Bahçeşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Bölüm Başkanı Dr. Deniz Gökçe Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

“Büyüme oranı yüzde 3’ün altına inebilir”

Bahçeşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Deniz Gökçe yılın ilk 8  ayı sonunda dünya ve Türkiye ekonomisinin durumunu ODD Dergi için yorumladı.Gökçe, 2016’nın oldukça zor bir yıl olduğunu, yıl sonunda büyüme oranının az da olsa yüzde 3’ün altına inme riski taşıdığını söylüyor.

Bu çalışmada ilk önce Dünya Ekonomisine bakacağız, sonra da Türkiye’ye döneceğiz.

Dünya ekonomisi yavaş yavaş toparlanmaya başladı. Doğal olarak her ülkenin durumu farklı. Ama hem büyük ekonomiler hem de küçük ekonomiler arasında 2016 yılının ortasında bile tekleyenler var.

Öncelikle  hem global çapta hem de Türkiye açısından önemli ülkelerin durumuna bir göz atıyoruz.

DÜNYADA DURUM

ABD ekonomisi 2016’nın ilk yarısında beklenenden daha yavaş büyüdü. İlk çeyrekte yıllıklaştırılmış yüzde 0.8 büyüyen ABD yılın ikinci üç ayında yıllıklaştırılmış yüzde 1.1 büyüdü. Böylece yılın ilk altı ayındaki büyümesi sadece yüzde 1 oldu. ABD’de tüketim harcamaları ve dış talep artarken, yatırım ve stok üretimi de azalmış durumda. Yatırım da ikinci çeyrekte yüzde 9.7 azalmış. Bu durumda faiz arttırma olasılığı da doğal olarak düşüyor.

Euro Bölgesinin büyümesi daha ilginç durumda. Euro Bölgesi 2016’dailk 3 ayda 0.6 büyüdükten sonra ikinci üç ayda sadece yüzde 0.3 büyüyebildi. Bu yavaşlamanın arkasında Euro bölgesinde 2. büyük ekonomi olan Fransa’nın ikinci üç aydaki neredeyse sıfır büyümesi yatıyor. İlk üç ayda yüzde 0.7 büyüyen Fransa ikinci üç ayda nerede ise sıfır büyümüştü.Bu durgunluk da devletin yüzde 40 vergi indirimi yapmasına rağmen gerçekleşti. Fransa Maliye Bakanı gene de 2016’da yüzde 1.5 büyüyeceklerini söylüyor ama halkın harcaması da durmuş durumda. En önemli negatif etki de rafineri sektöründe peşpeşeyaşanan grevler ve inşaat sektöründe daralmadan geliyor.

Ancak Fransa’nın tersine Madrid’den gelen İspanya verileri pozitif. İspanya ilk çeyrekte yıllıklaştırılmış oranla yüzde 3.4, ikinci çeyrekte yüzde 3.2 büyüdü, yılın bütünü için İspanya’nın yüzde 2.9 büyüyeceği düşünülüyor. 

Bütün ülkeler için en önemli risk faktörü ABD’de faiz artışı olarak konuşuluyor.Çünkü faiz artışı doları kıymetlendirir ve diğer paraların da değerini düşürür. Uzun zamandan bu yana ABD eylül ayında faiz arttırır mı yoksa aralığa kadar bekler mi konusu tartışılıyor.

2016 Ağustos ayında ilan edilen verilere göre ABD’de işe insan alım yavaşladı ve ücret artışları da oldukça düşük kaldı. Bu da 20-21 Eylül tarihindeki Fed toplantısında faiz artışı kararı verilmesinin olasılığını oldukça düşürdü. Ağustos’tasadece 151 bin kişi iş bulurken, istihdam gerçekleşmesi ortalama 180 bin ve temmuz sayısı olan 271 binden daha az oldu. İşsizlik oranı gene de 4.9 olarak gerçekleşti. Veriler 20-21 Eylül’de faiz artışı yapılır demiyor. Kasım ayında seçim olan ABD’de D.Trump ve H.Clinton, önümüzdeki günlerde şu andaki durumu epey tartışma konusu yapacaklardır diye düşünülüyor. ABD verilerine göre normal zamanda bile her ay 100 bin yeni iş yaratılması gerek ki, nüfus artışı nötralize edilsin ve işsizlik artmasın.

ABD’de insanlar kabaca üç gruba ayrıldı.İlk grup 20-21 Eylül’de faiz artışına ihtimal vermeyenler, faiz artış olasılığını çok düşük, yüzde 12 kadar tahmin ediyorlar. İkinci grup ise kasımda faiz artışı olasılığını yüzde 16 olarak hesaplıyor. Faizin aralık ayında yükseltileceği kanısında olan üçüncü grup (ben dahil) da artış olasılığını yüzde 48 olarak hesaplıyorlar. Çoğunluk aralık ayında makul düzeyde bir faiz artışı bekleyenlerden oluşuyor.

Özetle ABD’de istihdam ve iş yaratma kuvvetli ama perakende satışlar ve de enflasyonun düşüklüğü henüz sorun olarak ortada duruyor.

Gelişen ülkeler de çok problemli, çünkü bazıları aralık ayına kadar vadeli dolar dışı paralara yatırım yapmış bulunuyorlar. Kısacası faiz artışı erken olursa çok kötü olur.

KRİZ VE TÜRKİYE’DE SON DURUM

Global kriz Türkiye’ye 2009’un ilk çeyreğinde geldi. Kriz sürecinin kısa bir özeti yapılırsa, 2009’da Türkiye ekonomisi yüzde 4.7 daraldı.2010 ve 2011’de ise ülkemize gelen yabancı sermaye ile hızla büyüdük, yüzde 8-9 arası yıllık büyüme yaşandı.Hızlı büyüme ise cari açığı azdırdı. Bunun üzerine 2011’den sonra freni çektik,büyüme düştü, cari açık küçüldü ama işsizlik de çok arttı.

Darbe başka finansal kriz başka. 15 temmuz tarihindeki darbe girişimiyle ülkemizin geçmişte geçirdiği krizler arasında önemli bazı  farklar var. Biz geçmişte çoklukla yabancıların siyasi iç veya dış nedenlerle dövizlerini alıp ülkemizden çıkışı sonucu gündeme gelen krizler geçirdik. Bu krizler pür finansal krizlerdi. Yani yabancılar çeşitli nedenlerle, önemli boyutta TL yatırımlarını dövize çevirerek, alıp gidiyorlardı. Bu tür krize finansal kriz demek gerek ve bu tür krizler genelde hem döviz hem de likidite kıtlığı yaratır, kur ve faiz azar.

Ancak 15 Temmuz tarihinde farklı tür bir kriz gerçekleşti. 15 Temmuz bir siyasi ve kısmen de askeri darbe idi ve bu darbe ülkenin içinde yaşayan insanlar tarafından gündeme getirilmişti. FETO lider olabilir ve dışarıdan yönetebilir ama ülkemizden kaçan, TL’leri satıp,dövizlerini eline alıp kendi memleketine gitmeye kendi karar veren yabancı  kimse çok azdı, darbeciler de zaten vatandaştı. Bu nedenle darbe finansal kriz pek yaratmadı. Tabii bir miktar döviz talebi ve TL değer kaybı başlangıçta oldu ama sonra döviz satıp bol TL kazananlar bol miktarda gerçekleşti. Bu nedenle de mesela kur kısa zamanda başlangıca doğru geri döndü. Bu fark önemli. Bu fark nedeniyle klasik finansal krizler gibi bütçe açığını yükseltmek, büyümeyi düşürmek,üretimi çökertmek ve kur ve faizi delirtmek ve döviz sıkıntısı yaratmak gibi durumlar pek gündemde değildi.

Dikkat edilirse Başbakan Binali Yıldırım geçtiğimiz haftalarda Diyarbakır’a gidip, 140 milyar TL harcanacağını, ev ve iş yatırımı yapılacağını, 3-4 yıl içinde Doğu ve Güneydoğu’nun ekonomik sorunlarının büyük çapta ortadan kaldırılacağını anlatırkenhiç de para sıkıntısı çeken bir ülkenin Başbakanı gibi değildi.  

Aşağıda cari açık, enflasyon, işsizlik, bütçe ve diğer önemli konularda ülkemizin  en son durumunu aktaracağız.

Türkiye’de cari açık. Cari açık 2016 Haziran ayında beklentileri aştı ve uzunca bir süredir gördüğümüz toparlanma şimdilik durdu. Şimdilik diyoruz çünkü bu verilerde 15 Temmuz etkisi yok. Gerek ekonomik aktivitedeki göreceli yavaşlama gerekse döviz kurlarındaki oynamalar cari açık üzerinde doğrudan etkili olacağından, ithalatın azalmasıyla beraber cari açıktaki toparlanma da Temmuz ayından itibaren devam edebilir.Rakamlara geçecek olursak, haziranda toplam cari açık 4,9 milyar dolar oldu. Bu rakam geçen yılın aynı ayında 3,2 milyar dolar olmuştu. Yanicari açık aylık bazdakabaca yüzde 50 artmış. Bu artışın gerisindeki ana faktörün bu yıl kötü bir sezon geçiren turizm gelirleri olduğunu görüyoruz. Geçen yıl 2,4 milyar dolar olan net hizmet gelirleri bu yıl yarı yarıya azalarak 1,2 milyar dolara gerilemiş. Dış ticaret tarafında ise hem ihracatın hem de ithalatın yüzde 6 civarında arttığını, dolayısıyla dış ticaret açığındaki artışın 0,3 milyar dolar civarında kaldığını görüyoruz.

Haziran ayındaki artışla birlikte on iki aylık toplam cari açık da 29,4 milyar dolara yükseldi. Bu rakam geçen yıl sonunda 32,2 milyar dolar olmuştu. GSYH oranı olarak bakıldığında cari açık geçen yılın sonunda yüzde 4,5 seviyelerindeyken haziran ayındaki artışa rağmen son oranın yüzde 4’ün altında kaldığını tahmin ediyoruz. Aşağıdaki tabloda yılın ilk yarısı itibarıyla ödemeler dengesi tablosunda yaşanan gelişmeleri geçen yılla karşılaştırmalı olarak özetledik:

 

Ocak-Haziran 2015 milyar $

Ocak-Haziran 2016milyar $

Yıllık değişim (%)

Cari işlemler hesabı

-21.9

-19.1

-12.9

 -İhracat, fob

77.3

75.4

-2.5

 -İthalat, fob

102.8

95.7

-6.9

Mal dengesi

-25.4

-20.3

-20.1

Hizmetler, net

8.6

4.9

-43.2

Gelirler, net

-5.6

-4.5

-19.2

Cari transferler

0.5

0.9

-28.1

Sermaye ve finans hesabı

8.7

25.9

196.4

Doğrudan yatırımlar, net

5.2

2.3

-56.3

Portföy yatırımları, net

-3.8

8.3

-315.8

Diğer yatırımlar, net

7.4

15.3

107.6

    TCMB

-0.1

-0.1

-2.7

    Genel hükümet

-0.4

-0.8

99.2

    Bankalar

3.6

4.3

20.2

    Diğer sektörler

4.3

11.9

175.8

Net hata ve noksan

8.6

1.6

-81.0

Genel denge

-4.5

8.5

-286.1

Rezerv varlıklar

4.5

-8.5

-286.1

 

Tabloda da görüldüğü üzere geçen yılın ilk yarısında net 8,6 milyar dolar olan hizmet gelirleri bu yıl 4,9 milyarda kalmış. Haziran ayında da buna benzer bir görüntü vardı. Bu da hem turizmin hem de bavul ticaretinin oldukça kötü bir sezon geçirmesinin beklenen etkisi. Diğer yandan, geçtiğimiz yıllara göre düşük seviyede bulunan petrol ve diğer hammadde ve emtia fiyatları cari açığın toparlanmasına olumlu katkı yapıyor. Son dönemde ham petrol ithalatımız yıllık 18 milyon tondan 25 milyon tona çıkmasına rağmen bunun maliyeti 60 milyar dolardan 30 milyar doların altına indi.

Tablonun finansman tarafına baktığımızda hemen doğrudan yatırımlarda görülen yarı yarıya azalma, hatta net rakamlara göre daha fazla bir azalma var. Net doğrudan yatırım girişi yılın ilk yarısında 5,2 milyar dolardan 2,3 milyar dolara gerilemiş. Sıcak para dediğimiz kısa vadeli portföy yatırımlarında ise  geçen yılın ilk yarısında 3,8 milyar dolar net çıkışa karşılık bu yıl 8,3 milyar dolarlık net giriş yaşanmış. Sonuçta ilk altı aydaki toplam 19,1 milyar dolarlık cari açığın kabaca yarısı, hatta biraz fazlası kısa ve uzun vadeli yatırım kanalıyla finanse edilmiş.

Cari açığın kalan yarısının finansmanı ise büyük oranda banka dışı özel sektörün yurtdışından borçlanması (11,9 milyar dolar) ile sağlanmış. Bankacılık sektörünün net borçlanması, mevduat hareketleri dahil 4,3 milyar dolar olmuş. Net hata ve noksan kaleminden gelen 1,6 milyar dolar da dahil edildiğinde toplam finansman 27,5 milyar dolar olmuş. Ancak, net hata ve noksan kaleminin haziranda 1,5 milyar dolar ekside olduğunu hatırlatmamız gerekiyor. Neticede ilk altı ayda, toplam cari açığın 8,5 milyar dolar üzerinde bir finansman sağlanmış. Bu da rezerv artışı anlamına geliyor. Geçen yılın ilk yarısında rezervler net 4,5 milyar dolar azalmıştı.

Enflasyon ağustosta düştü. Enflasyon Ağustos ayında olumlu bir sürpriz yaparak beklentilerin altında gerçekleşti ve tüketici fiyatları ortalama binde 3 azaldı. Geçen yılın aynı ayında tüketici fiyatları ortalama binde 4 artmıştı. Bu düşüş sayesinde de Temmuz sonunda yüzde 8,8’e yükselen yıllık enflasyon 0,8 puanlık düşüşle yüzde 8 seviyesine geriledi. Ancak enflasyonun üç ay önceki yüzde 6,6 seviyesine göre hala 1,4 puan yukarıda olduğunu ve yıl sonu enflasyon hedefinin de yüzde 5 olduğunu hatırlatmamız gerekiyor.

Enflasyonda önümüzdeki dönem açısından beklentilere baktığımızda ise çekirdek enflasyonda yılın başından bu yana yavaş ama istikrarlı bir düşüş trendi var ve bu trend Ağustos’ta da devam ediyor. Çekirdek enflasyon göstergelerindeki gelişmeler de enflasyonda önümüzdeki dönem açısından umut veriyor. Ancak aynı zamanda Eylül ayından itibaren mevsimsel faktörlerin yeniden devreye girerek enflasyonu yukarı yönlü zorlayabileceğini de akıldan çıkartmamak gerekiyor.

Nisandan Mayısa işsizlikte çarpıcı artış. Mevsim etkilerinden arındırılmış işgücü verilerine göre tarım dışı işsizlik oranı, Mayıs 2016 döneminde bir önceki döneme kıyasla 0,5 yüzde puan artarak yüzde 12,2 olarak gerçekleşti. Bahçeşehir BETAM tahmin modeli işsizliğin sabit kalmasını öngörüyordu. Bu beklenmedik yüksek artış işgücü artışının oldukça gerisinde kalan zayıf istihdam artışından kaynaklandı. Tarım dışı istihdam artışı hizmetlerde  53 bin ile sınırlı kalırken, sanayide sadece 5 bin artmış, inşaatta ise 11 bin azalmıştır. Mayıs 2015 dönemine kıyasla Mayıs 2016 döneminde kadın işsiz sayısı artışı 9 binle sınırlı kalırken erkek işsiz sayısında 92 binlik artış kaydedilmiştir.Mevsim etkilerinden arındırılmış verilere göre Mayıs 2016 dönemi Nisan 2016 dönemiyle kıyaslandığında tarım dışı işgücü 195 bin artarak 25 milyon 218 bin, tarım dışı istihdam ise 46 bin artarak 22 milyon 141 bin olmuştur. Böylece  tarım dışı işsiz sayısında dönemden döneme 149 binlik çok yüksek bir artış gerçekleşmiştir. Ekonomik kriz dönemi hariç 2005’ten bu yana tarım dışı işsiz sayısında bu ölçüde bir artış görülmediğini de vurgulamak isteriz.

ULUSLARARASI YATIRIM POZİSYONU GELİŞMELERİ

Ekonomik yapıyı bilmeyenler sık sık Türkiye’nin döviz durumu konusunda konuşuyor. Aşağıda Devletin yayınladığı Uluslararası Resmi Yatırım Pozisyonu verileri var:

  • Türkiye’nin döviz cinsinden varlıkları 2015 yılı sonuna göre 2016 Mayıs ayı itibarıyla yüzde 6.4 artışla 233.1 milyar dolara çıkmıştır.Türkiye’nin yurtdışı yükümlülükleri ise ayni dönemde yüzde 3.6 artışla 608.2 milyar dolara çıkmıştır.
  • Varlıklar ile yükümlülüklerin farkı demek olan Net Uluslararası Yatırım pozisyonu ise aynı dönemde eksi 367 milyar dolardan eksi 375.1 milyar dolara yükselmiştir.
  • Varlıkların detayına inildiğinde rezerv varlıklar 2015 sonuna göre yüzde 5.1 artarak 116.1 milyar dolara çıkarken, diğer yatırımlar kalemi de yüzde 11.8 artışla 69.3 milyar dolar seviyesine çıkmıştır.Diğer yatırımlardan bankaların Yabancı Para ve Türk Lirası cinsinden efektif ve de mevduatları 2015 sonunda göre yüzde 29.5 artarak 30.1 milyar dolar olmuştur.
  • Yükümlülükler alt kalemi incelendiğinde ise 2016 Mayıs ayı sonunda doğrudan yatırımlar 144.9 milyar dolar artışla 2015 yıl sonu seviyesinde kalmıştır.
  • 2016 Mayıs ayı sonu ile portföy yatırımları 2015 yılı sonuna göre 10 milyar dolar artış göstermiştir.
  • Yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi stoku 2015 yılı sonuna göre yüzde 7.4 artışla 43.2 milyar dolara gelmiştir.
  • Borç senetleri alt kalemi olan yurtdışı yerleşiklerin mülkiyetindeki hisse senedi stoku yüzde 9.7 artışla 34.9 milyar dolara çıkmıştır.Yurt içi tarafından alınan tahvil stoku düşüldükten sonra yüzde 4.7 artışla 36.8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
  • Aynı dönemde diğer yatırımlar 2015 yıl sonuna göre 11.3 milyar dolar artış sergilemiştir. 2016 Mayıs ayı sonu itibarıyla yurt dışındaki vatandaşların Merkez Bankasındaki kredi mektuplu döviz tevdiat hesapları 2015 yıl sonuna göre yüzde 8.9 azalışla 1.2 milyar dolar civarında gerçekleşmiştir.
  • Yurtdışında yerleşiklerin yurtiçi yerleşik bankalardaki yabancı para mevduatı 2015 yılı sonuna göre yüzde 9.1 artışla 35.6 milyar olurken, TL mevduatı da yüzde 39.7 artışla 13.4 milyar dolar olmuştur.
  • Bankaların kredi stoku ise yüzde 2.3 azalışla 90.6 milyar dolar olmuş, diğer sektörlerin toplam kredi stoku yüzde 6.4 artışla 105.1 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir.           

Kabaca darbe girişimi öncesindeki durum bu! Darbe sonrasındaki etki zaman içinde yine devlet tarafından yayınlanacak.                  

MERKEZİ HÜKÜMET BÜTÇESİ / TEMMUZ 2016

Maliye Bakanlığı Temmuz 2016 Merkezi Hükümet Bütçesi verilerini yayınladı. Temmuz ayında bütçe fazla vermişti ve bu 2016 yılının ilk yedi ayında  fazla olması anlamına geliyordu.2015 yılının ilk yedi ayında bütçe 4.6 milyar TL açık vermişti, halbuki 2016 yılının ilk yedi ayında bütçe 1.3 milyar fazla vermiş bulunuyor.

Eğer faiz giderleri düşülürse (primarybalance) 2016 yılının ilk yedi ayında bütçe 31.9 milyar fazla veriyordu. 2015 yılında ise ilk yedi ayda daha küçük, 30.2 milyar TL fazla vardı.

Faiz dışı harcamalar bir evvelki yıla göre yedi ayda yüzde 16 fazla veriyordu, faiz harcamaları ise bir evvelki yıla göre yedi ayda yüzde 12azalma sergilemişti. Ayrıca bütçe gelirleri yüzde 14 artış sergilemişti. Bütçe dengeleri seçim vaatleri,vaat harcamaları ve yeni teşviklere rağmen oldukça iyi durumdaydı.Aylık ithalatı tahmin etmek için kullanılan katma değer vergileri dolar bazında bir evvelki yıla göre yüzde 20 azalma sergilemişti ve bu da cari denge açığı açısından iyi bir durumdu. Resmi temmuz dış ticaret verileri detayları 31 Ağustos’ta açıklanacak ve ticaret ve cari denge açıklarının daha iyi olduğu da görülebilecekti.

15 Temmuz olayları sanayi üretimini son yedi yılınen yüksekküçülme oranına getirdi! 15 Temmuz sonrasında en olumsuz veri sanayi sektöründen geldi. Sanayi üretimi Temmuz ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 8,4 azalarak son yedi yılın en yüksek küçülme oranına ulaştı. Sanayi üretim endeksi de 2013’ten bu yana en düşük seviyesini görmüş oldu. Kısaca hatırlatacak olursak, sanayi üretimi yılın ilk çeyreğinde yüzde 5,6, ikinci çeyreğinde ise yüzde 2,9 büyümüştü. Temmuz ayı verisiyle birlikte değerlendirildiğinde, yılın ilk yedi ayında sanayi büyüme oranı yüzde 2,4’e gerilemiş durumda. Bu oran Haziran ayı sonunda hesaplandığında, yüzde 4,2 seviyesindeydi.

Aslında daha önce, uzun bayram tatili dolayısıyla Temmuz ayında bir miktar yavaşlama zaten bekleniyordu. Ancak TÜİK tarafından mevsimsel dalgalanmalara ve iş günü sayısına göre düzeltilmiş endeks bir önceki aya göre yüzde 7 düşerek sanayi sektöründeki daralmanın sadece takvim etkisine bağlı olmadığını ortaya koydu. Düzeltilmiş endekse göre hesaplanan aylık ve üç aylık (hareketli) büyüme oranlarına bakıldığında son beş yıl boyunca sürekli bir dalgalanma trendinde olduğunu, bir ay negatif bir ay pozitif büyüme oranlarının sürpriz olmadığını görebiliyoruz. Bu nedenle, üç aylık ortalama büyüme oranlarını dikkate aldığımızda, büyüme temposunun Temmuz itibarıyla yüzde 0,0’a gerilediği görülüyor. Diğer yandan Temmuz ayındakine benzer bir tatil etkisini birkaç ay sonra Eylül ayı verileri açıklandığında da göreceğiz.

İlk yedi aylık büyüme oranının Temmuz itibarıyla yüzde 2,4’e gerilediği bir durumda, Ağustos ve Eylül aylarında benzer zayıf performans devam ederse, yıl sonu büyüme hedefi oldukça riskli bir hale gelecektir.

Ekonomide beklenen hafif yavaşlama gerçekleşiyor!İkinci çeyreğe ilişkin GSYH rakamları açıklandı. Buna göre geçen yıl yüzde 4 ve ilk çeyrekte de yüzde 4,7 büyüyen ekonomi ikinci çeyrekte yüzde 3,1 büyüdü. Büyüme oranındaki bu düşüş kısmen bekleniyordu. Daha önce açıklanan sanayi üretimi verilerine bağlı olarak piyasa beklentileri yaklaşık yüzde 3,5 civarında oluşmuştu. Bu açıdan pek sürpriz sayılmasa da ikinci çeyrek büyüme oranının beklentilerin altında kaldığı görülüyor.

Harcamalar tarafına baktığımızda ise özel tüketimin yüzde 5,2 arttığını ancak bu oranın ilk çeyreğe göre düşük olduğunu görüyoruz. Buna karşılık kamu harcamaları artmaya devam etmiş ve kamu tüketimi yüzde 15,9 artmış. Toplam yatırımlarda da benzer bir durum söz konusu. Özel sektör tarafında yatırımlar azalırken kamu yatırımı yüzde 4,7 artmış. Ancak toplamda yatırımlar yüzde 0,6 azalmış. Özel sektör yatırımlarındaki zayıf tempo, hatta küçülme ekonominin karşı karşıya kaldığı en önemli problem halini almış durumda.

Önümüzdeki dönem açısından değerlendirdiğimizde, Temmuz ayına ilişkin açıklanan negatif sanayi üretimi ve 15 Temmuz’un olası etkileri de hesaba katılırsa üçüncü çeyrek büyümesi daha da düşük gelecek. Nitekim mevsimselliğe göre düzeltilmiş GSYH verilerine göre ikinci çeyrekte büyüme oranı sadece yüzde 0,3 (binde 3) oranında gerçekleşti. Bu da yıllık büyüme temposu olarak yüzde 1,2 oranına karşılık geliyor. Gerek bu yılsonu için hedeflenen büyüme oranı (yüzde 4,5), gerekse uzun dönemli potansiyel büyüme hedefleri (yüzde 5 ve üstü) düşünüldüğünde 2016’nın oldukça zor bir yıl olduğunu söylemek gerekiyor. Yıl sonunda büyüme oranının az da olsa yüzde 3’ün altına inme riski var.

                  


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next