Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

 “Büyüme için katma değeri yüksek mal ve hizmet üretimi şart”

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, Türkiye’nin mevcut ekonomik tablosunu ve ikinci yarı yıl öngörülerini ODD Dergi için değerlendirdi. Gürsel büyümenin önündeki iki engele dikkat çekti, özel yatırımlardaki durgunluk ve düşük verim. Düşük büyüme temposunun devam edeceğini tahmin eden Gürsel, büyüme için verimlilik artışı ve katma değeri yüksek mal ve hizmet üretiminin şart olduğunu vurguluyor.

Düşük büyümenin nedenlerinden biri özel yatırımların durgunlaşması

Türkiye ekonomisi 2012 yılından itibaren içine kapandığı düşük büyüme rejimi devam ediyor. Son dört yılda (2012-2015) ortalama GSYH artışı yüzde 3,3 oldu. 2003-2011 döneminde ortalama artış yüzde 6’nın üzerindeydi. Ancak bu yüksek büyüme iç talebe ve dış tasarruflara (yabancı sermaye akımları) dayanıyordu. Aynı zamanda Türk lirası da aşırı değerlenmişti. Sonuçta cari işlemler açığı sürdürülemez boyutlara tırmanmış ve bir düzeltme şart olmuştu. Hükümet bu düzeltmeye girişti. “Dengeli büyüme” adı verilen yeni rejimde GSYH artışı yüzde 5 civarında olacak ama aynı zamanda dengeli, diğer ifadeyle düşük, sürdürülebilir dış açıkla birlikte yürüyecekti.

Tam başarılı olamadı. Sermaye akımlarının aniden durmasıyla yaşanacak bir krizden kaçınıldı ama bardağın yarısı boş kaldı. Cari açık geriledi (son dönemde ucuz petrolün de katkısıyla) ama ekonomik büyüme hedefin bir hayli altında kaldı. Düşük büyümenin en önemli nedeni özel yatırımların durgunlaşmasıydı. Zayıf büyüme temposuna rağmen işsizlikte belirgin bir artı yaşanmaması, çok yüksek istihdam artışlarının (özellikle hizmetlerde) sayesinde elde edildi. Ama öte yandan düşük büyüme - yüksek istihdam arttı. Bu durum Türkiye ekonomisinin vahim bir verimsizlik sorunu ile karşı karşıya olduğunu da gösteriyordu. 

Asgari ücretteki artış tüketimi canlandırdı

Türkiye ekonomisi halen bu çıkmazın içinde bulunuyor: Özel yatırımlarda durgunluk ve düşük verim. Net ihracatın büyüme katkısı ise özel tüketim durgunlaştığında pozitif, canlandığında negatif oluyor. 2016 tüketimin yine canlandığı bir dönem. Bu canlanmada asgari ücrete yapılan yüksek zammın harekete geçirdiği ücret artışlarının etkisi büyük. İlk üç ayda yıllık büyüme yüzde 4,8 çıktı. Ancak çeyrekten çeyreğe (mevsim etkilerinden arındırılmış) büyüme oranı yüzde 0,8’de kaldı. Son 6 çeyreğin en düşük büyümesiydi. Önümüzdeki aylarda bu nispeten düşük büyüme temposunun devam etme ihtimali yüksek: Özel yatırımlarda durgunluk devam ediyor, net ihracat cephesinde turizmdeki çöküş ve devam eden bölge krizi nedeniyle bariz bozulma bekleniyor. Bu koşularda yıllık büyüme temposunun yüzde 4 civarına, hatta biraz altına gerilmesini bekliyorum. Az değil, ama yeterli de değil.    

Türk Lirası istikrara kavuştu

Türk Lirası büyük değer kayıplarına uğradığı dönemin ardından son aylarda belirgin bir istikrara kavuşmuş durumda. Ancak yüksek enflasyon reel olarak Türk Lirasını değerlendiriyor. Orta vadede bu sürdürülebilir değil. Faizler üzerindeki siyasal baskı, katı enflasyon, Brexit’in yarattığı belirsizlik, 30 dolardan 50 dolara çıkan petrol fiyatı önümüzdeki dönemde döviz sepetinin cari kurunun yükselmeye devam edeceğine işaret ediyor. Ancak mevcut koşullarda bir kur şoku pek olası değil.

Rekabetçi bir ekonomiye ihtiyaç var

Türkiye’de cari açık ile büyüme arasında şöyle bir neden-sonuç ilişkisi var. İç talep düştüğünde ithalat da düşer. Bu sayede cari açık azalır ama düşük iç talep, büyümeyi de düşürür. Türkiye ekonomisinin cari fazla verdiği istisnai dönemler kriz dönemleridir. Yani iç talebin büyük çapta daraldığı dönemlerdir. Yapısal dış açığı aşmanın yolu bilindiği gibi rekabetçi bir ekonomiden geçer. Reel kurun rekabetçi olması önemlidir ama yeterli değildir. Esas yapılması gereken büyümeyi verimlik artışlarıyla gerçekleştirmektir. Bunun için katma değeri yüksek mal ve hizmet üretimi şarttır. Bu amaca yönelik bir dizi ekonomik reform (işgücü piyasasında, vergi sisteminde) tasarlanmış ama siyasal mülahazalarla bir türlü uygulamaya sokulamamıştır. Orta uzun vadede anahtar niteliğindeki eğitimin kalitesine yönelik reform ise gündemde dahi değildir. Yegane atılım Ar-Ge’ye ve inovasyona yönelik desteklerde olmuştur. Ancak son düzenlemelerin etkilerinin görülmesi için henüz erkendir.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next