KPMG Global Mega Trendler Rapor Sonuçları Ana Sayfa > Seçtiğiniz Site Kısmı > 

KPMG endüstriyel üretimde geleceğin Mega Trendlerini belirledi

21. Yüzyılın hızla değişen dünyasında sürdürülebilir üretim ve büyüme stratejileri için geleceğe endüstri çerçevesinden bakarak hazırlanan “KPMG Endüstriyel Üretimde Mega Trendler” raporu yayımlandı.  Geleceğin üreticilerine, rekabet güçlerini korumak ve yatırımcıları için değer yaratabilmek amacıyla hazırlanan rapor, finansal yapılanmadan bilişim alanındaki yeniliklere kadar 10 önemli mega trendi analiz ederek sebep-sonuç ilişkilerini anlatıyor.

Endüstri Devrimi’nden bu yana toplumları meşgul eden “sürdürülebilir üretim”, gelecekte de gündemin en önemli konusu olarak şirketleri ve toplumları bu alana yönlendirmeye devam edecek gibi görünüyor. KPMG’nin hazırladığı “Endüstriyel Üretimde Mega Trendler” raporu, önümüzdeki yıllardan günümüze bakarak gelecekte üretim stratejilerinin nasıl şekilleneceği üzerine ipuçları veriyor.

KPMG Türkiye Endüstriyel Üretim Sektör Lideri ve Denetim, Şirket Ortağı Hakan Ölekli, sürekli yeni fırsatların ve tehditlerin ortaya çıktığı giderek küreselleşen dünyada piyasalar, iş modelleri ve üretim süreçlerinin hızla değiştiğine dikkat çekerek raporun hazırlanmasında etken olan soruları şöyle açıkladı: “Dünyadaki değişikliklerin arkasındaki itici güçlerden bazılarının, bölgeler ve endüstrilerde görülen kapsamlı dönüşüm süreçlerine sebep olduğunu görüyoruz. Bu süreçleri analiz ederek ana eğilimleri ‘mega trendler’i ortaya çıkardık. Önümüzdeki yıllar için gerek endüstri gerek tedarik gerek üretim alanında rehberlik edecek raporda 10 ana trendi ‘Geleceğin fabrikası, Yakın bölgelere taşınma, Doğuya doğru talep kayması, Üretim Kümelenmesi, Enerji/Kaynak Verimliliği, Yetenek Mücadelesi, Nanoteknoloji/Nanoüretim, Hizmet odaklı iş modelleri, Kaynak kullanımı yönetişimi, Katmanlı üretim/3D baskı’ olarak belirledik. Geleceğin üreticileri, rekabet güçlerini koruyabilmek, yatırımcıları için değer yaratabilmek ve hem müşterileri hem de diğer paydaşlar için tercih edilen iş ortağı olmaya devam edebilmek için bu mega trendlerin yanı sıra uzman görüş ve önerilerini de dikkate almak zorunda” 

Endüstriyel Üretimde 10 Mega Trend

KPMG “Endüstriyel Üretimde Mega Trendler” raporunda ortaya konan ve üretim dünyası için büyük önem taşıyan 10 mega trend ve çıkış noktaları şöyle sıralanıyor:

  1. Geleceğin fabrikası:

Üretim şirketleri, üretim süreçlerini dönüştürmek ve bunlar arasında etkin bir ağ kurabilmek için giderek daha fazla dijital teknolojiyi benimsiyor. “Geleceğin fabrikası” konsepti, bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) ile otomasyon teknolojilerini de içerecek biçimde birbirine bağlı bir üretim değer zincirinin gelecekteki görünümü olarak tanımlanabilir. Yazılımlar bütüncül bir şekilde birbirine bağlanacak ve dağıtılmış fabrika varlıklarını yönetecek. Bilgi işlem merkezlerindeki entegre veri toplayıcılar fonksiyonlar arası kurumsal sistemlere bağlanarak, gerçek zamanlı çift yönlü veri alışverişi ve eksiksiz üretim kalite kontrolü sağlanacak. “Geleceğin fabrikası” konseptinde, çeşitli dijital teknolojilerin benimsenmesi, Ar-Ge biriminden (bilgisayar destekli tasarım, sanal simülasyon araçları, hızlı prototip oluşturma) üretim katına (otomasyon, robot teknolojileri, kontrol teknolojileri, ürün hizmet ömrü yönetimi, katmanlı üretim) ve dağıtım ortaklarına (analitik uygulamalar) ve tedarikçilerden OEÜ‘lere (Orijinal Ekipman Üreticileri) ve müşterilere (veya tersi) kadar her kademede veri alışverişini mümkün kılacak.

  1. Yakın bölgelere taşınma

Nihai tüketici pazarlarına yakın yerlerde kaynak temini veya “yakın bölgelere taşınma” bir mega trend olarak ortaya çıkıyor. Bu kaynak temini trendi, maliyetlerden tasarruf etmek ve hizmet kalitesini artırmak amacıyla bir iş fonksiyonunun coğrafi, saat dilimi, kültürel özellikler ve empati, iş kalitesi veya ekonomik yapı bakımından şirketin kendi ülkesine benzer olan yakın bir ülkeye taşınmasını ifade ediyor. Bu tür bir geçişi yaşayan başlıca bölgelerden ikisi Kuzey Amerika ve Doğu Avrupa. Üretim şirketleri, yurt dışındaki işgücü arbitrajının avantajları azalmaya başladığından yurt dışındaki üretim noktalarını yeniden değerlendiriyor. Ayrıca, artık daha fazla sayıda üretim şirketi, üretim ve tedarik faaliyetlerinin fiziki konumunun genel rekabet güçleri üzerinde doğrudan etkiye sahip olduğunun bilincine vardı. Yakın bölgelere taşınmak, iş yapma maliyetlerini azaltma ve üst düzey kontrole sahip olma fırsatını bir arada sunuyor.

  1. Doğuya doğru talep kayması

Küresel üretim sektörü, talepteki önemli değişimlerin rahatça hissedilebildiği bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Gücün hızlı bir şekilde batıdan doğuya geçmesi, küresel ekonominin “büyüme motorunun” da gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere kaymasına yol açtı. Büyük ve artan nüfus, orta sınıf tüketici toplumunun genişlemesi ve artan kentleşme Asya’daki talebi daha da canlandıracak. Köklü Asya ekonomileri (Çin ve Hindistan gibi) ile gelişmekte olan Asya ekonomileri (Endonezya ve Vietnam gibi), küresel büyümeye öncülük ediyor. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde bu ekonomilerin küresel “Gayrisafi Yurtiçi Hasıla”daki payı hızla artarken, ABD ve Avrupa gibi gelişmiş pazarlarda daha yavaş bir toparlanma gözlendi.

Yerel Ar-Ge, üretim ve montaj tesislerinin, bölgesel tedarik zincirlerinin ve ürünleri yerel pazarlara uygun hale getirmenin önemi de giderek artıyor.

  1. Üretim kümelenmesi

Üretim Kümelenmesi, belli bir değer zinciri döngüsünde faaliyet gösteren ve aralarında üretim şirketlerinin, hizmet sağlayıcıların, tedarikçilerin, kilit müşterilerin, araştırma kuruluşlarının, üniversitelerin ve ticaret birliklerinin de bulunduğu, birbiriyle bağlantılı tüm tarafların belli bir bölgede toplanmasıyla ilişkili bir kavram. Bu iş kümeleri çoğu zaman, fiziksel yakınlıktan, temel yetkinliklerden, nitelikli işgücü ve uzmanlardan, faaliyet tabanından, uzmanlaşmış altyapıdan (fiziki ve bilgiye dayalı) ve endüstriyel organizasyondan faydalanmak ve bunlar arasında bir ağ oluşturmak amacıyla belli bir bölgede oluşturulur. Bir kümenin yoğunlaştığı coğrafi alan, teknolojik yeniliklerin hızlandırılması, yeni şirket kurulumlarının teşvik edilmesi ve yatırımların çekilmesi için benzersiz bir ortam sağlar. Bunun yarattığı toplu etki çoğu zaman diğer şirketleri, yatırımcıları, hizmetleri ve tedarikçileri de buraya çeker, ayrıca bir nitelikli işgücü havuzu yaratır ve fikir alışverişleri sayesinde inovasyona katkıda bulunur.

  1. Enerji/kaynak verimliliği

Tüm dünyadaki üretim şirketleri, pazardaki rekabet güçlerini koruyabilmek için üretim süreçlerinin verimliliğini korumak zorundadır. Şirketler, enerji verimliliklerini artırmak ve hem karbon ayak izlerini hem de malzeme maliyetlerini düşürmek için aktif bir şekilde yeni enerji kaynakları, malzemeler, işleme teknolojileri ve lojistik stratejileri arıyor, deniyor ve uyguluyor. Üreticiler, artan ürün talebinin ve enerji / ham madde konusundaki artan rekabetin etkileriyle sürekli baş edebilmenin yollarını arıyor. Şirketler ayrıca, yasal zorunluluklara uyum sağlayabilmek amacıyla çevre üzerindeki etkilerini azaltmak için kademeli iyileştirmeler ve yoğun yatırımlar yapıyor. Enerji tasarrufu sağlayan teknoloji ve süreçlerin uygulanmaya başlaması ve kaynak girdisi ile ürün çıktısı arasındaki optimum dengenin sağlanması, üretimden işletme ve geri dönüşüme kadar ürünün tüm hizmet ömrü boyunca verimlilik ve sürdürülebilirlik sağlayacak.

  1. Yetenek mücadelesi

Küresel üretim ortamı, küreselleşme, teknolojik ilerlemeler ve demografik değişimler gibi etkenlerle sürekli bir değişim ve gelişim kaydediyor. Bu etkenler, üretim sektöründe daha yüksek becerilere olan talebi de beraberinde getiriyor. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomiler önemli yetenek açıklarıyla karşılaşıyor. Gelişmiş ekonomilerde, yüksek işsizlik oranına rağmen şirketler üretim sektöründeki pozisyonlara doğru yetenekleri yerleştirme konusunda sıkıntı yaşıyor. Gelişmekte olan ekonomilerde ise nitelikli yetenek havuzu çok dar. Know-how önemli bir rekabet üstünlüğü sağlarken, inovasyon büyümeyi tetikleyici bir etken olmayı sürdürüyor. Nitelikli ve esnek işgücü eksikliği üretim şirketlerinin rekabet gücünü olumsuz etkiliyor ve inovasyon yapmalarını engelliyor.

  1. Nanoteknoloji/nanoüretim

Nanoteknoloji, madde yapısının moleküler seviyede değiştirilmesine yönelik malzeme bilimi ve teknoloji kombinasyonu olarak tanımlanır. Nanoüretim ise, “aşağıdan yukarıya” nano ölçekli malzemelerle veya yüksek hassasiyet için “yukarıdan aşağıya” nano adımlarla parça ve malzeme üretimidir. Gerek nanoteknoloji gerekse de nanoüretim, otomotiv, havacılık ve uzay, elektronik ürünler, elektrik, kimya, biyomedikal ve sağlık gibi sektörlere

yeni ürünler ve kapasiteler kazandırıyor. Nanoüretimdeki ilerlemeler, nanoparçacıklar, nanoyapılar ve nanoaygıtlar için yeni pazarlar ortaya çıkmasına yardımcı oluyor. Mühendisler ve bilim insanları, hafiflikleri, yüksek mukavemetleri, daha fazla ışık spektrumu kontrolleri ve büyük ölçekli muadillerine kıyasla daha iyi kimyasal reaktiviteleri gibi gelişmiş özelliklerinden faydalanmak amacıyla nano ölçekte malzemeler geliştirecek. Nanoteknolojinin anlaşılması gereken önemli bir özelliği de, sadece daha iyi ürünler sunması değil çok daha gelişmiş üretim süreçleri de sağlamasıdır.

  1. Hizmet odaklı iş modelleri

Özellikle gelişmiş ülkelerde faaliyet gösteren şirketler, iş modellerinde yaptıkları değişimden elde edebilecekleri getiriyi artırmak amacıyla, şirketin başlangıçtaki kilit yetkinliklerini genişletme veya yenileme mücadelesine çekinmeden giriyor. Bu şirketler değer zincirindeki rollerini artırıyor ve üreticinin ürünleriyle yakından ilişkili gelişmiş hizmetler veya komple çözümler sunuyor. Ürün odaklı iş modellerini de müşteri odaklı bir iş modeline dönüştürüyorlar. Bu nedenle, müşterilerinin mühendislik ve ürün hizmet ömrü ihtiyaçlarına yanıt verebilecek yetkinlikler ve çözümler geliştirmek zorundalar. Üretim şirketleri, daha

kişiselleştirilmiş çözüm ve hizmetler sunmak amacıyla müşterilerle daha yakın ve sürekli bir işbirliği kurabilmeyi hedefliyor. Şirketler, müşterilere yakınlaşmak amacıyla, esasen müşteriler veya üçüncü tarafların gerçekleştireceği dış tedarik zincirindeki faaliyetlerin

kontrolünü ele geçiriyor.

  1. Kaynak kullanımı yönetişimi

Geleneksel uyum kavramı şirket için kurumsal yönetime odaklansa da, şirketin dışında da bolca değer yaratıldığı unutulmamalı. Kaynak kullanımı yönetişimi şirketin dış değer zincirinin sorumlu bir şekilde yönetilmesi, anlatılması ve denetlenmesi olup, şirketin gelecekte elde edeceği gelir ve kârların artırılmasına yönelik şirket içi ürün süreçleriyle ve kalkınma programlarıyla stratejik olarak bağlantılı. Yeni gelir kaynakları bulmak, maliyet/değer verimliliğini artırmak, riskleri asgariye indirmek ve neticede kusursuz bir kaliteye ulaşmak için şirketin mevcut değer ağının kusursuz bir inovasyon, esneklik ve hızlı yanıt kabiliyeti kazanmasını amaçlar. Bir üretim şirketinin risk yönetimi fonksiyonu, rekabetçi ortamı temin etme ve tedarik güvenliğini sağlama sorumluluğuna sahip olur. Bu, küresel tedarik zincirlerinde tedarikçiler, emtia grupları ve bölgeler açısından karşılaşılabilecek risklerin belirlenmesini ve kontrol altına alınmasını da içerir. Kaynak kullanımı yönetişimi 1. kademeden son kademeye kadar şirketin tüm harici tedarik zincirini kapsadığından kurumsal sorumluluğun bir parçasını oluşturur. Bu yaklaşım, sürekli değer üretimi ve dengeli tedarik zinciri yönetimi konusunda küresel ve tekrarlanabilir bir süreç yaratır.

  1. Katmanlı üretim/3D baskı

Katmanlı üretim (3D baskı), dijital bir modelden hemen her tür üç boyutlu somut şeklin çıkarılabilmesini sağlayan teknolojileri açıklar. Bu üretim yönteminde, farklı malzeme katmanlarının (plastik, metal, seramik gibi) farklı şekiller halinde serildiği bir katmanlı süreç kullanılır. Parçalar, çok sayıda çok ince iki boyutlu çapraz kesitlerden (katmanlar) üretilir. Katmanın partikülleri ise ısı veya kimyasal maddelerle birleştirilir. 3D baskı, malzemenin temel olarak kesme veya delme (çıkarmalı süreçler) gibi yöntemlerle çıkarılması bakımından geleneksel makinede işleme tekniklerinden ayrılır. Bu katmanlı üretim süreci, pahalı bir niş üretim aracı olmaktan çıkarak pek çok sektör (havacılık, uzay ve savunma sanayi, otomotiv, ilaç) için hızlı üretim yapmak amacıyla hızlı prototip oluşturmayı sağlayan bir araç haline geliyor. Endüstriyel ve tüketici 3D baskı teknolojisi, tüm tedarik ve değer zincirini kapsayan yeni devrimlerden biri olacak. Esasen, ankete katılan yöneticilerin yüzde 81’i, 3D baskı teknolojisinin ürün geliştirme süreçlerini önemli ölçüde kısalttığını belirtti.


Lütfen Tüm Üyelerimiz için Tıklayınız >




prev
next