T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Arda Ermut Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

 “Hedefimiz Ar-Ge yatırımlarını artırmak”

T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Arda Ermut: “Ülke olarak, değer zincirinde çok daha yükseklere çıkıp orada kalmak istiyorsak ya da üretimimizin ve ihracatımızın çoğunun orta-yüksek teknoloji ürünleri olmasını istiyorsak, Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranını yüzde 2,5-3’lere çıkarmamız gerekiyor.”

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi’nin faaliyet alanı ve çalışmaları hakkında bilgi alabilir miyiz?

Yatırım Ofisi 2006’da Başbakanlığa bağlı, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı olarak kuruldu. 2018’de Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle beraber Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi olarak yeniden yapılandırıldı. Yatırım Ofisi olarak temel misyonumuz, Türkiye’nin ekonomik dönüşümüne katkı sağlayan bir kurum olmak.

Kanunla bize verilen görevlerimizi beş başlıkta sıralayabiliriz: Tanıtım, koordinasyon, bilgi merkezi, reform ve çözüm. Yani Türkiye’nin ekonomik kalkınmasında gereksinim duyulan yatırımların artırılması için Türkiye'de yatırım yapılmasını özendirmeye yönelik çalışmalar yapıyoruz. Uluslararası düzeydeki yatırım ortamı tanıtım faaliyetleri kapsamında kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon sağlıyoruz. Türkiye'de yatırımların artırılmasına katkı sağlayacak her türlü bilgi ve veriyi oluşturmak da görevlerimiz arasında. Ayrıca, yatırım ortamının iyileştirilmesine ilişkin reform sürecine katkı sağlıyoruz ve yatırımcıların karşılaşabilecekleri engel ve sorunları tespit ederek sorunların çözümü konusunda ilgili merciler nezdinde girişimlerde bulunuyoruz.

Küresel ticarette yatırımcılar açısından global trendler nelerdir? Küresel ticarette yatırımlar hangi kriterler göz önüne alınarak yapılıyor?

Küresel uluslararası doğrudan yatırımların (UDY), 2018’de bir önceki yıla kıyasla yüzde 19 azalarak 1.47 trilyon dolardan 1.2 trilyon dolara düştüğü öngörülüyor. Bu performansla birlikte üç yıl üst üste düşme eğilimi sergileyen küresel UDY, 2018 rakamları ile aslında 2008 Küresel Finans Krizi’nden sonraki en düşük performansını gösterdi. Geçtiğimiz yıl gözlenen düşüşün başat faktörü ABD’de 2017 sonunda hayata geçirilen vergi reformu oldu. Vergi reformu sayesinde yabancı ülkelerde, özellikle gelişmiş Avrupa ülkelerinde yatırımları olan ABD menşeli çokuluslu şirketler yatırım yaptıkları ülkelerde birikmiş olan kârlarının bir kısmını ABD’ye getirdiler ve bu durum gelişmiş ülkelerdeki toplam UDY miktarında düşüşe sebep oldu.

Öte yandan, gelişmiş ülkelerdeki trendin tersine, UDY performansı 2018’de gelişmekte olan ülkelerde güçlü seyrini korudu ve toplamda yüzde 3’lük artışla 694 milyar dolara ulaştı. Gelişmekte olan ülkelerin küresel UDY’den aldıkları pay yüzde 58’e yükseldi ve küresel çapta en fazla UDY çeken ilk 10 ülkenin 5’i gelişmekte olan ülkelerden oluştu.

Küresel yatırım trendlerinde geçtiğimiz yıl birleşme ve satınalmalardaki artış dikkat çekti. Toplam global UDY rakamında ciddi bir düşüş gözlenmiş olsa da, birleşme ve satınalmalar yüzde 19’luk artışla 822 milyar dolara ulaştı ve böylelikle 2007’den bu yana üçüncü en yüksek performans gösterilmiş oldu. Daha çok, global şirketlerin daha düşük maliyetlerle elde ettikleri borçlanma fırsatları ve sahip oldukları likit pozisyon ile ABD menşeli şirketlerin getirdikleri birikmiş karlar satın alma ve birleşmelerdeki artışta katalizör görevi gördü.

2018’de gerçekleşen düşük UDY rakamlarının sebep olduğu baz etkisinden dolayı 2019 trendlerine dair projeksiyonlarda daha olumlu bir performans bekliyoruz. Özellikle 2018’in ilk bölümlerinde gözlenen ABD menşeli çokuluslu şirketlerin kendi ülkelerine çektiği birikmiş karlardaki miktarın azalma eğilimine girmesi ile gelişmiş ülkelerin UDY çekme noktasında yeniden tarihi ortalamalarına dönmesi bekleniyor. Bu gelişimin özellikle sürekli bir şekilde yüksek miktarda UDY çekmeyi başarmış gelişmiş Avrupa ülkelerinde ciddi bir sıçramayı getireceği tahmin ediliyor.

Kriterler anlamında şunu söyleyebilirim. Yatırım kararları verilirken tabii ki işçilik maliyetleri, lojistik imkanlar, nitelikli işgücü, pazarın büyüklüğü gibi kriterler göz önüne alınıyor. Fakat, global yatırımcıların asıl kriterleri öngörülebilir bir yatırım ortamı ve ülkedeki ekonomik ve politik istikrar. Öngörülebilir bir ortamda iş yapmak ve bürokratik süreçlerle veya siyasi istikrarsızlık gibi sorunlarla karşılaşmamak yatırımcılar için çok önemli. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte, bürokrasinin azaldığı ve yatırımcılara daha hızlı destek verdiğimiz bir dönem başladı. Bu sistemin uluslararası doğrudan yatırımlara olan pozitif etkilerini 2019’da daha net görmeye başlayacağımıza inanıyoruz.

Arda Ermut: “En önemli avantajımız güçlü ekonomimiz. 2017 itibarıyla satınalma gücü paritesine göre dünyanın 13. büyük ekonomisi konumundayız. Yakın gelecekte 12. sıraya yerleşeceğimizi öngörüyoruz. 2018’de ihracatımız 168 milyar doları aşarak Türkiye tarihinin en yüksek rakamına ulaştı”

Küresel firmalar açısından Türkiye’yi yatırım için cazip kılan özellikler nelerdir?

En önemli avantajımız güçlü ekonomimiz. 2017 itibarıyla satınalma gücü paritesine göre dünyanın 13. büyük ekonomisi konumundayız. Yakın gelecekte bir kademe yukarı çıkıp 12. sıraya yerleşeceğimizi öngörüyoruz. Uzun vadede ise hükümetimizin 2023 hedefleri doğrultusunda ilk 10 ekonomi arasına girmek için çalışıyoruz. Uluslararası yatırım bankalarının ve analistlerin öngörüleri 2030’da Türkiye’nin; Çin, Hindistan, ABD, ve Endonezya’dan sonra 5. büyük ekonomi olacağı yönünde. Son 16 yıldaki ekonomik kalkınmamız, kişi başına milli gelirin üç kat artmasını sağladı.

Küresel şirketler için sunduğumuz cazip fırsatlardan biriside stratejik lokasyonumuz sayesinde bölge ülkelerine ihracat yapabilme kolaylığı. 2018’de ihracatımız 168 milyar doları aşarak Türkiye tarihinin en yüksek rakamına ulaştı. 27 ülkeyle yaptığımız serbest ticaret anlaşmaları ve Gümrük Birliği sayesinde Avrupa Birliği pazarına doğrudan erişim sağlıyoruz. Türkiye’de faaliyet gösteren şirketler, Türk Hava Yolları’yla 300’den fazla noktaya bağlantı sağlayabiliyor ve 4 saatlik uçuş mesafesinde 1,6 milyar nüfuslu bir pazara 24 trilyon dolarlık ekonomik büyüklüğe ve 7 trilyon dolarlık ticarete hitap edebiliyor. 

Bunların dışında nitelikli işgücü, güçlü iç pazar ve geniş reformlar ve teşvik imkanları sunduğumuz diğer avantajlardan bazıları. Son 16 yılda, şartlar ne olursa olsun aralıksız şekilde reformlar hayata geçirildi. Ülkemizin nüfusunun yarısı 32 yaşında, yıllık üniversite mezun sayısı 800 binin üzerinde ve 2017 rakamları itibarıyla saat başına işçi maliyeti 6,3 dolar civarında. Türkiye’de sayısı her geçen gün artan ve satınalma gücü yüksek bir orta sınıf oluştu ve nüfusu 1 milyonun üzerindeki şehir sayısı 23’e ulaştı.

Uluslararası rekabet koşullarını göz önünde bulundurduğumuzda ülkemizin
rekabet üstünlüğünü artıracak ne gibi çalışmalar yapılmasına ihtiyaç var?

Yatırım Ofisi olarak daha fazla yatırım çekmek ve küresel doğrudan yatırım pastasından daha fazla pay alabilmek için çeşitli adımlar atıyoruz. Özellikle, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişten sonra “yatırımcılara nasıl daha iyi hizmet verebiliriz” sorusunun cevabını aradık. Hizmet verdiğimiz pek çok yatırımcıyla, kamu kurumlarıyla ve iş örgütleriyle görüşerek fikirlerini aldık ve yatırım promosyonu alanındaki son trendler nelerdir bunları araştırdık. Gerçekleştirdiğimiz tüm bu çalışmaların neticesinde kendimize bir yol haritası çıkardık ve şimdi hızla bu yol haritasını uygulamaya koyuyoruz.

Günün sonunda elimizi güçlendirecek ve Türkiye’ye daha fazla UDY çekebilmemizi sağlayacak yeni enstrümanlar oluşturmayı amaçlıyoruz. Diğer kamu kurumlarıyla koordinasyonu geliştirerek yatırımcı taleplerine daha hızlı cevap vermeyi amaçlıyoruz. Ayrıca, düzenli ölçümler yapmak suretiyle Yatırım Ofisi’nin hizmet kalitesini artırmayı hedefliyoruz. Bunlar gibi birçok yeni mekanizmayla önümüzdeki dönemde yatırımcılara daha verimli ve daha hızlı hizmet sunuyor olacağız. Bu sayede, son 16 yılda olduğu gibi önümüzdeki yıllarda da Türkiye’ye gelen UDY rakamının ve global yatırımlardan aldığımız payın istikrarlı bir şekilde artacağını öngörüyoruz. Son 16 yılda atılan adımlar ve hayata geçirilen reformlar neticesinde Türkiye Dünya Bankası’nın yayınladığı “2019 Yılı İş Yapma Raporu” na göre, reform yapma anlamında, 2018’de en fazla gelişim gösteren 10 ülke içine girmeyi başardı ve İş Yapma Kolaylığı Endeksi’nde bir önceki yıla göre 17 sıra yükselerek 43. oldu.

Yatırımcılar neden Türkiye’yi bundan sonra da tercih etmeliler? Yine Türkiye’nin konumundan yola çıkarak, yatırımcılar için önümüzdeki beş yıla ilişkin fırsatlar neler olabilir?

Uluslarası yatırımcılara bugüne kadar sunduğumuz avantajlar özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişten sonra, bundan sonra da artarak devam edecektir. Fırsatlar konusunda, önümüzdeki dönemde bazı stratejik öncelikli sektörlerde önemli tevikler sunuyoruz. Ülkemizi bölgesel yüksek teknoloji, ihracat ve Ar-Ge merkezi konumuna getirmek ve Avrupa ve Orta Doğu/Afrika bölgelerinin ticaret ve finans merkezi olmasını sağlamak için; enerji/yenilenebilir enerji, havacılık ve savunma, sağlık, otomotiv, makine, kimya, bilgi ve iletişim teknolojileri gibi sektörlere öncelik veriyoruz ve bu alanlarda çok çeşitli teşvikler sunuyoruz. Türkiye Ar-Ge ye güçlü destek veren ülkelerin başında geliyor. Türkiye'de bugün sayıları bini aşan Ar-Ge merkezi bulunuyor ve bunların 100’den fazlası küresel şirketlere ait. Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranı son 15 yılda ikiye katlandı ama maalesef hala yüzde 1 civarında. Ülke olarak, değer zincirinde çok daha yükseklere çıkıp orada kalmak istiyorsak ya da üretimimizin ve ihracatımızın çoğunun orta-yüksek teknoloji ürünleri olmasını istiyorsak, Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranını yüzde 2,5-3’lere çıkarmamız gerekiyor. Bizim hedefimiz bu.

Otomotiv sektörü hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Ülke olarak, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmek ve yerli teknolojiler geliştirmek gibi hedeflerimiz var. Bunun en önemli sacayaklarından birini de hiç şüphesiz otomotiv endüstrisi oluşturuyor. Bugün ülkemiz, yatırımlarını tamamlamış 9 küresel ve 7 yerli otomotiv ana sanayi üreticisine ve sürekli kendisini geliştiren önemli bir tedarik ağına ev sahipliği yapıyor. Ayrıca, İstanbul Sanayi Odası’nın “2017 yılı Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” listesinde ilk 10’da 5 otomotiv şirketi yer alıyor. Bütün bu şirketler, kendi alanlarında dünyanın önde gelen temsilcileri ve mükemmelliyet merkezleri konumundalar. 2018 sektörel ihracat sıralamasında birinci olan otomotiv sanayisi, 13 yıldır bu başarıyı tekrarlıyor. Yalnızca imalat tarafında değil, aynı zamanda otomotiv sanayisindeki Ar-Ge istihdamı ve patent başvurularında da ciddi artış gözlemleniyor; 168 Ar-Ge ve tasarım merkezi ile otomotiv sektörü en çok Ar-Ge ve tasarım merkezi barındıran sektörlerimizden biri.

Türk otomotiv sanayisinin bugünlere gelmesinde uluslararası yatırımların önemli bir payı bulunuyor. İthal ikameci dönemde ülkemize gelen ilk yatırımlar, küreselleşme döneminde Türkiye’nin sunduğu cazip yatırım fırsatları ile ivme kazandı. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi olarak, bizler de, katma değerli ve teknoloji-yoğun yeni yatırımların ekosisteme kazandırılması ve mevcut yatırımların daha sağlıklı işleyebilmesi için yaptığımız çalışmalarla bu resme dahil oluyoruz. Son olarak, otomotiv değer zincirinin her alanında Türkiye’ye karşı artan bir ilginin olduğunu ve takip ettiğimiz önemli projelerin olduğunu ifade edebiliriz.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next