Ekonomist Dr. Can Fuat Gürlesel Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

“2019’da Türkiye ekonomisi dengelenme öncelikli politikalar ile şekillenecek”

 “Türkiye ekonomisinin kısa vadede, yurt dışı kaynak sağlanarak yeni bir ekonomik istikrar programı ile reel sektörün borçlarının yeniden yapılandırılacağı ve bankaların sermayelendirileceği bir finansal program uygulamasına ihtiyacı var.”

2019’da Türkiye ekonomisinin genel olarak nasıl bir seyir izlemesini bekliyorsunuz? Türkiye ekonomisini bekleyen başlıca riskler sizce neler olacaktır?

2019’da Türkiye ekonomisi dengelenme öncelikli politikalar ile şekillenecektir. Dengelenme politikası ile temel öncelik enflasyon ve faiz oranlarını düşürmek, cari işlemler açığını kapatmak ve Türk lirasına istikrar kazandırmaktır. Ancak bu amaçla uygulanan politikalar 2019’da ekonominin küçülmesine ve işsizliğin önemli ölçüde artmasına neden olacaktır. Ayrıca ekonomide uygulanan dengelenme politikalarının reel sektör üzerinde yarattığı daraltıcı etki ile reel sektör mali yapısının daha da bozularak bir finansal sıkıntı yaşanma riski de bulunmaktadır.                

Döviz kurlarında hareketliliğin bu yıl devam etmesini bekliyor musunuz? Döviz kurlarının seyrinde neler etkili olabilir? 2019’da dolar, Euro, enflasyon gibi veriler konusundaki beklentinizi paylaşabilir misiniz?

Türk lirasında dalgalanma ve değer kayıpları 2019’da da sürecektir.  Türk lirasında yaşanan şu anki istikrar geçicidir ve çok yüksek TL faizler ile bu seviyeler oluşmaktadır. Ayrıca ekonomideki hızlı küçülme ile birlikte döviz talebi de düşmektedir. Ancak önemli ölçüde dış borç geri ödeme yükü değişmemiştir ve firmalar yurt içi ve yurt dışı borçlarını yenileme süreci zorlu geçmektedir. Bu nedenle yılın geri kalanında Türk lirasında değer kaybı görülecektir. TL faiz oranlarının aşağı çekilmesi isteği de TL’de değer kaybı yaratacaktır. Finansal bir kriz yaşanmadığı ve ekonomide dengelenme programının sürdürüldüğü varsayımı altında dolar kuru yıl ortalaması 6,0 TL, Euro kuru yıl ortalaması ise 6,75 TL olacaktır. Tüketici enflasyonu ise 2019 sonunda yüzde 18-20 seviyelerine ulaşacaktır.   

Tüketici ve finansman kredilerindeki durumu değerlendirebilir misiniz? Önümüzdeki dönemde nasıl bir seyir izleyeceklerini düşünüyorsunuz?

Yüksek enflasyon ve enflasyonla mücadele amacıyla Merkez Bankası’nın uyguladığı sıkı para politikasına bağlı olarak TL kredi faiz oranları yüksek kalmaya devam edecektir. Tüketici kredilerinde faiz oranları hassasiyeti çok yüksektir. Tüketici finansmanında yüzde 1,0 ve altında bir aylık faiz oranı hane halkları tarafından karşılanabilir faiz oranlarıdır. Bu seviyedeki faiz oranlarına dönüş muhtemelen 2020’yi bulacaktır. Bu nedenle kredi talebi 2019 boyunca zayıf kalacaktır. Bankalar tarafında da kredi olanakları oldukça sınırlıdır. Sermaye yeterliliği kısıtları ile kaynak sıkıntısı kredi genişlemesini yıl boyunca sınırlayacaktır. Türkiye’de önümüzdeki dönemde tüketici finansmanının yapısal olarak dönüşümü de gereklidir. Bankalar içinde bireysel bankacılık yapacakların ihtisaslaşarak ayrışması ve tüketici finansman şirketlerinin daha etkin olmasını sağlayacak düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır.            

2019’da takip edilmesi gereken önemli beklentileri ve ekonomideki seyri etkileyebileceğini düşündüğünüz önemli başlıkları okuyucularımızla da paylaşır mısınız?

2019’da ekonomide ve ekonomi dışı alanlarda yakından izlenmesi gereken birçok başlık bulunmaktadır. Ekonomik olarak Türkiye’de en önemli risk reel sektörün kredi borçlarının geri ödenmesinde yaşanacak sıkıntı ile bunun bankacılık sektörüne bulaşması riskidir. Özellikle yurt dışı kredilerin yenilenmesinde sıkıntılar yaşanabilecektir. Yerel seçim sonuçları bir genel seçim sonucu gibi değerlendirilecektir. Cumhur ittifakının başarılı olması halinde Türkiye 2023’e kadar seçimsiz bir dönem yaşayacaktır. Bu dönem ekonomik reformlar açısından önemli bir fırsat sunacaktır. Mevcut iktidarın seçimde güç kaybetmesi halinde ise Türkiye yeni siyasi tartışmalara sahne olabilecektir. Seçim yorgunu Türkiye 2019’da yeni bir seçime yelken açabilecektir. Dış politikanın ise giderek Suriye ve Irak odaklı olarak şekillendiği görülmektedir.  Bu nedenle özellikle Suriye’de yaşanacak gelişmeler dış politik riskler üzerinden ekonomiyi olumlu veya olumsuz etkileyebilecektir.   

“Dünya ekonomisi küresel kriz sonrası ilk kez 2017 ve 2018’de hızlı, dengeli, kapsayıcı ve istihdam yaratan, sanayi temelli büyüme yaşamıştır. Ancak ABD’nin uygulamaya aldığı korunma önlemleri bu iyileşmeyi olumsuz etkilemiştir. Bu nedenle dünya ekonomisinde 2019’da büyümenin ve ticaretteki genişlemenin yavaşlayarak devam edeceği ve 2018’den bir kademe daha düşük büyüme hızlarına ulaşılacağı tahmin edilmektedir.”

Dünya ekonomilerinin şu andaki ekonomik ve sosyal tablosu hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Dünya ekonomisi küresel kriz sonrası ilk kez 2017 ve 2018’de hızlı, dengeli, kapsayıcı ve istihdam yaratan, sanayi temelli büyüme yaşamıştır. Ancak ABD’nin uygulamaya aldığı korunma önlemleri bu iyileşmeyi olumsuz etkilemiştir. Bu nedenle dünya ekonomisinde 2019’da büyümenin ve ticaretteki genişlemenin yavaşlayarak devam edeceği ve 2018’den bir kademe daha düşük büyüme hızlarına ulaşılacağı tahmin edilmektedir. Bununla birlikte 2019 yılında önemli riskler de mevcuttur. Önemli risklerin başında ticari korumacılığın daha da yaygınlaşması gelmektedir. ABD ile Çin arasında ticaret müzakerelerinde sonuca ulaşılamaması ve karşılıklı yeni korunma önlemleri alınması halinde dünya ekonomisi ve ticaretinde yavaşlama daha sert olacaktır. Çin ekonomisinde yüzde 6,0’nın altına inecek bir büyüme ile Avrupa Birliği’nde anlaşmasız bir Brexit yaşanması diğer önemli bir risk olarak izlenmektedir. Jeopolitik ve siyasi gerginlikler de potansiyel riskler olarak görülmektedir.        

Halen Türkiye’nin en önemli ihracat pazarı konumundaki Avrupa Birliği ülkelerindeki gelişmeler göz önüne alındığında belli başlı ekonomiler açısından neler bekliyorsunuz? Brexit’in ne gibi etkileri oluyor?

Avrupa Birliği ekonomisi yeniden yavaşlamaktadır. Küresel kriz sonrası AB ekonomisi 2016-2018 döneminde 8 çeyrek yüzde 2,0-3,0 arasında büyüme göstermiştir. Bu büyüme Türkiye’nin ihracatını da olumlu etkilemiştir. Ancak AB ekonomisi 2018’in ikinci çeyreğinden itibaren belirgin ölçüde yavaşlamaya başlamıştır. Yavaşlamada küresel korumacılık önlemleri, AB’nin Çin ve Asya’ya ihracatının yavaşlaması ve Brexit belirsizliği etkili olmuştur. 2019’da Almanya’da ve AB-28’de yüzde 2,0’nin altında bir büyüme olacaktır. Avrupa’da tüketim harcamaları da yavaşlayacaktır. Muhtemelen otomotiv pazarında da rakamlar 2018’dekinin altında kalabilecektir. Avrupa Birliği’nde en önemli risk ise Büyük Britanya’nın anlaşmasız olarak ayrılması olacaktır. AB’de Brexit belirsizliği başta yatırım kararları olmak üzere iktisadi kararları ötelemektedir. Anlaşmasız ayrılık Büyük Britanya’da sert bir küçülme, Euro ve Sterlinde değer kaybı ve ticarette ise hızlı bir daralmaya yol açacaktır. Otomotiv sektörü de en çok olumsuz etkilenecek sektörlerden olacaktır.      

Önümüzdeki süreçte FED ve Avrupa Merkez Bankası’nın izleyeceği politikalar hakkında öngörülerinizi alabilir miyiz?

ABD merkez bankası FED ve Avrupa Merkez Bankası 2019’da korumacılık, yavaşlama ve Brexit riskleri nedeniyle piyasa dostu ve temkinli politikalar izleyecektir. Faiz artışları yılın ikinci yarısında ve çok sınırlı olarak gerçekleşebilecektir. Her iki banka da piyasanın likidite ihtiyaçlarını karşılamaya devam edecektir. Bu koşullarda küresel piyasaların risk iştahı da daha yüksek olacaktır. Yılın ilk yarısında daha güçlü bir dolar olacaktır.        

Otomotiv sektörünün Türkiye ekonomisine olan katkısı hakkında ne düşüyorsunuz?

Otomotiv sektörü Türkiye ekonomisine birçok alanda önemli katkı sağlamaktadır. Öncelikle en yüksek yabancı sermayeye sahiptir. Gelişmiş ana sanayi-yan sanayi ilişkileri ile örnek teşkil etmektedir. Mühendislik alt yapısı ve en yüksek AR-GE harcamaları ile liderlik etmektedir. Yüksek net döviz geliri sağlamaktadır. Yurt içinde çok geniş bir satış ve bakım ağı ile ekonomik değer yaratmaktadır. Otomotiv sektörü firmaların kurumsal yapısı ile de örnek olmaktadır.              

Ekonomimiz yönünden ne gibi adımlar atılmasına ihtiyaç var?

Türkiye ekonomisinin kısa vadede, yurt dışı kaynak sağlanarak yeni bir ekonomik istikrar programı ile reel sektörün borçlarının yeniden yapılandırılacağı ve bankaların sermayelendirileceği bir finansal program uygulamasına ihtiyacı vardır. Orta uzun vadede ihtiyaç ise öncelikle ekonominin sağlıklı çalışmasını sağlayacak demokratik koşulların ve hukuk düzeninin sağlanmasıdır. Ekonomik reformlar ancak bu ikisinin sağlanması halinde uygulanabilecek ve başarılı olabilecektir.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next