Akbank Başekonomisti Dr. Fatma Melek Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

2017’de kamu yatırımları ve ihracat kaynaklı ılımlı ve kademeli büyüme yaşanacak

Hükümetin aldığı tedbirlerin ekonomide ılımlı bir hava yaratacağını belirten Akbank Başekonomisti Dr. Fatma Melek, ekonomi yönetiminin ihracat ve yatırımları desteklemeye yönelik tedbirlerinin büyümeye destek olacağını vurguluyor. Ekonomiyi bekleyen risklerin yurtdışı kaynaklı olduğuna dikkat çeken Melek, “Özellikle ABD’nin maliye politikalarındaki belirsizlik, küresel çapta önemli bir risk kaynağı. AB ülkelerindeki seçim süreci ve artan popülizm, Brexit süreci ve bunun getirdiği belirsizlikler de küresel riskler arasında yer alıyor” diyor.

2017 yılında Türkiye ekonomisinin genel olarak nasıl bir seyir izlemesini bekliyorsunuz? Bu yıl Türkiye ekonomisini bekleyen başlıca riskler sizce ne olacaktır?

Büyüme dinamiklerine baktığımızda Türkiye ekonomisi, geçmiş dönemde pek çok dalgalanmaya rağmen dirençli bir seyir izledi. Bu dirençte dinamik iç piyasa, ihracatın pazar esnekliği ve enerji fi yatlarındaki gerileme rol oynadı. Makro ihtiyati tedbirler de bunu destekledi. 2016’nın üçüncü çeyreği hariç tutulduğunda, Türkiye’nin büyümesi gelişmekte olan ülke ortalamasının oldukça üzerinde. Türkiye, 2012-2016 ikinci çeyrek dönemlerinde yıllık ortalama yüzde 6 büyüme rakamına ulaştı. Gelişmekte olan ülkelerde ise bu oran (Çin ve Hindistan hariç) yüzde 2,8 oldu. İlk iki çeyrekte yıllık yüzde 4,5 büyüyen ekonomi, üçüncü çeyrekte yüzde 1,8 daraldı. Dördüncü çeyreğe ilişkin öncü göstergeler, sanayi üretiminde dibin ardından bir toparlanmanın olduğuna işaret ediyor. Bu gelişmeler 2017 için de yol gösteriyor. 2017’de ekonominin, kamu yatırımları ve ihracat kaynaklı, ılımlı ve kademeli büyümeye devam etmesini bekliyoruz. İhracat tarafında; AB ekonomisi 2017’ye olumlu başladı ancak yapılacak seçimler nedeniyle siyasi belirsizlikleri göz ardı etmemek lazım. Rusya ile ilişkilerin normalleşme süreci, Irak ve İran’a yapılan ihracatta da artış olası gözüküyor. 2017’de kamu yatırımlarındaki güçlü seyrin devam edeceğini değerlendiriyoruz. Ekonomi yönetimin maliye tarafında büyümeye destek alanı var. KOBİ’lere verilen destekler, bu kapsamda algılanmalı. Bankacılık sektörü üzerindeki yükün azaltılması hedefl endi. Ekonomi yönetimi, ihracat ve yatırımları desteklemeye yönelik tedbirler açıkladı, bu da büyümeye destek olacaktır. Türkiye ekonomisini bekleyen risklerin başında yurtdışı kaynaklı sorunlar görülüyor. Özellikle ABD’nin maliye politikalarındaki belirsizlik, küresel çapta önemli bir risk kaynağı. ABD’de destekleyici maliye politikalarının büyümeye ve enflasyona kazandıracağı ivme, Fed para politikasının öngörülenden daha hızlı sıkılaştırılması olasılığı ayrıca doların değer kazanması ihtimali de var. AB ülkelerindeki seçim süreci ve artan popülizm, Brexit süreci ve bunun getirdiği belirsizlikler de küresel riskler arasında yer alıyor. Brexit’in etkisi konusunda bir yorum yapmak için erken. Nihai görüşmelerin nasıl şekilleneceği ve ne kadar süre alacağı önemli olacak. Ancak 2013 Mayıs’ta tapering’de olduğu gibi, buna benzer dönemlerden daha önce de geçtik. Önemli olan ekonomimizi küresel belirsizliklere karşı daha dirençli tutarak, küresel riskler karşısında diğer gelişmekte olan ülkelerden negatif ayrışmamak olmalı.

Yıl sonunda nasıl bir ekonomik tablo bekliyorsunuz?

2017 için ılımlı bir büyüme öngörüyoruz. Büyümeyi destekleyecek faktörler olarak; dış ticaret ortaklarımızın büyümesindeki toparlanma eğilimi, alınan teşvik ve tedbirler, kamu yatırım harcamalarındaki artışı söyleyebiliriz. Turizm gelirlerinin seyri de büyüme açısından önemli.

2017 yılında petrol fi yatındaki artış, ithalat üzerinde risk unsuru oluşturuyor ancak kurdaki değer kaybından dolayı ithalat talebinin gerilemesi muhtemel gözüküyor. 2017, yurtdışı kredi

kullanımlarının daha sınırlı olacağı, kurların stabilize olduğu bir ortamda portföy akımlarının ön plana çıkacağı bir yıl olabilir. Ancak küresel gelişmelerin, portföy akımlarının seyri üzerinde belirleyici etkisi olduğunu da not düşelim. Cari açık tarafında ise milli gelirin yüzde 4-5 mertebesinde bir seviye bekliyoruz. Burada yine petrol fi yatlarındaki gelişmeler önemli olacak. Yılsonu enfl asyon beklentimiz ise yüzde 8,5. Geçen yılki düşük gıda fi yatlarının bu yıla yansıyan yüksek baz etkisi ve döviz kuru artışlarının gecikmeli etkileriyle yüksek seyretmeye devam edecek. Para politikası, fiyat istikrarı odaklı olmak üzere sıkı kalacak. Bu parasal sıkılaştırma, enflasyon dinamiklerinde kalıcı bir iyileşme gözlenene kadar devam edecek.

Yüzde 1’lik büyüme için 170 bin istihdam artışı gerekiyor Türkiye’nin şu andaki ekonomik ve sosyal tablosu hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Son yıllarda tüm dünyanın en önemli sorunlarından biri, işsizliğin yüksek seyri diyebiliriz. Kasım itibarıyla ülkemizde de mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranı yüzde 11.8. Genç nüfusta işsizlik oranı ise yüzde 21.6. 2012-2015 döneminde; işgücü artışı ortalamada 1 milyon kişi oldu, bu dönemde yaratılan istihdam artışı yaklaşık 900 bin düzeyinde. Aynı dönemde Türkiye ekonomisi ortalama yüzde 6 büyüdü, işsizlik oranı da son yıllarda artmasına karşın ortalamada yüzde 9,4 oldu. Dolayısıyla işsizliği azaltmak için Türkiye’nin yıllık yüzde 5-6 gibi bir büyümeyi sağlaması gerektiği görülüyor. Yüzde 1 büyüme 170 bin istihdam artışına karşılık geliyor. Reel sektör yapısının geliştirilmesi, istihdama katkısının artırılması eğitim-istihdam ilişkisinin güçlendirilmesi, iş gücü piyasasının esnekleştirilmesi Türkiye’nin önemli gündem maddeleri. Şubat ayıyla birlikte istihdam piyasasına verilen teşviklerin istihdam piyasasına olumlu yansıyacağını düşünüyoruz.

Önümüzdeki süreçte Fed ve Avrupa Merkez Bankası’nın izleyeceği politikalar hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz?

ABD seçimleri sonrası en önemli kalıcı piyasa gelişmesi, dolardaki değer kazanımı ve ABD’de uzun vadeli faizlerdeki yükseliş oldu. Zira Trump’ın genişlemeci maliye politikası yaklaşımı ile

zaman içinde bütçe açığının artması bekleniyor. Bu da enflasyon baskısıyla birlikte ABD uzun vadeli risksiz faizlerin yükselmesi, aynı zamanda da doların güçlenmesi demek. Bu süreçte ABD uzun vadeli faizlerin yükseliyor olması da gelişmiş, gelişmekte olmak üzere tüm ülkelerde uzun vadeli faizlerin yükselmesini getiriyor. ABD’de ılımlı büyümenin devam ettiği, enflasyonun hedefe yaklaştığı, hatta emek piyasasının “tam istihdama” yakın olduğu görülüyor. Ancak ABD maliye, dış ticaret politikalarına ilişkin bir netleşme olmadan, Fed’in, 15 Mart toplantısında alabileceği aksiyona ilişkin güçlü bir sinyal vermesini beklemiyoruz. ABD’de mali genişlemenin boyutu ve buna göre şekillenecek Fed para politikası, doların değerinde de etkili olacak. Teorik olarak, genişlemeci maliye politikası ile sıkı para politikası karışımının uygulanma beklentisi doları değerlendirme eğilimine sokar. Güçlü doların sanayide rekabeti olumsuz etkilemesinin ve dış ticaret açığının artmasının önüne geçebilmek için ithalatı kısıtlayıcı yeni vergi uygulamaları konuşuluyor. Piyasalarda görebileceğimiz volatilite dahi, doğurabileceği güvenli liman talebi nedeniyle dolara ek destek verebilecek bir piyasa dinamiği. Sonuç olarak, son dönemde küresel çapta göreli daha ılımlı seyreden dolar endeksinin (DXY), yakın gelecekte değerlenme riskini masada görüyoruz. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi, verilen parasal desteklerin etkisiyle euro bölgesi ekonomisinde toparlanmanın sürdüğüne dikkat çekiyor. 2015’den beri yıllık büyüme yüzde 1,8; tüketici güveni ekonomik eğilim beklentisi son yılların en yükseğinde, işsizlik 2009 Temmuz’dan itibaren en düşük seviyesinde, kredi büyümeleri 2014’den itibaren kademeli bir

artış içinde. Buna rağmen enflasyon dinamiklerinde ikna edici bir yukarı trend işareti yok. Enfl asyon eğilimi, kısa vadede petrol fi yatlarının desteği ile yükselme göstermesine rağmen genel olarak düşük. Dolayısıyla fiyat istikrarını tam anlamıyla sağlayabilmek için ECB destekleyici para politikalarını devam ettirecek. Varlık alım programında kısmi azalmalara gidilse de gösterge faiz oranları uzun süre düşük kalacak görüşündeyiz.

Döviz kurlarında başlayan hareketliliğin bu yıl devam etmesini bekliyor musunuz? Döviz kurlarının seyri ne olacak; neler etkili olabilir?

Özellikle Amerikan seçimleri sonrası; dolar ve dolar cinsi faizlerde yukarı yönlü eğilim görüldü. Bu da TL’nin değer kaybını getirdi. Ancak ABD ekonomi yönetiminin, doların değer kazanmasını tercih etmeyebilecekleri yönündeki görüşler, uygulanacak ekonomi politikalarında da doların seviyesinin gözetileceği iması veriliyor. Bu nedenle yurtdışı piyasalar ve dolar (DXY endeksi; doların gelişmiş ülke para birimlerinden oluşan bir sepete gore değerini gösteren endeks) ılımlı seyrediyor. Ayrıca yurtiçinde TCMB’nın sıkı duruşu ve bu duruşu enflasyon görünümü yeterince iyileşene kadar koruyacağı yönünde verdiği öngörü

de TL’ye ek destek verdi. Para politikasının sıkı olması ve ABD dolarının küresel çapta ılımlı derecede değer kazanması yerel döviz piyasalarını etkileyecek temel faktörler.

Para politikasında sıkı duruş devam edecek Merkez Bankası’nın bu süreçte izlediği politika hakkında görüşleriniz nelerdir? Faiz artırımı ve diğer müdahale araçları açısından nasıl bir yol izlenmesini bekliyorsunuz ve neler yapmalı?

Para politikasında sıkı duruşun, döviz kurlarında artan volatilite ve enflasyon beklentilerindeki bozulma nedeniyle sürmesini bekliyoruz. TCMB, ocak ayında döviz piyasalarında gözlenen ve ekonomik temellerle ilişkisinin olmadığını düşündüğü volatilite artışına karşı güçlü bir parasal sıkılaştırma uyguladı. Ortalama fonlama maliyeti 200bps artışla yüzde 10.30, interbank faiz oranı ise yüzde 11. TCMB, özellikle 2017 Ocak ayından itibaren makro çerçeve ve iktisadi temeller değişmediği halde, döviz piyasasında yaşanan hareketlilik karşısında dinamik ve farklı likidite araçlarını da içeren bir sıkılaştırma çerçevesini ortaya koydu. Bu kapsamda oynaklığı daha iyi yönetmek, finansal ve fiyat istikrarını korumak amacıyla bir haftalık repo ihalelerine ara verildi. Marjinal fonlama ve geç likidite penceresi kullanılarak ağırlıklı ortalama fonlama faizi yükseltildi. Ayrıca döviz likiditesine destek olmak amaçlı TL depo karşılığı, döviz depo piyasası açıldı. Daha basit, öngörülebilir, anlaşılabilir bir politika çerçevesi ile daha fi yat istikrarı odaklı bir politika eğilimi var. Para politikasındaki sıkı duruşun ise beklentileri çıpalamakta etkili olmasını bekliyor. Enflasyonun kademeli olarak yüzde 5’e indirilmesi planlanıyor.

Tüketici ve finansman kredilerinde nasıl bir talep olacağını düşünüyorsunuz?

Ekonomik büyümeye destek olmak amacıyla ekonomi yönetimi bir dizi teşvikler açıkladı. Bunlar arasında; konut kredi değer oranlarının yükseltilmesi, beyaz eşya ve ÖTV oranlarının sıfırlanması, mobilya da ise düşürülmesi, konut piyasasına yönelik vergi indirimi söz konusu. İhtiyaç kredisi azami taksit sayısı 36 aydan 48 aya, bazı ürünlerde kredi kartı genel taksit sayısı 9 aydan 12 aya yükseltildi. Cari açığı artırmayacak düzenlemeler olduğu belirtiliyor. Bu

teşviklerin de etkisiyle eylül sonunda yüzde 9 olan konut kredisi yıllık büyüme oranı yüzde 15’e; aynı dönemde ihtiyaç kredileri yıllık artışı da yüzde 2’den 8’e yükseldi. Yeni açıklanan KDV ve ÖTV indirimleri de tüketici kredilerini artırabilecek gelişme.

Otomotiv sektörünün Türkiye ekonomisine katkısı hakkında ne düşünüyorsunuz?

2016 yılında ihracattaki yüzde 1 daralmaya karşın motorlu kara taşıtları ihracatı, yıllık yüzde 14 ile en yüksek artışı gösteren sector oldu. 2013-2014 döneminde toplam ihracat içinde yüzde 12 civarı payı olan motorlu kara taşıtları ihracatının payı 2016’da yüzde 14,8 ile 2008 krizi öncesi seviyelerine yükseldi. 2017 yılı ilk ayına ilişkin öncü veri, motorlu kara taşıtlarının ihracatımıza dolayısıyla ekonomiye destek olmaya devam edeceğine işaret ediyor.

 


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next