politikalarının, mali politikaların ve ekonomik programların niteliği ve uygulamadaki başarısı, kuşkusuz bu sürecin seyrini etkileyecek faktörler arasında yer alıyor. Bu noktada, özellikle kırılgan ekonomilerde güven ortamının sağlanmasında şeffaflık ve güçlü iletişim unsurları önemli rol oynuyor.

Dünya ekonomilerinin şu andaki ekonomik ve sosyal tablosu hakkında neler söyleyebilirsiniz? Küresel ekonomilerdeki gelişmeler yönünden değerlendirir misiniz?

Etkileri günümüzde de süren 2008 krizi, dünya ekonomilerini sadece ekonomik ve finansal göstergeler açısından etkilemedi. İdeolojik anlamda ekonomiye, devlet anlayışına yönelik bakış açılarının sorgulanmasına ve iktisadi düşünce okulları arasındaki tartışmaların  alevlenmesine yol açtı. Devletin belli durumlarda piyasaya müdahalesinin önemi ve gerekliliği yeniden gündeme gelirken, küreselleşme olgusu da gerek iktisadi gerekse sosyal ve kültürel anlamda tartışılmaya başlandı. Bu doğrultuda, dünya ekonomilerinin büyük bir bölümünde dışa kısmen kapanma şeklinde tezahür eden korumacılık politikalarının güçlendiği, finansal kontrollerin ve kısıtlamaların arttırıldığı gözleniyor. Bu şekilde, dışa bağlılığın sınırlandırılması hedefleniyor. Zira küreselleşme, birçok artısı yanında, özellikle ekonomileri vuran şokların ve yaşanan krizlerin bulaşma etkisi ile yayılması riskini de arttıran bir olgudur.

Halen Türkiye’nin en önemli ihracat pazarı konumundaki Avrupa Birliği ülkelerindeki gelişmeler göz önüne alındığında belli başlı ekonomiler açısından neler bekliyorsunuz? Brexit’in ne gibi etkileri oluyor? Önümüzdeki süreçte FED ve Avrupa Merkez Bankası’nın izleyeceği politikalar hakkında öngörülerinizi alabilir miyiz?

Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin son dönemdeki en büyük sorunları, akıbeti ve gerek AB gerekse İngiltere açısından sonuçları hala netleşmemiş olan Brexit süreci ve Avrupa ekonomilerindeki endişe verici durgunluk. İç talep beklenen ölçüde canlandırılamadığında, genelde söz konusu duruma konjonktürel olarak eşlik eden döviz kuru artışlarının da etkisiyle güçlenen ihracat sayesinde bir nebze rahatlayan Türkiye ekonomisi, mevcut durgunluk ve daralma tehlikelerinden ciddi şekilde etkileniyor. Brexit, özellikle piyasalardaki belirsizliği arttırdığı ve öngörülebilirliği zedelediği için Avrupa ekonomileri açısından sancılı bir süreç. Buna ek olarak, küresel ekonomide 2008 krizinden beri devam eden kırılganlığın, ticaret savaşlarının ve birçok Avrupa ülkesinde yakın gelecekte yaşanacak seçim süreçlerinin etkisindeki Avrupa ekonomilerinde, önümüzdeki dönemde ekonomiyi canlandırmaya yönelik politikaların uygulanması beklenebilir. Bu bağlamda, ECB’nin genişletici para politikasına devam etmesi söz konusu. FED tarafında ise, bir yandan ABD ekonomisinde gözlenen iyileşme ve olumlu havanın, diğer yandan küresel ekonomide yaşanan yavaşlamanın ve ticaret savaşlarının yarattığı risklerin göz önüne alındığı bir para politikası süreci yaşanıyor. Yıl sonuna kadar ve 2020’de kaç kez ve ne kadarlık faiz indirimine gidileceği konusundaki beklentiler, bu faktörlerin hangilerinin ağır basacağına ve ABD ekonomisinin gidişatını şekillendireceğine ilişkin görüşler doğrultusunda oluşturuluyor.

 “Ticaret savaşları enflasyon üzerinde de önemli sonuçlar yaratıyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri üzerinde bu etki daha ciddi şekilde hissediliyor.”

Ticaret savaşlarının ekonomimize ve global ekonomilere etkileri hakkında neler söylenebilir?

Ticaret savaşları, genelde iki veya üç ülke arasında başlamasına rağmen, tepkisel hareketler ve değişen şartlara göre pozisyon alan ülkeler sonucunda hızla yayılma eğilimi gösterir. Bu nedenle, ülkelerin en önemli ithalat ve ihracat ortaklarını göz önüne alarak hassas dış ticaret politikaları geliştirmeleri gerekir. Nitekim, ABD-Çin-Avrupa Birliği arasında başlayan ve küresel bir ticaret savaşına dönüşmesi ihtimali nedeniyle uluslararası piyasalarda endişe yaratan ticari uygulamalar, karşılıklı ticaret politikası hamleleri ile kısa sürede Japonya, Meksika, Kanada, Rusya, Hindistan ve İsviçre’nin de aralarında bulunduğu başka ülkelerin de dahil olduğu bir sürece dönüşmüştür.

Ticaret savaşları, dış ticaret dengesini, dolayısıyla cari dengeyi etkilediği gibi, gerek doğrudan ithal edilen mal ve hizmetler gerekse üretiminde yüksek oranda ithal girdi kullanılan mal ve hizmetler nedeniyle enflasyon üzerinde de önemli sonuçlar yaratıyor. Türkiye ekonomisi gibi gelişmekte olan ve dışsal faktörlere karşı kırılgan ekonomilerde, bu etkiler daha ciddi şekilde hissedilmektedir.

Otomotiv sektörünün Türkiye ekonomisine olan katkısı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Otomotiv sektörü; akaryakıt, yedek parça, servis, sigorta ve ulaşım sektörleriyle olan yakın ilişkisi nedeniyle lokomotif bir sanayi dalıdır. Gelişmekte olan ekonomiler, dolayısıyla Türkiye ekonomisi için de kuşkusuz, en kilit sektörlerden biridir. Özellikle, sektörler arasında lider konumda olduğu ihracattaki payı ve istihdam açısından sağladığı ciddi katkı göz önüne alındığında, Türkiye ekonomisi için önemi net biçimde ortadadır.

3. çeyrek sonu itibarıyla bakıldığında, otomotiv sektörünün ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3,7 azalmış durumda. En büyük ihracat pazarımız konumundaki Avrupa’da yaşanan durgunluğun bu sonuçta etkisi büyük. Zira, otomotiv sektörünün ihracatında en fazla düşüş yaşanan ülkelerin başında İtalya, İngiltere ve Almanya gelmekte. Yine aynı dönemde, Türkiye otomobil ve hafif ticari araç pazarı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 39,3 daralmış durumda. Üretim teknolojilerindeki gelişmeler, çevre dostu ve ekonomik üretim anlayışı, bu yöndeki devlet politikaları, otomotiv sektöründe gerek iç talebi gerekse dış talebi önemli ölçüde etkileyen faktörler olarak ön plana çıkıyor.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next