ODTÜ - Biltir Başkanı Prof. Dr. Mustafa İlhan Gökler Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Orta Doğu Teknik Üniversitesi(Odtü) Disiplinler Arası Araştırma  ve Uygulama Merkezleri’nden biri olan Biltir, farklı disiplinlerde Ar-Ge projeleri yürüterek endüstri, kamu kuruluşları ve üniversite arasında köprü görevini üstleniyor. Odtü-Biltir Merkez Başkanı Prof. Dr. Mustafa İlhan GÖKLER ile merkezin yapısı, Ar-Ge, inovasyon ve otomotiv sektörü üzerine konuştuk.

ODTÜ-BİLTİR Merkezi’nin yapısı ve çalışma alanlarından bahseder misiniz?

1992 yılında kurulan merkez, ODTÜ’nün çeşitli fakülte ve bölümlerinden çok sayıda öğretim üyesinin katılımıyla oluşturulmuştur. 1999 yılında yeniden yapılandırılan ODTÜ-BİLTİR Merkezi halen 11 merkez birimine ve Teknolojik Dönüşüm/Endüstri 4.0 Platformu’na sahiptir. 11 merkez biriminden Taşıt Güvenliği, Otomotiv Endüstriyel Tasarım ve Ürün Kullanımı Test Birimleri’nde yer alan laboratuvarlarda otomotiv sektörünün yararlanabileceği test düzenekleri ve prototip geliştirme için gerekli teknolojik altyapı bulunuyor. Bu birimlere ek olarak Endüstriyel Tasarım-Üretim, Metal Şekillendirme, Sayısal Modelleme, Otomasyon-Robotik-Elektrik-Elektronik ve Akıllı Ulaşım Sistemleri Birimleri de projeler yoluyla otomotiv sektörüne hizmet verebiliyor. Otomotiv sektörü için gerçekleştirilen projelerle ilgili bilgilere ise merkezimizin web sitesinden ulaşılabiliyor. ODTÜ-BİLTİR Merkezi Taşıt Güvenliği Birimi’nin misyonu, global otomotiv sanayisinin “trafik kazalarında sıfır ölüm” hedefine ulaşmak üzere taşıt güvenliği testlerini gerçekleştirmek, Ar-Ge faaliyetlerine yönelik altyapı ve nitelikli insan kaynağı sağlamak olarak özetleyebiliriz. Merkez, uluslararası regülasyonlara göre gerçekleştirilen testler ve Ar-Ge projeleri yoluyla otomotiv ana ve yan sanayisine destek sağlıyor. Lisansüstü ve akademik çalışmaları da içerebilen projeler, sanayi ile işbirliği içerisinde gerçekleştiriliyor. 2.300 metrekarelik kapalı alana sahip ODTÜ-BİLTİR Merkezi Taşıt Güvenliği Birimi, Türkiye’deki ilk Hasarsız Çarpışma (Sled) Test Sistemini de içeriyor. Hasarsız Çarpışma Test Sistemi’nin yanı sıra Statik Emniyet Kemer Bağlantıları Test Sistemi ve Doğrusal Darbe (Linear Impactor) Test Sistemleri de bulunuyor. Laboratuvarda ayrıca iki adet Test Hazırlama Holü ve Manken Sertifikasyon Laboratuvarı bulunmakta olup firmalara konuk odası da tahsis ediliyor. Önden ve Arkadan Çarpışma Simülasyonu, “Whiplash”, Emniyet Kemeri ve Hava Yastığı Geliştirme, Koltuk Bağlantıları ve Kafalık, Çocuk Koltuğu, Medikal Ambulans ve Cihazları Testleri, Sled Test Sistemi ile gerçekleştiriliyor. Statik Emniyet Kemeri Bağlantıları Testleri, Statik Emniyet Kemeri ve Bağlantıları Test Sistemi ile yapılıyor. Araç İçi Darbelerde Yolcu Güvenliği, Sürücünün Kaza Anında Direksiyona Çarpma Testleri ve Yaya Güvenliği Testleri ise Doğrusal Darbe Test Sistemleri ile yapılıyor. Bu test sistemlerinde Vücut Bloğu, Bacak Formu Fırlatma Testleri, Araç İçi Kafa Formu Fırlatma Testleri ve Araç Dışı Kafa Formu Fırlatma Testleri yapılıyor. Laboratuvarda ayrıca Hava Araçları ve Deniz Araçları Koltukları Testleri, Tekerlekli Sandalye Kısıtlama Sistemi Testleri, otomotiv ana ve yan sanayi tarafından talep edilen özel tanımlı testler de yapılmaktadır. Laboratuvar, 14 Kasım 2011 tarihi itibariyle Türkak (Türk Akreditasyon Kurumu) tarafından yapılan denetim sonucunda akredite edildi. Daha sonra gerçekleşen kapsam genişletme çalışmaları ile beraber güncel akreditasyon kapsamı hasarsız çarpışma, statik ve doğrusal darbe testlerini de içeriyor. Ayrıca merkezin Ürün Kullanımı Test Birimi Laboratuvarı’nda ürün kullanımı tasarım çalışmalarına destek vermek üzere kullanıcı odaklı tasarım araştırmaları yapılmaktadır. 2003 yılında, Türkiye’deki ilk kullanılabilirlik laboratuvarı olarak kuruldu. Birim, akademik araştırmalardan sivil toplum çalışmalarına, savunma sanayisinden tüketici ürünleri sanayisine kadar uzanan geniş bir alanda yürüttüğü aktif çalışmalarıyla hizmet veriyor. Çalışmalarını ağırlıklı olarak ürün kullanılabilirliği ve ergonomi konularında sürdürüyor. Kullanıcı odaklı tasarım alanındaki akım ve gelişmelerle  üreticilerden gelen talepler doğrultusunda zamanla araştırmalarını geliştirmiştir. Birim, çalışmalarını kullanıcı memnuniyeti, algılanan kalite ve konfor, trend analizi, sezgisel tasarım, özendirici tasarım ve teknoloji kabulü  konularında yoğunlaştırıyor.

ODTÜ-BİLTİR Merkezi Akıllı Ulaşım Sistemleri Birimi’nde Akıllı Araçlar, Akıllı Ulaşım Altyapısı, Akıllı Trafik Yönetimi, Akıllı Ulaşım için Bilişim Sistemleri ve Akıllı Ulaşıma Yönelik İletişim Sistemleri alanlarında çalışmalar sürdürülüyor. Merkez öncülüğünde oluşturulan Teknolojik Dönüşüm/Endüstri 4.0 Platformu ile bu alanda farkındalık yaratmak, ülkenin milli çıkarlarını gözetecek strateji, politikalar ve teknoloji yol haritalarının oluşturulmasına destek vermek, ülkemizin kalkınması için gerekli olan bilim ve teknolojinin üretilmesi ve uygulanması hedefleniyor.

Ar-Ge ve inovasyon günümüz iş dünyasının kilit unsurlarından biri haline geldi. Siz inovasyonu nasıl tanımlıyorsunuz?

Farklı şekillerde tanımlamak mümkün. İnavosyonu, kavramsal tasarımdan satış sonrası hizmetlere kadar ürün yaşam döngüsünü içeren herhangi bir süreçte katma değer yaratan yenilikçilik olarak düşünebiliriz.

“Değer zincirinin her aşamasında Dijital Dönüşüm/ Endüstri 4.0 uygulamalarının yansımalarını göreceğiz”

Ar-Ge alanında günümüz trendleri ve geleceğe yansıması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Değer zincirinin her aşamasında Dijital Dönüşüm/Endüstri 4.0 uygulamalarının yansımalarını göreceğiz. Bilindiği gibi teknolojik dönüşüm; siber-fiziksel sistemler ile insan yetkinliğinin desteklenmesini, akıllı fabrikalar gibi ortamların oluşturulmasını, nesnelerin birbirleriyle ve insanlarla iletişime geçmesini ve kararların veri odaklı verilmesini hedefliyor. Diğer yandan mobilite yani hareketlilik yaşamın en önemli unsurlarından biri olarak ortaya çıkıyor. Otomotiv sektörü düşünüldüğünde Otomotiv-Dijital Dönüşüm-Mobilite birbirlerini tamamlayan unsurlar olacaktır.

Türkiye’de Ar-Ge için sunulan imkan ve teşvikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Genel anlamda sunulan imkan ve teşvikleri olumlu buluyorum. Ülkemiz için katma değer yaratacak, rekabet gücünü arttıracak konularda güdümlü projelerin desteklenmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Çağımız teknolojilerinin gerektirdiği nitelikli insan kaynağının eğitilmesini ve istihdam edilmesini sağlamak üzere destekler oluşturulmalıdır. Diğer yandan özellikle test altyapılarının kurulması ve bu konuda yurt dışı bağımlılığın azaltılmasına yönelik tedbirlerin önemini de belirtmek isterim.

Ülkemizin Ar-Ge ve inovasyon anlamında küresel rekabette yol kat edebilmesi için gerekli reformlar nelerdir?

Bu konuda ilgili paydaşların çalışmalar yaparak ortak akılla stratejiler ortaya koyması gerekiyor. Gündemde olan 11. Kalkınma Planı’na yönelik yapılacak çalışmalar bu konuda yol gösterici olacaktır.

Bir Ar-Ge biriminin inovatif olabilmesi için sahip olması gereken özellikler ve ihtiyaçlar sizce nelerdir?

Ar-Ge biriminin öncelikle vizyon sahibi yönetici öncülüğünde nitelikli insan kaynağı ile oluşturulması gerekir. Bunların yanı sıra güncel ve yüksek teknoloji içeren altyapı ile yeterli düzeyde finans kaynağı sağlanmalıdır. Birimin, ulusal ve uluslararası işbirlikleri de önemlidir. İşbirliği içinde çalışılan kurum ve kişilerle sağlıklı ve sürekli iletişim içinde olunmasında fayda vardır. Ayrıca rekabet öncesi işbirliklerinde de yer alınmalıdır. İnovasyonun, patent düzeyinde geliştirmelerin ülkemizde artması için sizce neler yapılmalı? Öncelikle bu konuda farkındalık yaratılmalı ve bilgi birikimi sağlanmalıdır. Patent süreci, uzmanlık, zaman ve finans desteği gerektiren bir süreçtir. Kişi ve kuruluşlara bu alanda destek verecek mekanizmaların çeşitlendirilmesinde fayda vardır.

“Sanayiye yönelik beyin fırtınaları, tasarım yarışmaları gibi mekanizmalar çeşitlendirilmeli ve arttırılmalı”

Türkiye’nin ve Türk sanayinin inovasyon kapasitesi nasıl yukarı çekilebilir?

Öncelikle toplumda ve sanayi özelinde inovasyon kültürünün yerleşmesi gerekiyor. Bunda da insan faktörü öne çıkar. Düşünen ve kritik düşünme becerilerine sahip bireylerin yetiştirilmesi büyük önem taşır. Sanayiye yönelik beyin fırtınaları, tasarım yarışmaları gibi mekanizmalar çeşitlendirilmeli ve arttırılmalıdır.

Dünyada otomotiv sektörünün Ar-Ge ve inovasyon performansı konusunda neler söylemek istersiniz?

Otomotiv sektörü dünyada en önde gelen sektörlerden biridir. Hacim ekonomisi düşünüldüğünde yeterli büyüklüğe sahip bir sektör olması sebebiyle bu alanlara önemli kaynaklar ayırabilmekte ve sektöre nitelikli insan kaynağını çekebilmektedir. Bunlar da otomotiv sektörünün performansının oldukça iyi düzeyde olmasını sağlar.

Dünyada ve ülkemiz otomotiv sektöründe Ar-Ge sürecinin nasıl yürüdüğü konusunda görüşlerinizi paylaşabilir misiniz?

Dünyada Ar-Ge süreci, kavramsal tasarımdan başlayarak her süreçte eş zamanlı mühendislik yaklaşımı ile gerçekleştiriliyor. Güncel tasarım, analiz ve test olanaklarından yararlanılıyor. Ülkemizde de benzer yaklaşım uygulanmakla beraber, Türkiye’de faaliyet gösteren otomotiv ana sanayi ürün geliştirmede büyük oranda yurt dışına bağımlı faaliyet gösteriyor. Ancak kendi paylarına düşen konularda Ar-Ge faaliyetlerini yürütüyorlar. Kendi bağımsız Ar-Ge’lerini yapma konusunda sıkıntıların söz konusu olduğunu düşünüyorum.

Otomotiv sektörünün daha inovatif olması için neler önerirsiniz? Sizce sektör için fırsat olabilecek unsurlar nelerdir?

Otomotiv sanayi kuruluşları bünyesindeki Ar-Ge Merkezlerinin desteklenmesinin sürdürülmesi gerekiyor. Dijital dönüşüm için gerekli insan kaynağı ve teknolojik alt yapının sağlanması ile bu birimlerin üniversitelerle işbirliği içinde çalışılması gerekliliğini de söyleyebilirim. Türkiye otomotiv sektörünün global düzeyde geldiği olumlu noktanın yanı sıra nüfusu yüksek bir ülke olarak farklı ihtiyaçlara sahip müşteri potansiyeline de sahip. Araçlardan ürün olarak beklentilere ek olarak, satış ve satış sonrası hizmetlerden de müşteri beklentilerini ortaya çıkarmak mümkündür. Bu beklentilerin analiz edilmesi sonucunda, gerekirse özel alanlarda, müşteri odaklı özgün tasarım ve üretim yapılması da değerlendirilebilir.

“Yakın gelecekte yeni teknolojilerin mobiliteye katkısı görülecek”

Gelecek 10 yılda otomotiv teknolojilerinde ne tür gelişmeler öngörüyorsunuz? Sizce en çok hangi teknolojiler öne çıkacak?

Akıllı araçların ön plana çıkması bekleniyor. Gelişmiş olan ülkelerde otonom, elektrikli ve bağlantılı araçlar yaygınlaşacak. Türkiye’deki altyapı eksiklerine rağmen sürücü destek sistemleri ile kazalara karşı koruyucu sistemlerin ve araç-araç, araç-sürücü, araç-altyapı iletişim teknolojilerinde uygulamalar artacak. Özetle yeni teknolojilerin mobiliteye katkısı görülecek diye düşünüyorum.

Türkiye’deki otomobil kullanma oranları hakkında ne söylemek istersiniz?

Türkiye’deki otomobil kullanma oranlarının gelişmiş ülke rakamlarına oranla düşük olduğunu görüyoruz. Bu durumun sebepleri olarak, araç satın alımı ile araç sahipliğinin sürdürülmesindeki ekonomik zorlukları ve yüksek orandaki vergileri sıralayabiliriz.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next