Otomotiv Distribütörleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bilaloğlu Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Otomotivde gelecek 10 yıl, geçmiş 50 yıldan daha etkili olacak

ODD Yönetim Kurulu Başkanı E. Ali Bilaloğlu ilk röportajını ODD Dergi’ye verdi. ODD’nin sektördeki konumundan otomotiv dünyasındaki gelişmelere dek pek çok konuda görüşlerini sunan Bilaloğlu, Türkiye’nin dünyada yaşanan değişime, dönüşüme ve oluşan yeni koşullara çok hızlı adapte olabildiğini vurguladı. Onlarca otomotiv markasını bünyesinde barındıran, Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri olan ODD, Mart 2018’de gerçekleştirilen 32. Olağan Genel Kurulu’nda yeni yönetim kurulunu oluşturmuş, Bilaloğlu ve ekibi yeni yönetime seçilmişti.

Sivil toplum kuruluşlarının dünyada ve ülkemizde yeri ve önemi hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz?

Sivil toplum kuruluşları, çok genel anlamda, ülkemizde ve dünyada, vatandaşların veya kurumların tek başlarına yapamadıklarını birlikte yapma amacıyla bir araya gelen yapı anlamına geliyor diye düşünüyorum. Bu anlamda, belirli konularda çalışmalar yapan, ortak ilgi ve çıkara sahip kişi veya kurumların birlikte hareket etmesi olarak düşünebiliriz. Ancak bu kapsam, yıllar içinde hem ülkemiz hem dünyada hemen hemen her alanda giderek artan etkileşim nedeniyle, daha da genişledi. STK’ların sadece kendi alanlarında çalışmaları veya kendi ilgi alanına giren konuları savunması yeterli olmuyor. Savunulan bu konuların, toplumun geneline de nasıl etki edeceği konusunda da çalışmalar yapmaları bekleniyor ve gerekiyor. Bu da STK’ları, hem faaliyette bulunduğu ülkenin toplumu hem de üzerinde yaşadığımız gezegene karşı sorumlu hale getiriyor. Bu sorumluluk ile hareket eden STK’lar da hem kendi alanlarındaki gelişmelere hem de toplumsal alanlarda gelişmelere neden oluyor.

Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin sektördeki yeri ve önemi hakkında neler düşünüyorsunuz?

ODD olarak 2018 itibariyle, 47 uluslararası markayı temsil eden 30 üyemiz bulunuyor. Ülkemiz ekonomisi için lokomotif bir sektör olan otomotiv sektörünün, ekonomik öneminin yanında, toplumsal olarak da büyük önemi bulunuyor. Otomotiv ile ilgili hem bu kadar markayı tek bir çatı altında toplaması, hem de her biri birbirinden bilgili, tecrübeli ve vizyon sahibi otomotiv profesyonellerinin de her türlü bilgi alışverişi ve ortak akıl oluşturabildiği bir platform olarak da konumlanması nedeniyle, ODD’nin çok kilit bir oluşum olduğunu düşünüyorum. ODD’nin kuruluğu 1987 tarihinden bu yana, ülkemiz hem ekonomik hem de sosyal anlamda büyük bir değişim ve dönüşümden geçti. Bu yolculukta, karar vericiler için ODD’nin de hem yol gösterici hem de destekleyici birçok olumlu katkısı olduğunu bizzat deneyimledim. Avrupa Birliği uyum yasalarının uygulanmasından, vergi sistemine, otomotiv sektörünün istihdamını artırmaktan, kayıt ve tescil gibi mevzuatların da daha pratik ve çağa uygun hayata geçirilmesine kadar birçok konuda çalışmalar yapıldı. Yapılmaya da devam ediyor. ODD’de hem üye hem de Yönetim Kurulu Üyesi ve son olarak da Başkan olarak bulunduğum zaman içinde bir otomotiv profesyoneli dışında, bir vatandaş olarak da tüm bu çalışmaların, en başta toplumun temel yararı gözetilerek yapılması bana her zaman gurur verdi. Vermeye de devam ediyor.

Türkiye’nin şu andaki ekonomik ve sosyal tablosu hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Hem sosyal hem de ekonomik olarak, dünyanın en dinamik ülkelerinden biri olduğunu söyleyebileceğimiz Türkiye, genç nüfusu ve özellikle yeniliklere çok kolay adapte olabilen yapısı ile potansiyeli çok yüksek bir ülke… Bu potansiyel, yetenekli iş gücü, otomobil sahip olma potansiyeli, KOBİ’lerin gelecek içinde daha da gelişmesi ve büyümesiyle, dünya otomotiv sektörünün de yakından takip ettiği bir ülke. Bu nedenle, otomotiv penceresinden baktığımızda, çok rahatlıkla potansiyeli çok yüksek bir ülke diyebiliriz.

2018 yılında ve gelecek yıl Türkiye ekonomisinin genel olarak nasıl bir seyir izlemesini bekliyorsunuz?

Türkiye, her zaman jeo-politik gelişmelerden, ekonomik olarak etkilenen bir ülke oldu. 2018 yılına da bu gelişmelerin etkileriyle başladı. Suriye’deki gelişmeler ile şekillenen ekonomik ortam, özellikle döviz kurlarındaki değişimler, birçok sektörün yıl başındaki beklentilerinin üzerinde oluştu. Erken seçim kararının alınmasıyla da önümüzde -ekonomik anlamda -yılbaşındaki öngörülerimizde yer almayan bir sürece girdiğimiz bir gerçek. 2018’de takip edilmesi gereken önemli beklentileri ve ekonomideki seyri etkileyebileceğini düşündüğünüz önemli başlıkları okuyucularımızla da paylaşır mısınız? Bu yıl içinde, özellikle erken seçim kararının alınması ile aslında hem sosyal hem de ekonomik anlamda, öngörmediğimiz bir sürece girdiğimizi söyleyebiliriz. Özellikle seçim kararı, sonrasında oluşacak siyasi ortam ve bunların ekonomiye etkisini şu anda öngörmek çok da kolay değil. Tüm bu gelişmelerin, döviz kurlarına ve özellikle faizlere olan etkisini, Merkez Bankası’nın bu konularda atacağı adımları yakından takip ediyor olacağız.

Dünya ekonomilerinin şu andaki ekonomik ve sosyal tablosu hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Dünyada, her zaman olduğu gibi günümüzde de siyasi gelişmeleri de ekonomiye yön veriyor. Bu anlamda, genel fi kir ve trend artık küreselleşmenin yorulduğu yönünde. Ülkeler daha korumacı, içine dönen ve iktisat politikası olarak kendi iç ekonomilerine önem veren döneme girdi. Bunun örneğini ABD’de, İngiltere’nin Brexit sürecinde, Avusturya Macaristan ve Polonya’da muhafazakar hükümetlerin yükselişinde, AB’nin geldiği parçalı son durumda görebiliyoruz. Son haftalarda, Batılı ülkelerin Suriye konusunda, Rusya karşıtı aldığı tavır da eski Soğuk Savaş döneminin geri gelmesi olarak yorumlanıyor. Gelecekte ekonomik anlamda da ülkelerin birbirlerine, siyasi olarak aldıkları tavra benzer tavır takınmaları da bekleniyor.

Sizce Türkiye dijitalleşme ve inovasyon konusunda hangi aşamada?

Yukarıda belirtmeye çalıştığım üzere, Türkiye dünyada yeni şartlara ve değişikliğe çok hızlı adapte olabilen ülkeler arasında ilk sıralarda yer alıyor. Buna, yeni teknolojileri kullanmaya meraklı genç nüfusu da eklediğimizde, özellikle dijitalleşme konusunda ülkemizin büyük bir gücü olduğunu düşünüyorum. İş dünyası da aynı hızla adapte olduğu için, birkaç yıl içinde dijital dönüşümde büyük bir yol kat etmemiz mümkün olacak. Bir yönetici olarak, ülkemizde iyi yetişmiş, konusunda uzman, dünyadaki gelişmeleri yakından takip eden genç profesyonellerin hem üretim, hem de hizmet sektörüne katılımının artmasının, inovasyon çalışmalarını da hızlandırdığını, bu konuda çalışmaların artmasına neden olduğunu gözlemliyorum. Burada kurumlara ve yöneticilere büyük bir sorumluluk düşüyor: Gençlere inovasyon çalışmalarını yürütecek ve bunları paylaşabilecek ortamlar yaratmak.

Ülkemizde gelecek dönemde otomotiv sektörünü daha da ileriye götürmek üzere atılması gereken adımlar nelerdir?

Aslında bu sorunun ekonomik ve sosyal olarak iki ana cevabı olduğunu düşünüyorum. Ekonomik yönde, ülkemizin otomotiv pazarını genişletecek adımlar olacaktır. Örneğin, hurda indirimi olarak nitelendirilen ve 16 yaş üzeri araçların trafi kten çekilmesine karşılık ÖTV indiriminin uygulanması, vergi sisteminin değişmesi, satış vergi oranlarının AB standartlarına indirgenmesi gibi düzenlenmeler otomotiv pazarının artmasında, dolayısıyla otomotiv sektörünün gelişmesinde büyük rol oynayacaktır. İkinci olarak, otomotiv sektörü için yetişmiş insan gücünün oluşturulmasına, otomotiv sektörünün istihdamının artmasına yol açacak adımların da sektörümüzü daha ileriye taşımakta olumlu katkıları olacaktır.

Önümüzdeki 10 yılı dünya otomotiv endüstrisi yönünden nasıl görüyorsunuz? Otomotivde teknolojik trendler neler olacak?

Küresel ölçekte önümüzdeki 10 yılda otomotivde karşılaşacağımız yeniliklerin, geride bıraktığımız 50 yıldan daha fazla ve etkili olacağını düşünüyorum. Öncelikle otomobilleri kullanım tarzımız değişecek, bu da otomobillerin bildiğimiz anlamda değişmesine yol açacak. Elektrikli otomobillerin yaygın olarak kullanılması, önümüzdeki 10 yıl en belirgin gelişme olacak diyebiliriz. Bağlanabilirlik (connectivity), dijital iletişim, otomobillerin kendileri arasındaki iletişim (internet of things), kısa vadeli gelecekte gündemimiz olacak. Otonom sürüş teknolojisi, geride bıraktığımız 10 yılda kademeli olarak hayatımıza girdi. Önümüzdeki dönemde de yine kademeli olarak daha üst seviyede otonom sürüşlü otomobiller ile karşılaşacağız. Otomotiv sektörünün Türkiye ekonomisine olan katkısı hakkında ne düşüyorsunuz? Otomotiv sektörü, Türkiye’ye katma değer katan en önemli sektörlerin başında geliyor. Öncelikle teknolojik bilgi birikimi, yetişmiş insan gücü gibi yumuşak güç katkısının yanında, istihdama katkısı da diğer birçok kilit sektörün üzerinde bir katkı sağlıyor. Ayrıca kamuya, vergi gelirleri olarak da yine birçok sektörün çok üzerinde gelir sağlıyor. Sadece sektör içi değil, diğer birçok sektöre de talep yaratma etkisi ile olumlu katkısı bulunuyor.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next