Yapı Kredi Yatırım Kıdemli Analist Yeşim Sarışen Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

“Faizlerdeki yükselişe duyarlı kırılgan ekonomiler açısından 2018 yılının hareketli geçeceğini düşünüyoruz.”

Yapı Kredi Yatırım’dan Kıdemli Analist Yeşim Sarışen ile 2017’nin genel ekonomik değerlendirmesi ve 2018 tahminleri üzerine konuştuk. Küresel piyasalar açısından önümüzdeki dönemde en önemli konunun enflasyon olacağını öngören Şarışen, enflasyonda yükseliş temasının ardından ekonomik durgunluğun öne çıkabileceğini belirtiyor.

Türkiye’nin şu andaki ekonomik ve sosyal tablosunu değerlendirebilir misiniz?

2017 yılının ilk yarısında güçlü ihracat, vergi indirimleri, tüketim ve yatırımı destekleyici bir dizi teşvikin de desteğiyle büyümenin hız kazandığını gördük. 2016 yılının ikinci yarısında yüzde 1,9 seviyesindeki GSYİH artışı 2017 yılının ilk yarısında yüzde 5.1’e yükseldi. Öncü göstergeler yılın üçüncü çeyreğinde de bu görünümün korunduğuna işaret ediyor. Ancak bu büyümenin Eylül ayında geri alınan bazı mali teşviklerle birlikte bir miktar hız kaybedebileceğini düşünüyoruz.

Her ne kadar 2019 seçimleri öncesinde, önümüzdeki yıl yeni teşvikler görecek olsak da parasal sıkılaşmaya hazırlanan küresel merkez bankaları nedeniyle 2018 yılı küresel finansal koşullarının daha zorlu olduğu bir yıl olacağını söyleyebiliriz. Dolayısıyla 2018 yılı yüksek cari açık, enflasyon ve büyümenin baskı altında kaldığı bir yıl olabilir.

OVP’ye göre Türkiye’nin satın alma gücü paritesi cinsinden kişi başına milli geliri, genel olarak artış eğiliminde ve gelişmiş ülkeler düzeyine yaklaşıyor. 2017 yılının ilk yarısında gözlenen yüksek büyüme ile birlikte mevsimsel düzeltilmiş işsizlik oranları ise düşüş eğilimine girdi. Önümüzdeki dönemde özellikle kadınlarda olmak üzere işgücüne katılma oranındaki artış eğiliminin; nüfus baskısı, eğitim seviyesindeki iyileşme ve sosyal güvenlik reformları kaynaklı emeklilik yaşındaki artışların etkisiyle devam edeceği öngörülüyor. 2017 yılında işgücüne katılma oranının yüzde 52,7’ye yükselmesi bekleniyor.

2018’de Türkiye ekonomisini neler bekliyor? Başlıca riskler sizce neler olacak?

Küresel piyasalarda önümüzdeki dönemde en önemli konunun enflasyon olacağını düşünüyoruz. Haklı çıkmamız durumunda bunun tüm piyasalarda ve ekonomilerde çok önemli sonuçlar doğurabileceğini öngörüyoruz.

Enflasyonist dalganın işaretlerinin de ilk olarak Asya’dan gelmesini bekliyoruz. Ancak ABD kıyılarına ulaşana kadar küresel risk iştahında şok etkisi yaratmayabileceği düşüncesindeyiz. Dolayısıyla Çin ve Güney Kore’de açıklanan son enflasyon verilerinin dikkat çekici olduğunu söyleyebiliriz.

Bu beklentilerimiz gerçekleşirse,  uzun zamandır bazı küresel finansal varlıklarda gördüğümüz boğa piyasasının 2018 yılı içinde sonu gelebilir. Bu durum aynı zamanda, finansal varlıklara nazaran bazı kıstaslara göre tarihsel diplerinde bulunan emtialarda da yeni bir boğa piyasasını başlatabilir.

Enflasyonda yükseliş temasının ardından ekonomik durgunluğun öne çıkabileceğini düşünüyoruz. Artan küresel büyüme ve yükselen enflasyon, hem talebi azaltması hem de faizleri yükseltmesi nedeniyle ekonomik büyümeleri yavaşlatabilir. Özellikle finansallaşmanın ve borç yüklerinin arttığı günümüzde ekonomiler üzerinde faiz oranlarının etkisi önemli olabilir.

Dolayısıyla Türkiye piyasaları açısından küresel enflasyon ve yükselen faizler, parasal sıkılaşma, jeopolitik konular,  ABD ve Avrupa ile ilişkiler belli başlı takip edilmesi gereken konular olarak sıralanabilir.

2017 sonunda nasıl bir ekonomik tablo bekliyorsunuz? Önümüzdeki süreçte FED ve Avrupa Merkez Bankası’nın izleyeceği politikalar hakkında öngörülerinizi alabilir miyiz?

Küresel ekonomik aktivitede 2016 yılında başlayan toparlanma 2017 yılında hız kazandı. Büyüme ve istihdamdaki artışa rağmen zayıf enflasyon, ücretlerdeki baskı, jeopolitik ve politik riskler merkez bankalarının sıkılaştırma adımları önündeki en önemli engeller oldu. Nitekim merkez bankalarının temkinli duruşu koruduğunu takip ediyoruz. 

Aşırı genişlemeci duruşu ile öne çıkan Japonya Merkez Bankası(BoJ)’na karşı Amerika Merkez Bankası(FED) ve Avrupa Merkez Bankası(ECB) bilançolarını küçültmeye hazırlanıyor. FED hali hazırda faiz artırım sürecinde ve 2008 krizi sonrasında uygulamaya koyduğu varlık alımlarını Ekim ayı ile birlikte 10 milyar dolar ile sınırlı bir tutarda azaltmaya başladı. ECB ise 2018 yılı Ocak ayında başlayacak şekilde süre uzatımına da giderek varlık alımlarını azaltacak.   

Ancak ABD ekonomisi neredeyse tam istihdama ulaşmış durumda. Son açıklanan bazı makro veriler zayıf enflasyon senaryosunda sona gelindiğine dair sinyaller veriyor. Bu da küresel enflasyonun yükseleceğine dair görüşlerimize destek oluyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde küresel merkez bankalarında daha şahince tutumların öne çıkabileceğini göz önünde bulunduruyoruz.

Bu doğrultuda yüksek borçluluk seviyeleri de düşünüldüğünde, faizlerdeki yükselişe duyarlı kırılgan ekonomiler açısından özellikle 2018 yılının hareketli geçeceğini düşünüyoruz. 

Döviz kurlarında başlayan hareketliliğin bu yıl devam etmesini bekliyor musunuz?

TL yılbaşından bu yana sepet bazında yüzde 13 civarı değer kaybetti. Örneğin TL, dolar karşısında gelişmekte olan ülke piyasaları arasında en fazla değer kaybeden para birimlerinden biri oldu.

Yükselen küresel enflasyon ve faizler öncülüğünde TL’nin baskı altında kalmaya devam edeceğini bekliyoruz.

“Merkez Bankası’nın sıkı duruşunu korumasını bekliyoruz”

Merkez Bankası’nın bu süreçte izlediği politika konusundaki görüşleriniz nelerdir? Faiz artırımı ve diğer müdahale araçları açısından nasıl bir yol izlemesini bekliyorsunuz?

Merkez Bankası enflasyonda yükselişin belirginleşmesinden bu yana sıkı duruşunu koruyor.  TÜFE’nin yıllık bazda Ağustos'taki yüzde 10,68'den Eylül ayında yüzde 11,20'ye yükseldiğini, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın yakından izlediği çekirdek enflasyonun ise son 13,5 yılın zirvesine ulaştığını belirtelim.

Önümüzdeki dönemde Merkez Bankası’nın sıkı duruşunu korumasını ve geç likidite penceresi faizini para politikasında ana fonlama enstrümanı olarak kullanmaya devam etmesini bekliyoruz. Merkez Bankası son olarak Nisan ayında enflasyon görünümündeki bozulmayı sınırlamak amacıyla geç likidite penceresi faizi 50 baz puan artırarak yüzde 12,25'e yükseltmişti.

Dünya ekonomilerinin şu andaki ekonomik ve sosyal tablosu hakkında neler söyleyebilirsiniz?

2017 yılında Euro Bölgesi, Japonya, Çin ve Amerika ekonomilerinde büyümenin hızlandığını gördük. Ancak büyüme ve istihdamdaki artışa rağmen enflasyon ve ücretler baskı altında kaldı. Jeopolitik ve politik risklerle birlikte merkez bankalarının sıkılaştırma adımları bu konuların önündeki en önemli engellerden biri oldu.

Gelişmiş ekonomilerde ve Çin'de iç talep büyümesi güçlenirken, diğer gelişmekte olan ülke ekonomilerindeki toparlanma devam ediyor. Küresel imalat endeksleri güçlü momentumun üçüncü çeyrekte de devam ettiğine işaret ediyor.

Kısa vadede büyümeye yönelik risklerin dengeli olduğunu ve finansal piyasalar genelinde iyimserliğin hakim olduğunu söyleyebiliriz.  Hisse senetleri piyasalarında örneğin küresel risk barometresi olarak da izlenebilen S&P 500 endeksinin yeni rekor seviyeleri test ettiğini takip ediyoruz.

2008 krizi ardından uygulanan parasal genişleme sona eriyor olsa da merkez bankalarının piyasalarda türbülansa yol açmayacak nitelikteki temkinli adımları bu görünümde etkili oluyor.

Ancak ABD ekonomisi neredeyse tam istihdama ulaşmış durumda ve son açıklanan bazı makro veriler zayıf enflasyon senaryosunda sona gelindiğine dair sinyaller veriyor.  Enflasyonda yükselişle birlikte faizlerde yaşanabilecek sert yükselişlerin riskli varlıklar genelinde olumsuz etkileri olabilir. 

Dolayısıyla daha orta vadede baktığımızda hızlı parasal sıkılaşma, Çin öncülüğünde gelişmekte olan ülke ekonomilerinde yaşanabilecek bir finansal türbülans, Euro Bölgesi bankalarına yönelik sıkıntılar dikkat çekiyor. Ayrıca 2008 krizinden sonra uygulamaya konulan finansal regülasyonların kaldırılması ve hem küresel ticaret hem de sınır ötesi yatırımlar üzerinde olumsuz etkileri olabilecek korumacı politikaların yükselmesi ile jeopolitik riskler gibi konuları, dünya ekonomileri açısından potansiyel riskler olarak sıralayabiliriz.

Halen Türkiye’nin en önemli ihracat pazarı konumundaki Avrupa Birliği ülkelerindeki gelişmeler göz önüne alındığında belli başlı ekonomiler açısından neler bekliyorsunuz? Brexit’in ne gibi etkileri olacak?

Euro Bölgesi’nde toparlanmanın devam etmesini ancak daha orta vadede yükselen enflasyon ve faizler eşliğinde, bahsettiğimiz potansiyel risklerin önem kazanabileceğini,  büyüme üzerinde baskı yaratabileceğini düşünüyoruz.

2017 yılında büyümede görülen artış, genel olarak küresel ticaretteki genişleme ve iç talep büyümesinden kaynaklandı. Ayrıca genişlemeci para politikaları ile birlikte politik risklerdeki azalmanın da bu görünüme destek olduğu söylenebilir.  

Ancak önümüzdeki dönemde Euro karşıtı akımlara ve bazı ülkelerdeki kamu ile özel borç dinamiklerine yönelik risklerin, faizlerdeki yükselişlerle birlikte önem kazanabileceğini düşünüyoruz.

Örneğin İtalya’da yaşanan gelişmelerin önemli olduğunu düşünüyoruz. Zayıf büyüme, ECB’nin parasal genişlemeden çıkmayı planladığı 2018 yılına denk gelen seçimler ve İtalyan bankalarına yönelik riskler soru işareti yaratabilir. İtalyan bankalarının kötü performe eden kredi rasyosu yüzde 17 civarında ve Euro Bölgesi’ndeki en yüksek ülkelerden biri olduğunu belirtelim.

Brexit sürecinde İngiltere ekonomisine yönelik olarak orta vadeli büyüme görünümünün belirsiz olduğunu söyleyebiliriz. Brexit süreci ile birlikte Pound’da yaşanan değer kaybı özel tüketim üzerinden büyümenin yavaşlamasına neden oldu. Yılın ilk iki çeyreğinde beklenenin altında büyüme rakamları gördük. Büyüme, AB ile kurulacak yeni ekonomik ilişkilere bağlı olabilir.

“Önümüzdeki dönemde jeostratejik konular daha fazla gündeme gelebilir”

Tüketici ve finansman kredilerinde nasıl bir talep oluşacağını düşünüyorsunuz?

Tüketici ve kurumsal kredilerde mevcut eğilimin devam edeceğini düşünüyoruz. Kredi Garanti Fonu(KGF) sayesinde yükselen canlılığın bir miktar azalmasını bekliyoruz.

Yıl sonu dolar, euro, enflasyon, işsizlik gibi makro veriler konusundaki beklentinizi paylaşabilir misiniz?

TL’nin baskı altında kalmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Dolar/TL’de yıl sonu hedefimiz 3,70, Euro’da 4,40 seviyelerinde bulunuyor. Enflasyonun yıl sonunda yüzde 9,8, GSYİH’nın yüzde 5,5, işsizlik yüzde 11 seviyesinde gerçekleşmesini bekliyoruz.

2018’de takip edilmesi gereken önemli beklentileri ve ekonomideki seyri etkileyebilecek kritik başlıklar nedir?

Önümüzdeki dönemde jeostratejik konular daha fazla gündeme gelmeye devam edebilir. ABD’de vergi ve altyapı harcamalarına yönelik gelişmeler, Kuzey Kore, ABD-Rusya- İran ilişkileri, Çin piyasalarındaki gelişmeler, Brexit süreci, FED – ECB bilanço küçültme süreci ve küresel enflasyon verileri piyasalarda takip edilecek önemli konu başlıkları olabilir.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next