Altınbaş Üniversitesi “Nereden geldik, nereye gidiyoruz” paneli Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

“Ekonomide yapısal reformlar gerekiyor”

Altınbaş Üniversitesi’nin üç tecrübeli ekonomisti, “Nereden Geldik Nereye Gidiyoruz?” adlı serinin ilk panelinde bir araya geldi. Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen panele, Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mahfi Eğilmez ve Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Işın Çelebi konuşmacı olarak katıldı. Etkinlikte ortaya koyulan fikir; ekonomide yapısal reformlar uygulanmadıkça ve kamuda tasarruf gibi destekler gelmedikçe acil önlemlerin kalıcı etki yaratmayacağı yönündeydi.

Altınbaş Üniversitesi’nde düzenlenen “Nereden Geldik Nereye Gidiyoruz?” başlıklı panel serisinin ilki 7 Ağustos 2018’de gerçekleştirildi. Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin’in moderatör olduğu etkinlikte Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mahfi Eğilmez ve Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Işın Çelebi ekonomiyi değerlendirdi. Yoğun katılımla gerçekleştirilen etkinlikte konuşmacılar katılımcıların sorularını da yanıtladı.

Alkin, Türkiye’nin, gelişmekte olan  ülkeler arasında giderek gücünü artırdığını belirterek, “Çok iyi biliyoruz ki 2050 yılında, gelişen ülkelerin milli gelirleri gelişmiş ülkeleri aşacak, hatta iki katına çıkacak. Dolayısıyla Türkiye'nin burada pozisyon alması önem taşıyor. Türkiye bu noktada, yüzünü sadece batıya ya da komşularına dönmek yerine güç odaklarıyla yan yana gelip gerektiğinde masaya oturarak tüm meseleleri müzakere etmek ve güç odaklarıyla ortak çıkarlarını korumak zorunda" dedi.

Alkin, döviz konusuna da değindi ve dalgalı kuru şöyle değerlendirdi: "Dalgalı kur sisteminin bir fazileti var ve bu yükseliş eninde sonunda duruyor. Durduktan sonra da bir geriye gelişi var. Bence şu an piyasalar panik halinde olduğu için ileriye bir adım atmaktan imtina edin, bir adım geri atın ve ortalığın sakinleşmesini bekledikten sonra karar alın. Şu anki seviye ve rakamların hiçbiri gerçek değil.”

Dr. Mahfi Eğilmez ve Doç. Dr. Işın Çelebi’nin Türkiye ekonomisini nereden gelip nereye gittiğinin tarihsel ve gelecek projeksiyonu boyutuyla tartıştıkları panelde, katılımcılar sadece faiz artırmakla sorunların çözülemeyeceğini, yanında başka aksiyonların da olması gerektiğini vurguladılar. Üç ekonomist de yapısal reformların ve kamuda tasarruf gibi desteklerin gerekli olduğunu belirterek, bunların yerine getirilmemesi halinde acil önlemlerin kalıcı etki yaratmayacağını dile getirdiler.

Eğilmez: “Anaokulundan itibaren eğitim sistemimizi düzenlemeli, analiz yapabilen insanlar yetiştirmeliyiz.”

“Türkiye, Endüstri 2.5’ta”

Panelin ilk konuşmacısı olan Eğilmez, ekonomi tarihine kısa bir hatırlatma yaparak sözlerine başladı. Dr. Eğilmez, insanın yapmadan durmayacağı tek şeyin tüketim olduğunu vurgulayarak, tüketim tarihinin binlerce yıl öncesine, üretimin ise 10-12 bin yıl öncesine dayandığını belirtti. Eğilmez konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sanayi Devrimi’nden Endüstri 4.0’a kadar giden bir yoldayız. İş, 1800’lerde mekanik devrimiyle başladı, sonra elektrik, sonra otomasyon çağı geldi. Şimdi endüstri 4.0’ı konuşuyoruz. Türkiye nerede derseniz, Türkiye 2.5’ta; 2 ile 3’ün arasında bir yerde. Çok kötü değiliz ama çok da iyi değiliz. Bunu kabul etmek lazım. Dijital devrimde ise daha iyi bir yerdeyiz. Gençlerimizin ilgisiyle bu işe girdik ve ciddi yazılımlar geliştirmeye başladık. Dijitalleşme, dünyayı neredeyse her yönüyle ele geçirmiş durumda. Kendimizi buradan soyutlamaya imkan yok. Başarılı olmak istiyorsak, bugün içine girdiğimiz; ‘kur ne olabilir, faiz ne olabilir’ gibi kısır tartışmalardan süratle çıkmamız lazım. Çünkü bizim daha ciddi sorunlarımız var. Oysa bugün dünyanın farklı noktalarında her gün yüzlerce belki de binlerce buluş yapılıyor. Peki ya biz neler yapıyoruz?”

“Maliye politikasıyla para politikası çelişiyor”

Eğilmez, Türkiye’nin tarımda, hayvancılıkta, sanayide ve eğitimde, hedeflenenden çok daha geride olduğunu belirtti. Bu gibi konularda da etkili çalışmalar yapılması gerektiğini savunan Eğilmez, özellikle eğitim konusunun önemli olduğunu vurgulayarak “Anaokulundan itibaren eğitim sistemimizi düzenlememiz gerekiyor. Türkiye’nin analiz yapan insanlar yetiştirmeye ihtiyacı var” dedi ve şöyle devam etti: “Sanayileşmedeki, tarım ve hayvancılıktaki ya da eğitimdeki sorunları kendimize itiraf etmezsek önlem alamayız. ‘İyiyiz, idare ediyoruz’ dediğimizde yanlış yaparız. Türkiye’nin yapısal reformlara ihtiyacı var. Bunları süratle gerçekleştirmeliyiz, aksi takdirde döviz, kur, faiz tartışmasından kurtulamayacağız. Çok konuştuğumuz faiz meselesinden bir örnek vermek istiyorum. Merkez Bankası artırsın mı? Bence artırmasın. Çünkü artırdığında bunun etkisi sadece bir hafta sürüyor. Yabancı yatırımcılar da faiz artırımından başka ne yapıldığını soruyor. Görüyorlar ki maliye politikası para politikasıyla çelişiyor; maliye politikası genişlemeci, para politikası sıkılaştırmacı gidiyor. Oysa faizi artırıp arkasından doğru işleri yapmak ve risk yaratmamak gerekiyor.”

“Kaynaklar verimli kullanılmalı”

Panelin son konuşmacısı olan Doç. Dr. Işın Çelebi ise geçmişten verdiği örneklerden yola çıkarak ekonomik değerlendirmelerini paylaştı. Çelebi, Hindistan’la birlikte Çin’deki değişimin dünyayı çok etkileyeceğini belirterek, AB ve ABD’nin bu değişime ayak uyduramadığı için içe kapanarak korumacılığa başvurduğunu söyledi. 1930’da yaşanan buhranı, o dönemde artan korumacılık eğilimlerinin tetiklediğini belirten Doç. Dr. Çelebi, ABD Başkanı Donald Trump’ın birinci aşamada Çin’e karşı başlattığı ve sonra da AB’ye ve Kanada’ya karşı uyguladığı tedbirlerin dünya ticaretinin daralmasına yol açacağını vurguladı. Çelebi, sözlerine şöyle devam etti: “Bir yandan ABD ile Çin arasında dış ticaretteki korumacılık önlemleri AB ve Kanada’ya yayılırken diğer yandan borçlanma limitlerinin daralması ve likidite genişlemesine dur denmesi, Türkiye’nin dış kaynak bulmakta zorlanmasına yol açtı. Bu yıl, Türkiye’nin 230 milyar dolar dış kaynak temininde yaşadığı sıkıntıları döviz kurlarını etkiliyor. Söz konusu 230 milyar doların 170 milyar dolarını, özel sektörün, dış kaynak ihtiyacından ötürü borcunu çevirmek için temin etmesi gereken kaynaklar oluşturuyor. Oysa gerçek ve sağlıklı bir kalkınma; kendi kaynaklarına dayanarak ya da sağlıklı biçimde temin edilen dış kaynakları verimli kullanarak gerçekleşir. Buna karşın, bugün Türkiye’nin en önemli problemlerinden biri kaynakların geri ödeneceğini düşünmeden kullanmak. Enflasyonun bugün yüzde 15 üzerine çıkması, üretim maliyetleri üfe’deki fiyat artışının yüzde 25, tüketici fiyat endeksinin ise yüzde 15 olması ve kurların maliyetlere yansıması rastlantı değil. Nitekim bugün görüyoruz ki Türkiye bu süreçte dış kaynak açısından sorun yaşıyor.

“Türkiye’de kriz yok ama ekonomide sorunlar var”

Enflasyon artışı kadar büyümenin yüzde 7’den aşağı doğru iniş sürecine girmesinin de Türkiye için önemli bir mesele olduğunu belirten Çelebi, “Türkiye’de bir kriz var mı?” sorusuna “Hayır yok ama ekonomide çözülmeyi bekleyen birtakım sorunlar var” sözleriyle cevap verdi. Çelebi, bu sorunları şöyle ifade etti:

“Büyüme hızı kademeli olarak üçer aylık dönemler halinde yüzde 3’e, 2’ye iner ve cari işlemler açığını dengeleyecek kaynaklar yaratılmazsa sorunlar büyüyebilir. Ekonomi, kaynakların etkin kullanılması sanatıdır, bir bilimdir. Dünyada bir ticaret daralması yaşanıyor. Korumacılığın arttığı küresel ekonomide Türkiye, dış kaynak teminini sağlayacak döviz kazandırıcı hizmetleri geliştirmeli.

Çözülmesi gereken bir diğer sorun ise ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 66’ya düşmesi.  Döviz kurunda yılın başından bu yana dolar bazında yüzde 40, avro bazında yüzde 35 devalüasyon yapılmış. Ama ihracatın ithalatı karşılama oranı yeterince artmıyor. Neden? Çünkü Türkiye döviz kazandırıcı hizmetleri geliştirmeyi ana strateji olarak ele almadı. Oysa Türkiye daralan dünya ekonomisinden bir süre sonra etkilenmeye başlayacak ve bu da Türkiye’nin dış ticaretinin önüne ciddi bir engel olarak çıkacak.

Ülkelerin gelişmişliklerine dair ölçümler sadece GSMH, hane halkı ve toplam üretim açısından yapılmıyor. Kalkınma kriterlerinin, uluslararası ticaretten alınan payla da ölçüldüğü unutulmamalı. Türkiye’nin dünya ticaretinden aldığı pay yeterince artmıyor. Türkiye’de dolar ve avronun TL karşısında değer kazanması, TL’nin değer kaybetmesine rağmen ihracatın gelişmemesi, üretimin Türkiye’nin dünya ölçeğinde rekabet edebilmesi için yeterli olmadığını da gösteriyor.”

 


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next