İtü Arı Teknokent Genel Müdür Yardımcısı Gökçe Tabak Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

Otomotiv sektörü kendi ekosistemi dışındaki iş modellerinin etkisi ile önemli bir devrim yaşıyor

İTÜ ARI Teknokent Genel Müdür Yardımcısı Gökçe Tabak, otomotiv sektörünün hali hazırdaki ekosistemi dışında gelişen teknoloji tabanlı iş modellerinin bulunduğu ekosistemlerle daha fazla yakınlaşması gerektiğini vurgulayarak, “Sektör, o ekosistemlerde bulunan firmaların geliştirme süreçlerine adapte olmalı ve kültürlerine ayak uydurmalıdır” diyor.

Ar-Ge ve inovasyon günümüz iş dünyasının kilit unsurlarından biri haline geldi. Siz inovasyonu nasıl tanımlıyorsunuz, Ar-Ge ile inovasyon arasında sizce nasıl bir bağlantı var?

Dünyada inovatif ürün ve hizmetlere baktığımızda bunların pek çoğunun inovasyon ve Ar-Ge süreçlerinin birlikteliğinden doğduğunu görüyoruz. Dolayısıyla kurumlar farklılaşmak adına Ar-Ge ve inovasyonu birbirinden ayrı süreçler olarak düşünmeden hareket etmek zorundadır. Biraz daha detaylı incelemek gerekirse inovasyonu yalnızca bir ürün geliştirme olarak düşünmemek gerekiyor. Bir kurum herhangi bir biriminde ya da iş sürecinde yenilikçi bir bakış açısı getirerek fark yaratabiliyor. İnovatif olabilmek için mutlaka bir deneysel geliştirme sürecine başlamak gerekmiyor. Ancak bunların pek çoğunda araştırma ve deneysel geliştirme süreçlerinin yansımalarını bulmak söz konusudur. Öte yandan Ar-Ge süreçlerinin de pek çoğunun inovasyona dayalı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Dolayısıyla inovasyon ve Ar-Ge’yi, birbirini besleyen, ayrı düşünülmesi imkansız ancak gerektiği durumlara göre birinden birinin ön plana alındığı, firmaları bir adım öteye taşıyan unsurlar olarak nitelendirebiliriz.

Dünya piyasalarına baktığınızda Ar-Ge alanında önemli trendler olarak neler söylenebilir? Gelecekte bu trendlerin nasıl değişeceğini düşünüyorsunuz?

 Şu an için giyilebilir teknolojiler, sanal gerçeklik, lokasyon bazlı hizmetler, biyometri gibi teknolojilerin kapsam alanı genişliyor, zenginleşiyor. Önümüzdeki yıllarda bu teknolojilerin gündelik hayatta daha fazla kullanıldığını göreceğiz. Ayrıca şu an için öngörülemeyen pek çok teknolojinin, gündelik hayatı şekillendireceğini söyleyebiliriz.

Mevzuat düzenlemelerini de dikkate alarak, Türkiye’de Ar-Ge için sunulan imkan ve teşvikleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Eklenmesi gereken teşvikler var mıdır? İyi ve yararlı bulduğunuz örnekler nelerdir?

 2000’lerin başından itibaren ülkemizde Ar-Ge ve inovasyona olan ihtiyaç daha fazla görüldü. Sadece belirli bir kesimin bildiği bu süreçler üzerine politikalar geliştirilmeye başlandı. Bugün ise kamu ve özel sektörden pek çok kurum inovasyonu ve Ar-Ge‘yi artırmak adına çok değerli programlara imza atıyor. Varlık nedeni, girişimleri ve inovatif projeleri desteklemek olan melek yatırımcılar, melek yatırım ağları, risk sermayesi şirketleri, ülkemizde teknoloji üretimine çok önemli desteklerde bulunuyor.

“Kurumlar Ar-Ge ve inovasyonun önemini kavradı”

Ülkemizin Ar-Ge ve inovasyon anlamında küresel rekabette yol kat edebilmesi için gerekli reformlar nelerdir?

Girişimcilerin ya da firmaların teknoloji geliştirme adına yatırıma ulaşmaları artık çok daha kolay hale gelmiş durumda. Kurumlar Ar-Ge ve inovasyonun önemini kavradı ve buna yönelik çok önemli çalışmalara imza atıyor. Artık ülkemizden pek çok firma inovatif ürünlerini dünyanın dört bir yanına ulaştırabiliyor. Ülkemiz teknoloji üretiminde emekleme aşamasını geride bıraktı diyebiliriz. Bunu devam ettirebilmek adına gelecek nesillerin inovasyon kültürüyle bir arada yaşaması gerekiyor. Bunun için de eğitim sistemimizin, çocukları yenilikçi düşünceyle iç içe yetiştirecek şekilde tekrar gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Bir Ar-Ge biriminin inovatif olabilmesi için sizce sahip olması gereken özellikler ve ihtiyaçları nelerdir?

Kurumların Ar-Ge birimlerinde mutlaka işinin ehli, çok kaliteli insan gücü olmalıdır. İnsan kaynağının kalitesi, Ar-Ge sürecinin verimli bir şekilde yürütülmesini sağlayan en önemli unsurdur. Trendleri önceden görebilecek öngörüye ve birikime sahip bir ekip tarafından yürütülecek bu süreçlerin ayrıca mutlaka sürdürülebilir olması gerekiyor.

İnovasyonun, patent düzeyinde geliştirmelerin ülkemizde artması için sizce neler yapılmalı?

Ülkelere baktığımızda fikrin, buluşun fikri sınai mülkiyetinin korunması konusunda alışkanlıklar çok ciddi farklılıklar içeriyor. Ülkemizde oldukça az sayıda olan patent başvurularının, son dönemde çıkan reform paketi sayesinde patentleri şirket varlığı olarak finansman teminatında kullanılabilmesi ile artacağını düşünüyoruz. Ayrıca patente bağlı olarak buluşların ticarileşme süreçlerinde hukuken korunabilmesi için hukuk boyutunda daha güçlü bir yapının oluşturulması da şart. Bunlar dışında patent değerleme konusunda da gelişmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Türkiye’nin ve Türk sanayinin inovasyon kapasitesi nasıl yukarı çekilebilir?

Türkiye’de firmalarımızın başkasının bilgisiyle üreten, alan-satan ve kullanan olmaktan çıkmasının tek şartı inovasyondur. Bunu sağlamak için firmaların yönetim süreçleri inovasyon merkezli olabilmeli ve bu sürece katkı sağlayacak insanlar ve iç ve dış ekosistemler olgunlaştırılmalıdır. Burada devletten kaynaklanan destek süreçlerinden de iyi bir farkındalıkla maksimum oranda yararlanılmalıdır.

“Sektör, değişime hızlı şekilde uyum gösterecek”

Dünyada otomotiv sektörünün Ar-Ge ve inovasyon performansı konusunda neler söylemek istersiniz?

Otomotiv sektörü her zaman Ar-Ge ve inovasyon konusunda lider olmuştur. Fakat belki ilk defa tarihinde kendi ekosistemi dışında gelişen iş modellerinin etkisiyle önemli bir devrim yaşıyor. Otomotiv sektörünün tüketici odaklı yaklaşımıyla hareketlilikte gerçekleşen değişime hızlı bir şekilde uyum göstereceğinin sinyallerini güçlü bir şekilde verdiğini söyleyebiliriz.


Dünyada ve ülkemiz otomotiv sektöründe Ar-Ge sürecinin nasıl yürüdüğü hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz? Diğer sektörlere göre farklılaşan yanları neler?

Otomotiv sektörü geleneksel bir endüstri olması nedeniyle Ar-Ge süreçleri olsun, buna bağlı tedarikçileriyle birlikte üretim süreçleri olsun güçlü bir kapalı sistem durumunda. Bu anlamda yüksek teknoloji de planlı ve hedefli bir şekilde üretiliyor. Fakat son zamanlarda özellikle dijital Ar-Ge süreçlerinde gerek proje yönetimi gerek şirket kültürleri ile yenilikçi metotlar oluşuyor. Otomotiv sektörü de bu yeni yöntemlere kendini adapte etmek zorundadır.

Geçtiğimiz Nisan ayında girişiminizle düzenlenen Next Mobility Summit’te otomotiv ve hareketlilik endüstrisinin fi kir liderlerini bir araya getirdiniz. Otomotiv sektörünün geleceğine ilişkin paylaşılan görüşlerden hareketle, etkinliğinizin içeriğinden bahseder misiniz?

İTÜ ve İTÜ ARI Teknokent öncülüğünde bu sene ilk kez Next Mobility Summit etkinliğini düzenledik. Bu etkinliğimiz ile özel sektör temsilcilerini, akademisyenleri ve politikalara karar verici mercileri bir araya getirdik. Burada hedefimiz geleceğe dönük olarak ülkemizde sürdürülebilir bir hareketlilik endüstrisinin oluşumuna katkı sağlayacak ekosistemi inşa ederken yapılması gereken çalışmaları belirleyebilmek oldu. İlk senemizde çok önemli bir katılım elde ettiğimiz bu etkinliği, gelecek senelerde tekrar düzenleyerek otomotiv sektörünün ülkemizde gelişmesine katkı sağlamasını hedefliyoruz.

ARI 7 Otomotiv ve Hareketlilik Tematik Binası

İTÜ ARI Teknokent’in, dijitalleşmeyle birlikte yeniden evrilen otomotiv endüstrisine teknoloji üretmek ve geliştirmek amacıyla kurulacak ARI 7 Otomotiv ve Hareketlilik Tematik Binası hakkında neler söylemek istersiniz?

ARI 7 Otomotiv ve Hareketlilik Tematik Binası için toplamda 85 milyon TL değerinde yatırım yaptığımızı söylemeliyiz. Binamız 35 bin metrekare büyüklüğünde kapalı alana sahip olacak, 7 bin metrekarelik alanında İTÜ İleri Araç Teknolojileri Araştırma Geliştirme Merkezi ile 10 bin metrekarelik alanında da Ar-Ge ve tasarım ofisleri yer alacak. Merkezin faaliyete geçmesiyle birlikte, ülkemizde otomotiv alanında geleceğe dönük ticarileşebilen teknolojilerin en önemli lokasyonu olacağına inanıyoruz.

Otomotiv sektörüne ilişkin İTÜ ARI Teknokent olarak başka proje veya çalışmalarınız bulunuyor mu?

Türkiye’de otomotiv alanında gelişim denilince ilk olarak akla dev tesislerde otomobil üreten firmalar ya da dev şirketler geliyor. Oysa otomotiv endüstrisinde iddialı konuma gelmenin yolunun otomotiv teknolojilerinden geçtiğini düşünüyoruz. Bu vizyon doğrultusunda iki önemli projemiz mevcut. Birincisi otomotiv bileşen üreticileri ve teknoloji şirketleriyle birlikte bir ileri araç teknolojileri kümesi oluşturduk. Kümelere çok önem veriyoruz. Çünkü ürün ve hizmetler kopya edilebilmekte fakat güçlü iş ağları için bunu söylemek mümkün değil. Ayrıca kümeler ülkemizde çok zayıf olan birlikte iş yapabilme kültürünün yaygınlaşmasına katkı sağlayacak yapılardır. İTÜ ARI Teknokent olarak bu kapsamda, Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) ile 2015 yılından bu yana süren bir işbirliğimiz var. OİB ve erken aşama kuluçka merkezimiz İTÜ Çekirdek’in ortak gerçekleştirdiği proje ile katma değerli otomotiv teknolojilerini geliştiren girişimcilerin sayısını artırmayı amaçlıyoruz. Buna göre otomotiv teknolojileri alanında çalışmalar yürüten firmaları OİB işbirliğimiz doğrultusunda İTÜ Çekirdek’e alıyoruz ve onların projelerini geliştirmelerine olanak tanıyoruz.

“Tüketicilerin hareketliliği ve mobil cihaz kullanımı sektörü etkiliyor”

Otomotiv sektörünün daha inovatif olması için neler önerirsiniz, atılacak adımlar neler olmalı? Sizce sektör için fırsat olabilecek unsurlar nelerdir?

Otomotiv sektörü hali hazırdaki ekosistemi dışında gelişen teknoloji tabanlı iş modellerinin bulunduğu ekosistemlerle daha fazla yakınlaşmalıdır. O ekosistemlerde bulunan firmaların geliştirme süreçlerine adapte olmalı ve kültürlerine ayak uydurmalıdır. Unutulmamalı ki önümüzdeki dönemde otomotiv sektörü için kilit durumdaki firmalar otomotiv sektörü dışından gelecek. Ayrıca tüketicilerin değişen hareketliliği ve dijital hayata bağlı mobil cihaz kullanımları otomotiv endüstrisini ciddi bir şekilde etkiliyor. Bu anlamda tüketicilerin değişen davranışlarına bağlı onlarla birlikte inovasyon yapılması önemli bir ön şart gibi görünüyor.

Gelecek 10 yılda otomotiv teknolojilerinde ne tür gelişmeler öngörüyorsunuz? Sizce en çok hangi teknolojiler öne çıkacak?

Herkesin çokça belirttiği üzere tam otonom, yarı otonom araçlar dünyamıza girecek. Elektrikli araç sayısı artacak. Araç paylaşım gibi iş modellerine bağlı hareketlilik kavramı değiştiği için araç sahipliği kavramında da değişiklikler olacak. Ayrıca mobil cihazların birçok fonksiyonu yapabilmesinden dolayı araç içi deneyimi artacak ve sürücü ve yolcuların yolculuk sırasında başka şeyler yapabilmesine dönük fonksiyonları içeren uygulamalar gelecek. Tabii tüm bunlar için aracın altyapıyı ifade eden akıllı şehirlerle teması noktasında, başta güvenlik olmak üzere konfora bağlı birçok teknoloji kullanılmaya başlayacak.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next