Okan Üniversitesi, Prof. Dr. Ramazan Nejat Tuncay Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Otomotivde teknolojik kırılma yaşanıyor

21. yüzyılda tanık olduğumuz Endüstri 4.0, dijital dönüşüm, küresel ısınma gibi gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Bütün bilim ve sanayi çevrelerince görülmektedir ki yeni bir çağı yaşıyoruz. Kimileri bu çağı “bilgi çağı”, kimileri “enformasyon çağı” olarak nitelendiriyor. Birçok kişi de durumu “dijital dönüşüm” olarak, bazıları da “Endüstri 4.0” olarak tanımlıyor. Nasıl 18. yüzyıldan itibaren kas kuvveti makinalarla aşılmış ve endüstri devrimi meydana gelmiş ise, bugün de insanın beyin gücü aşılmış ve bilginin alınması, depolanması, işlenmesi, karar oluşturulması ve iletilmesi yönünde büyük ilerlemeler meydana gelmiştir. Bu ilerlemeler yapay zekâ uygulamalarına yol açmış ve makinalar insanlardan daha hızlı ve doğru kararlar alıp uygulayabilme seviyesine ulaşmıştır. Bu gelişmelerin otomotiv sanayiine yansıması kaçınılmaz olmuştur. Bugün geliştirilmekte olan yeni araçlar, yapay zekâ ürünleriyle donatılmış birer yürüyen bilgisayara dönüştürülüyor. İnsanoğlunun aracı kullanırken kazandığı  yetenek ve birikimler, araçlara yerleştirilen çeşitli ölçme, haberleşme, algılama ve kumanda elektronik donanım ve yazılımlarla, insan yeteneklerini aşmaya başladı. Şirketler birbiri ile haberleşen, elektrikli ve (sürücüsüz) otonom araç prototiplerini üretiyor ve bunların kabiliyetlerini artırmaya çalışıyorlar.

Bir yanda, 21. yüzyılda yukarıdaki devrimsel gelişmeler yaşanırken, diğer tarafta insanlığın iki büyük kaygısı “kirli enerji” ve “küresel ısınma” teknolojik gelişmeleri etkiliyor. Bugün dünyada tüketilen birincil enerjilerin yüzde 40.9’u petrol ve türevleridir. Bunun yüzde 49.3’ü karayolu ulaşımı için harcanıyor. İçten yanmalı motorlar ile çalışan binek araçları atmosfere yaklaşık 100-170 gr/km  CO2 salıyor. Yeni kurallar, araçların atmosfere saldıkları CO2 ve diğer sera gazlarını önemli ölçüde kısıtlıyor. Bunun sonucu olarak otomotiv şirketleri Elektrikli Araç (EA) ve Hibrit Elektrikli (HEA) araç üretimine yöneldi. Önümüzdeki yıllarda satılan HEA ve EA’larda üstel bir artışın gerçekleşeceği bekleniyor.

Okan Üniversitesi Ulaştırma Teknolojileri ve Akıllı Otomotiv Sistemleri Uygulama ve Araştırma Merkezi’ni hedefleri ve çalışmaları nelerdir ?

Yukarıda belirtilen teknolojik kırılımın Türkiye için bir fırsata çevrilmesi amacıyla, elektrikli akıllı araçlar ve ulaşım sistemleri alanındaki araştırmalarımızı geliştirmek ve sanayimize yaymak üzere 2009’da Okan Üniversitesi’nde UTAS Ulaştırma Teknolojileri ve Akıllı Otomotiv Sistemleri Uygulama ve Araştırma Merkezi’ni kurduk. Daha önce yapmış olduğumuz ve devam etmekte olan elektrikli araç çalışmalarımıza ek olarak, tamamen otonom bir sürücüsüz araç konusuna yöneldik ve 2010’da bir aracı sürücüsüz olarak Okan Üniversitesi kampüsünde dolaştırmayı başardık. Şu anda da bir aracı karayoluna çıkartmak üzere çalışmalar devam ediyor.

Daha sonra İstanbul Kalkınma Ajansından alınan desteklerle 2014’te e-Hike “Yenilikçi ve Sürdürülebilir Elektrikli ve Hibrid Araç Teknoloji Geliştirme ve Kümelenme Merkezi” ve 2015’te e-Hike Link “Yenilikçi Akıllı ve Haberleşen Araç Teknolojileri Geliştirme ve Kümelenme Merkezi” kuruldu. Bu merkezlerdeki Ar-Ge, inovasyon ve proje oluşturma çalışmalarına, Yazılım Sanayicileri Derneği YASAD,  Türk Elektronik sanayicileri derneği TESİD ve Taşıt Araçları Tedarikçileri Derneği TAYSAD üyeleri katılıyor.  

Okan Üniversitesi ve UTAS, Avrupa Akıllı Ulaşım Ağı ERTICO ve Avrupa Yeşil Araç Girişimi EGVIA’nın Türkiye’deki tek üyesidir. Son olarak kazanılan yaklaşık 5 milyon Avro destekli bir Avrupa birliği projesi ile sürücüsüz araç yazılım geliştirme ve test merkezi kuruluyor. Okan Üniversitesi’nin Mühendislik Fakültesi’ndeki laboratuvar kabiliyetleri ve oluşan beyin gücü birikimi bakımından, akıllı ulaşım alanında bir mükemmeliyet merkezi konumuna ulaştığını ifade edebiliriz.

Ar-Ge ve inovasyon günümüz iş dünyasının kilit unsurlarından biri haline geldi. Siz inovasyonu nasıl tanımlıyorsunuz, Ar-Ge ile inovasyon arasında nasıl bir ilişki var?

Tübitak tarafından da benimsenen uluslararası Fraskati kılavuz kitabında araştırma, “insan, kültür ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının artırılması ve bu dağarcığın yeni uygulamalar tasarlamak üzere kullanılması için sistematik temelde yürütülen yaratıcı çalışmalardır” olarak tanımlanıyor. Araştırma türleri temel ve uygulamalı olarak iki kümede ele alınıyor; somut bir ürün hedefi bulunmuyor. Geliştirme ise bu araştırmanın üzerine bir ürün hedefine yönelik yapılan çalışmalardır. Kanımca inovasyon ise “yenilikçilik ve yaratıcılık”unsurlarını birlikte barındıran ve ekonomik fayda üretecek bir geliştirmeyi de içerebilen daha genel bir tanıma evrilmiştir. Oslo kılavuz kitabında inovasyon; ürün, süreç, pazarlama ve organizasyonel yenilikler olmak üzere dört küme altında incelenmiştir.

Ar-Ge ile inovasyon arasındaki ilişkiyi en iyi açıklayan örnekler IBM, Apple, Microsoft, Google, Facebook, Amazon gibi şirketlerin yükseliş ve görece düşüşlerinin nedenleri incelendiğinde görülecektir. Eğer Apple, bilgisayarda görsel ekranları geliştirmeseydi, IBM’i geçebilir miydi? Microsoft, Apple teknolojisinin benzerini IBM uyumlu bilgisayarlara uyarlamasaydı başarılı olabilir miydi? Nokia nasıl oldu da cep telefonu üstünlüğünü bir anda Apple telefonlara bıraktı? Google’ın elle tutulabilen ürünü var mı? Benzer özelikler Facebook ve hatta Amazon’da da bulunuyor. Ancak bunlar şu anda liderler arasındalar. Yıkıcı (disruptive) bir ürün veya yöntem geliştirdiğinizde, pazar liderliğini ele geçirebiliyorsunuz. Bu örnekler otomotiv ana sanayi şirketleri için çok ciddi dersler içeriyor.

Ar-Ge’deki en önemli trend: Yıkıcılık

Sizce bugün dünyada Ar-Ge alanında önemli trendler nelerdir? Gelecekte bu trendlerin nasıl değişeceğini düşünüyorsunuz?

Ar-Ge’de en önemli trend “yıkıcı” bir ürün, sistem, yöntem veya pazarlama tekniği ile öne çıkmaktır. Teknolojik olarak üstün olmanız yetmez, pazara girerken; kullanım kolaylığı, dayanıklılık ve maliyet unsurlarını harmanlayan yenilikçi bir sistem sunmalısınız. Ticari başarının zirvesinde bile olsanız, geleceğin ürününü, sistemini veya yöntemini geliştirmeniz gerekir.

Otomotivde Ar-Ge sürecinin nasıl yürüdüğüne ilişkin olarak genel bilgi verebilir misiniz ?

Geleceğin taşıtının elektrikli ve sürücüsüz özelliklerine sahip olacağı öngörülüyor. Araçta, elektronik donanım ve yazılım teknolojileri ile yapay zekâ uygulamalarının öne çıkacağı anlaşılıyor. Büyük otomotiv üreticileri bu kırılmanın farkında oldukları için uzun süredir elektrikli ve otonom araç teknolojilerine Ar-Ge yatırımı yapıyorlar. Bunun yanında Google, Apple, Bosh, Uber ve Intel gibi şirketler ise yapay zekâ ve elektronik alanındaki üstünlüklerine dayanarak akıllı otomobil için çalışıyorlar. Son gelişmelere göre, taraflar aralarında ortaklıklar kurarak geleceğin aracını geliştiriyorlar. Peki Türkiye ne yapıyor?

İnovasyonun, patent düzeyinde geliştirmelerin sayısının artması için sizce eksiklikler ve yapılması gerekenler nelerdir ?

Bütün ileri teknoloji firmalarının, patent sıralamasında da önde olduğu görülüyor. Teknolojide ileriyseniz ve firmanızda inovasyon kültürünü oluşturmuşsanız patent sayısı da artar. Türkiye patent kazanımını teşvik etmeye çalışıyor. Ancak görünen o ki, üniversitelerimizde, şirketlerimizde ve kişilerde patent anlayışı yeterince gelişmiş değil. Özetle memleketimizde tam bir patent kültürü henüz oluşmamış. Ancak patent kültürünü yaygınlaştırmak için bazı çalışmalar da yapılıyor. Okan Üniversitesi Araştırma ve Geliştirme Direktörlüğü (ARPROGED) de sanayicilere ve akademisyenlere yönelik olarak bu doğrultuda çalıştaylar ve farkındalık yaratıcı toplantılar düzenliyor. Patent kültürünü oluşturmak zaman ister, yılmadan çalışmaya devam etmek gerekecektir.

Türkiye’nin ve Türk sanayinin inovasyon kapasitesi nasıl yukarı çekilebilir?

Bu soru, oldukça geniş bir konu olan inovasyon kültürünü kapsıyor. İnovasyon kapasitesi, çocukların eğitimlerinden başlayan ve yetişkinlerin yaşam boyu öğrenme süreci ile devam eden bir eğitim anlayışının benimsenmesiyle ilgilidir. Konuyu sanayi ile sınırlarsak; öncelikle şirketlerin kendi sektörlerinde geleceği okumalarına yardımcı olmak gerekir. Eğer gelecekte oluşacak teknolojik gelişmeler ve kırılmalar doğru öngörülürse, bu doğrultuda Ar-Ge çalışmaları yapılır ve yenilikçi çözümler kendiliğinden gelir. Diğer yandan şirketlerin ticari durumlarının da sağlam olması gerekir. Ekonomik zorluklar içinde bulunan bir şirketin, uzun soluklu bir Ar-Ge çalışmasına muktedir olamayacağı aşikârdır. Bunlara ek olarak üniversitelerimizin temel ve uygulamalı eğitim-öğretim düzeylerini yükseltmek ve parlak gençlerin öncelikle kendi memleketlerinde işe girmelerini sağlamak gerekir. Son yıllarda giderek artan beyin göçünün tersine çevrilmesi şarttır.

 “Elektrikli araçların ana unsurları olan, batarya, güç elektroniği ve elektrik makine ve kontrol sistemlerinde de yerli teknolojilere kavuşmamız önem taşıyor. Kanımca, teknolojik kırılmaya ayak uyduramayanlar yok olmaya mahkûmdur.”

Dünyada otomotiv sektörünün Ar-Ge ve inovasyon performansını nasıl buluyorsunuz ?  

Dünyada en çok Ar-Ge harcaması yapan şirketler sıralaması incelendiğinde başlıca üç grup şirket görülür. Bunlar:

  1. İleri elektronik-haberleşme ve yazılım şirketleri
  2. Otomotiv Şirketleri
  3. İlaç şirketleri

Otomotiv sektörünün daha inovatif olması için neler önerirsiniz, atılacak adımlar neler olmalı ? Sektör için ne tür fırsatlar görüyorsunuz?

Genel yapıya baktığımızda, Türkiye’de başlıca iki grup otomotiv şirketi bulunmaktadır. Bunlar ana üreticiler ve tedarikçilerdir. Her iki kesim de çok başarılıdır ve Türkiye’de lider durumundadır. Ana otomotiv şirketlerinin tümünün uluslararası ortaklıkları mevcuttur. Arçelik ve Vestel gibi yüzde 100 yerli değildirler. Bu nedenle de geleceğe yönelik kararlar alınırken, uluslararası ortaklar ile müşterek bir üretim ve  Ar-Ge politikasının oluşturmaları gerekmektedir. Bu durumda otomotiv sektöründeki Ar-Ge bölümlerinin, yurt dışında aynı şirkete bağlı birçok rakibinin olduğunu bilmemiz gerekir. Eğer biz bir işi, rakip Ar-Ge bölümlerinden daha kaliteli ve daha ucuza çıkartırsak, uluslararası şirket, Ar-Ge sürecini bizimle yürütür. Burada hükümetlere çok önemli bir teşvik görevi düşmektedir. Tedarikçilerin de bu yönde yenilenmeye ve teşvik edilmeye gereksinimi bulunmaktadır.

Gelecek 10 yılda otomotiv teknolojilerinde ne tür gelişmeler bekliyorsunuz ?

Değindiğimiz teknolojik kırılmanın “haberleşen otonom elektrikli araç” yönünde olduğu göz önüne alındığında, çok kısa sürede, yeni Ar-Ge politikalarına ve teşviklerine ihtiyacımız olacak. Özellikle 5G haberleşme, radar, lidar, ultrasonik sensör, kamera sistemlerinin yapay zekâ içeren yazılımlarla desteklenmesi; ölçme-algılama ve karar verme teknikleri ile geliştirilmesi gerekiyor. Elektrikli araçların ana unsurları olan, batarya, güç elektroniği ve elektrik makine ve kontrol sistemlerinde de yerli teknolojilere kavuşmamız önem taşıyor. Burada gerek ana şirketlere, gerekse tedarik şirketlerine yönelik hem önemli fırsatlar hem de tehditler bulunmaktadır. Kanımca, teknolojik kırılmaya ayak uyduramayanlar yok olmaya mahkûmdur.

Sizce hangi teknolojiler öne çıkacak ?

Hiç kuşkusuz  otomotiv imalat alanında elektrik, elektronik, haberleşme, kontrol, bilgisayar ve yazılım teknolojileri öne çıkacaktır. Yeni araçların iyi birer mekatronik sistem olacağı görülüyor. Bunun yanında kompozit malzeme teknolojileri, yenilikçi tasarım teknikleri ve sensörler de gelişmeye devam edecektir. Diğer yönden gelecekte araçların ortak kullanılacağı konusu da dikkat çekmektedir. Elektrikli scooter, bisiklet, motosiklet gibi araçların akıllı trafik ile entegre olacağı da beklenmektedir. Bunun da KOBİ’ler için bir fırsat yaratmakta olduğu göz önüne alınmalıdır.

Prof. Dr. Ramazan Nejat Tuncay  

1947 İzmir’de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Bursa’da tamamladı. İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Fakültesini  1972’de bitirerek Elektrik Yüksek Mühendisi unvanını aldı. Asistan olarak atandı. 1973’te TÜBİTAK tarafından yapılan NATO yurt dışı doktora sınavını birincilikle kazandı ve 1974-1977 arasında İngiltere’de, University of Manchester Institute of Science and Technology UMIST’de doktora çalışması yaptı. İTÜ Elektrik-Elektronik Fakültesinde 1982’de Doçent, 1988’de Profesör oldu.

2001-2002’de TÜBİTAK MAM Enerji Sistemleri ve Çevre Araştırma Enstitüsünde yarı zamanlı statüde çalıştı, Türkiye’deki ilk hibrit elektrikli araç projesi olan Doblo Elit1 projesinin yürütücülüğünü yaptı. 2002-2004 arasında TUBİTAK Vizyon 2023 programı Enerji ve Tabii Kaynaklar Panel Başkanlığı görevini yürüttü.

Prof. R. Nejat Tuncay 2002’de İTÜ’den erken emekli oldu ve daha sonra MEKATRO Araştırma ve Geliştirme şirketini kurdu. 2008-2016 tarihlerinde OKAN Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanlığını yürüttü. Halen Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölüm Başkanlığı ile UTAS ve OKEM Uygulamalı Araştırma Merkezlerinin Müdürlüğünü yapmaktadır. 

Elektrik makinaları, güç elektroniği, hareket kontrolü ve mekatronik sistemler, elektrik güç kalitesi, lityum pil teknolojileri ve batarya yönetim sistemleri, elektrikli ve karma elektrikli araçlar alanlarında çalışan Tuncay’ın  teknoloji ağırlıklı 100’den fazla yayını bulunmaktadır. Tuncay  bugüne kadar yedi doktora çalışması, çok sayıda yüksek lisans ve lisans tezi yönetti. Aynı zamanda iki patent sahibidir.

Evli ve bir çocuk babası olan Tuncay, öğrencilik döneminde İTÜ Üniversite Karmasında ve İstanbul Üniversitesi Spor Kulübü basketbol takımlarında oynadı. Devlet Opera ve Balesi ile Devlet Tiyatrosunda kısmi statüde görev yaptı.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next